3.2

5.7K 528 148
                                    

Ufuk

Hayatınızın bazı zamanlarında tamamiyle boşluğa saplanmış hissedersiniz. Ne kadar debelenirseniz daha çok batacağınız bir boşluk. Bir manası yoktur, bir sebebi yoktur. Sadece oradadır işte. Kurtulmanın tek yolu ise anı yaşamaktır.

Eski Ufuk olsa anı yaşardı. Her zaman anı yaşamıştı. Sonunda ne olacağını önemsemeden gözleri kapalı geleceğine koşmuştu. Hiç bir zaman da pişman olmamıştı.

Şimdi ise stabil tutmaya çalıştığım hayatım dalgalanmalar altındaydı. Aynı tuttuğum mimiklerim ifalar için çırpınıyor. Tüm bedenim, ruhum bir değişiklik arıyordu. Ama bu Ufuk korkuyordu. Hayata karşı tekrar kaybetmekten ve hiç tatmadığı pişmanlığı tatmaktan korkuyordu.

Arabama yaslanmış sigara içerken aklımdan geçenler bunlardı. Arsevi'yi bekliyordum. Gitmeyi, umursamamayı istesem de yapamıyordum. Zira istemiyordum. Bu sarışın çocuk hızlı bir şekilde hayatıma yerleşmişti. Kovamıyordum, gitmesini de istemiyordum. Çünkü hayatımın nadir güldüğüm anlarına sebep oluyordu. Ama bunu ona söylemezdim. Kendime bile söylememeliydim. Çünkü eninde sonunda gidecekti. Arkadaşım olan herkes giderdi. Bu kaçınılmazdı.

"Ne güzel bekliyorsun sen öyle beni." diyen sesle irkildim. Düzensiz sarı saçlar, koyu mavi gözler ve o çapkın sırıtışıyla Arsevi idi.

Sigaramdan son bir nefes çekip bir adım ilerimde bulunan çöp kutusuna bastırıp attım.

"Beklemiyordum." dedim. "Sigaram bitince gidecektim."

"Yani bekliyordun." dedi gülümseyerek.

"Hadi bin arabaya." diye homurdandım. "Yemeğini ısmarlayayım da kurtulayim senden."

Bir kahkaha attı. "Saf çocuğum benim. Yemek ısmarlamak ile kurtulacağını sanıyor."

Cevap vermek yerine arabama inip anahtarı taktım. Peşimden binmesinin ardından arabayı çalıştırdım.

"Arabana kokun sinmiş. Sigara kokusuna rağmen seçiliyor çok hoş bir koku."

Böyler şeyler söyleme, diye düşündüm. Söyleme.

"Araba kokusu olmadığını nereden biliyorsun?"

"Araba kokusu yok ki arabanda."

"Yani." diye mırıldandım. Bir anlığına ona baktım. Tam o saniye üstüme doğru eğilip tişörtümün yakasına burnunu sürttü.

"Senin kokun işte." dedi geri çekilirken.

"Tamam." dedim yutkunarak.

"Utandın mı sen? Güzel kokuyorsun ama söylemese miydim?"

"Neden utanayım?" dedim gözümü yoldan ayırmadan.

"Bana baksanaaa." dedi sevimli bir tonda.

"Ölüme mi gitmek istiyorsun? Ben istemiyorum şahsen.'

"Niye güzel bir deneyim olurdu." dedi dalga geçmeye devam ederek.

"Of kapat bu konuyu."

"Tamam güzelim kapatayım."

"Güzelim mi?" dedim kendimi tutamayıp bir kahkaha atarak.

"Kahkaha attın. Resmen kahkaha attın." diye haykırdı. "Durdursana sana sarılmak istiyorum."

"Durdurmuyorum. Ayrıca bana sarılma sakın. Zaten burnunka taciz ettin az önce."

"Kalbimi kırdın şuan." dedi sahte bir şekilde burnunu çekerek.

