Koltukta hiçbir şey konuşmadan oturuyorduk öylece. Ne tek bir kelime ediyorduk, ne de gözlerimiz buluşuyordu. Sadece karşıdaki kapalı olan televizyonu sanki fazla ilginç bir şey varmış gibi izliyorduk.
Ben Yavuz'un söylediklerinden sonra bir şey söyleyip onu üzmemek adına susuyordum ama onun neden susduğunu dair bir fikrim yoktu.
Aslında onunla hiçbir şey konuşmadan sessiz bir şekilde oturmak beni hiç rahatsız etmiyordu. Saatlerce onunla sıkılmadan bu şekilde otururdum. Çünkü benim için varlığıyla huzur veren birisiydi Yavuz.
Dizimde hissettiğim temasla hemen gözlerim Yavuz'a odaklanmıştı. Başını yere eğerek eliyle çekingen bir şekilde dizimi okşuyordu. Ne yaptığı ve ne yapmak istediğini analamasam bile elimi dizim üzerinde duran elinin üzerine koydum ve onun yaptığı gibi yumuşak bir şekilde okşamaya başladım.
"Sana dokunmaya cesaret edemiyorum ama dokunmayı seviyorum."
Fısıltıyla karışık söylediği cümleyle gülümsedim.
"Benimleyken kendini bir şeyler için zorlama. İstiyorsan yap sadece."
Cümlemin tamamlamamın hemen ardından aceleyle kucağıma tırmanarak kollarını belime sardı ve burnunu boyun boşluğuma sokarak derin nefesler almaya başladı.
"Kokunda boğulmak için her şeyi yaparım."
Derimde temas eden dudakları nedeniyle sesi fazla boğuk çıkmıştı.
"Kokumda nefes bul istiyorum ama ben."
Söylediğim şeyle başını usulca kaldırarak gözlerini gözlerime dikti.
"Kokunu hissettiğim sürece bana ne olacağını pek umursamıyorum."
Cesaretini toplayarak konuşuyordu ama utandığı için yanaklarının pembeleşmesine engel olamıyordu. Elimin yanağıyla temas etmesinden sonra sadece kızarmadığını, aynı zamanda alev alev yandığını hissettim.
"Ben fazla aşığım. Senin de bana aşık olmanı istiyorum ama yaptıklarımla seni kızdırıyorum galiba."
Karşımdaki bebek gibi çocuğa hızla sarılıp onu kollarımla sarmaladım. Başını göğsüme bastırdığımda yine derin bir nefes aldığını hissettim.
Parmaklarımı saçlarına daldırıp okşamamla kedi gibi bana daha çok sokulup burnunu göğsüme sürttü ve bu yaptığı beni anlamlandıramadığım bir şekilde mutlu etti.
"Kendini üzdüğün için kızıyorum ben bebeğim."
Elimin altında olan vücudunun titremesiyle dikkatimi ona verdim.
"Galiba sana alışamayacağım."
Sesinden gülümsediğini anlamıştım ama söylediğine anlam verememiştim.
"Bu ne demek şimdi?"
"Bebeğim dedin bana."
Titrek sesi benim de gülümsememe neden olmuştu.
"Böyle seslenmemi seviyorsun, değil mi?"
Çocuk heyecanıyla başını göğsümden kaldırdı. Gülümseyerek bana baktığında gözlerinin mutlulukla parladığını gördüm ve o an ben bu çocuğu hep mutlu etmeliyim diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım.
"Seviyorum."
"Ben de seni seviyorum."
Hipnotize olmuş bir şekilde gülümsemesine takılıp kaldığım sırada dudaklarımda dökülen kelimelerin etkisiyle Yavuz'un yüzüne bir şok dalgası yayılmıştı.
"Ne?"
Sesini çıkarmadan sadece dudaklarını hareket ettirerek sorduğu soruyla dudaklarımızı temas ettirdim ve geri çekilmeden dudaklarının üzerine fısıldadım.
"Seni seviyorum."
Birkaç saniye anın şokuyla bana bakan Yavuz kendine gelmiş olacak ki, beni göğsümden bastırarak sırtımın kanepeye yaslanmasına neden oldu. Yanlarımdan sarkan bacaklarını belime sardığında ben bir sey yapmadan Yavuz'u izledim sadece.
"Bunu duymayı o kadar çok bekledim ki."
Mutlulukla söylediği cümlenin hemen ardından dudaklarıma kapanmıştı. Aşkla, hızlı bir şekilde beni öpmesi tüm ruhumu dinlendiriyordu adeta. Elleriyle yüzümü avuçlarına alarak dudaklarımı sert bir şekilde öpmeyi sürdürdü. Sanki içindeki aşkı, birikmiş duyguları doyuramıyor, daha fazlasını istiyor gibiydi.
"Seni çok seviyorum. Seni çok fazla seviyorum."
Nefes almak için durduğumuzda ağzımın içine fısıldadı ve tekrar dudaklarımızı birleştirdi. Ama bu kez öpücüğü deminkine rağmen çok kısa sürmüştü.
Benden ayrılır ayrılmaz yüzünü göğsümde sakladı ve titreyerek konuştu.
"Ben bir anda kendimi kaybettim."
Kafasını kaldırmaya çalıştığımda bana karşı geldi ve çaresiz bir şekilde konuştu.
"Lütfen, yapma. Utanıyorum."
Saçlarını elimle karıştırdım.
"Utanacak bir şey yapmadın ama sen."
"Ben kendimden beklemiyordum sadece."
Yine sessizce söylediğini zorlukla duymuştum.
"İyi ki, yapmışsın ama."
Gülerek söylediğimle kıkırdadı ama başını göğsümden kaldırmadı.
"Böyle kalabilir miyim?"
"Kalabilirsin."