"Umrumda değil." dedim gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Tamam geldik." diyerek arabadan indim.

"Geliyor musun?" dedim hala arabada duran Arsevi'ye.

"Uykum geldi. Arabanda uyuyam sonra yemek yesek. Olmaz mı?"

"Olmaz."

"Gerçekten çok netsin." diye homurdanıp arabadan indi. Arabayı kitleyip gideceğimiz restoranda doğru yürümeye başladım. Arsevi'nin peşimden geldiğini bildiğimden arkama bakmaya gerek dahi duymuyordum.

"Güzel bir yere benziyor." dedi Arsevi,  bana yetişmişti bile.

"Sevdiğim bir yer." dedim. "Fazla elit diyemem ama hoş bir yer işte."

"Senin sevdiğin bir yere getirmen daha güzel." dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı bile.

"Sonuçta ben de yemek yiyeceğim." dedim dürüstçe.

"Hala güzel."

"Hah." diye nefes verdim. Kendim yemek yapmak konusunda fena sayılmazdım ama dışarıda yiyeceksem buraya gelirdim. Dışarıdaki masalardan birine oturdum. Çalan plak sesi etrafta yankılanıyordu.

Siparişlerimizi de vermemizin ardından karşımda oturan bedeni ilk defa dikkatle inceleme fırsatı buldum.

Saçları her zamanki gibi havaya dikilmişti. Üzerinde siyah tişört ve siyah bir deri ceket vardı. Parmağında iskeletli bir yüzük boynunda da demir bir kolye vardı.

"Ne düşünüyorsun?"

"Ha?"

"Fazla dikkatli baktın. Ne düşünüyorsun?"

"Hangi okulda okuyorsun?" dedim aklıma gelen ilk soruyu sorarak.

"İstanbul teknik." dedi gülümseyerek. "Merak etmen ilginç."

"Muhabbet olsun diye sordum."

"Tabi eminim öyledir. Ya sen? Okul okumuyor musun?"

"Okuyordum." dedim. "1 sene ara verdim."

"Neden?"

"Psikolojim yetersizdi galiba."

"Düzeltebildin mi bari?"

"Hala sorunlar yaşıyoruz." boğazımı temizlercesine öksürdüm. "İngiltere de doğdum demiştin. Neden şimdi buradasın? Üniversite açısından daha iyi olmaz mıydı?"

Elini çenesine yasladı. "Böyle meraklı olman ne hoş Ufuk."

"Babam işi sebebi ile sürekli seyahat ediyormuş. O zamanlar annem burada sosyete çevresine sahip olmasına rağmen kabul etmiş uzaklara gitmeyi. İngiltere de epey kalmışız. Ben 3 yaşında iken boşanmışlar. Annem buraya dönmüş. Sonra işte ülkeden ülkeye maceralarım devam etti. Fakat 2 sene önce babam benden 6 yaş büyük başka biri ile evlendi. Ne bileyim kabullenemedim. Ben de onu sinirlendirmek için buraya geldim. Zaten annem ile görüşüyorduk. Onunla yaşamamı istiyordu. Her neyse şimdi mutluyum."

Derin bir nefes aldı. "Bunu bir sürü kişi soruyor. Uzun uzun açıkladığım tek kişi sensin."

"Özel hissetmeli miyim?"

"Zaten özelsin."

"Hoş geldin gevşek Arsevi."

"Hiç gitmedi ki."

"Geldi yemek." dedim masadaki ellerimi çekerek.

"Yemek bitsin ben de soru soracağım." dedi Arsevi yandna bir sırıtışla. "Sen de bana kahve ısmarlamış olacaksın tabi."

Bir şey demeden göz devirdim.

"Çok beklersin."

"Beklerim."

...

Neee söylesemm boş beni göremezsinn içinde bir ses ama seçemezsinn beni özlersim geri dönemezsinn offff off gemi off

Güzel yazamiyorum arkadaslar help me

Arsevi (boyxboy)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin