Dudaklarım şefkatle hareket ederken karşımdaki beden usulca titremeye başlamıştı. Derin nefes seslerini duymam beni huzurla kaplarken onu daha çok hissetmek istememe neden oluyordu. Yanağındaki ellerimden birini ensesine getirdiğimde öpüşümüzü daha da derinleştirmişti. Dilini ağzımın içine itmiş beni resmen çileden çıkarmayı başarmıştı.
Ensesinden onu kendime daha da bastırdım. Bu yaptığım ona cesaret vermiş olacak ki elini tişörtümün içine sokarak çıplak tenimi okşamaya başlamıştı. Usulca karnımdan göğsüme doğru hareket eden parmakları bedenimin alev alev yanmasına neden oluyordu.
Dokunuşlarından fazla etkilendiğim için kendimin bile farkına varmadığım bir şekilde kendimi kucağımdaki Yavuz'a bastırmaya başlamıştım. Bu yaptığıma karşılık o da kalçasını usulca hareket ettiriyor ve son kalan direncimi de yok etmeye çalışıyordu. Belinde olan ellerimi yavaş bir şekilde kalçasına indiğimde dudaklarını benden ayırarak başını geriye attı.
Yavuz'un görütüsüyle içimde vulkanlar patlamaya başlamıştı tam o an. Dudakları hafif aralık, gözleri kapalı, yanakları ise anın heyecanı ve tutkusuyla kızarmıştı. Karşımdaki çocuk fazla güzeldi.
"Mükemmelsin."
Dudaklarımı boynuna yöneltmeden hemen önce söylediğim kelime onu gülümsetmişti.
"Çok güzelsin."
Dudaklarım tenine küçük öpücükler bırakırken aynı zamanda içimden geçen kelimeleri sıralıyordum.
"Huzursun resmen."
Boynunda dolaşan dudaklarımın dokunuşları geriye çekilmemle yarıda kesilmişti. Daha neden geriye çekildiğimi sorgulamaya fırsat bulamadan Yavuz dudaklarımı dudaklarıyla kaplamıştı. Kontrolü tamamen ona bırakıp gözlerimi kapattım ve anın tadını tüm hücrelerimle hissetmeye koyuldum. Dudaklarım ona uyarken tenimde gezen parmakların hissettirdiği acayip duygunun etkisindeydim.
"Bana karşılık verdiğin için çok şanslıyım."
Dudaklarımın üzerine fısıldayan dudaklara bu kez ben bir öpücük bırakıp geri çekilmiştim.
"Beni sevdiğin için teşekkür ederim."
Mırıldanarak söylediği şeyin hemen ardından boynuma derin öpücükler bırakmaya başlamıştı.
Tişörtümü aceleyle çıkardığında ve vücudumu öpücüklere boğduğunda ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Dokunuşları acayip hoşuma gidiyordu ama tenimde hissettiğim öpücükler bir anda farklı gelmeye başlamıştı. Daha sert ve tutkuluydu. Aklıma gelen görüntülerle kafamı iki yana sallamıştım ama işe yaramamıştı. Ne yapacağımı bilemez bir halde hem kendimden geçmiş, hem de ağlayacak raddeye geldiğim bir anda boynumun ısırılmasıyla ağzımdan inlemeyle karışık bir isim döküldü.
"Rüzgar..."
Boynumdaki hareketlilik anında durmuştu. Gözlerimi açtığımda karşımda şok içerisinde bana bakan Yavuz'la karşılaşmıştım. Bir şey söylemeden sadece gözlerime dikmişti bakışlarını.
"Ben..."
Ne söyleyeceğimi bilemez bir halde öyle ona bakıyordum. Bir şeyler söylemem gerektiğini biliyordum ama ağzımdan laflar çıkmamak için direniyordu sanki.
"Ben özür dilerim. Bir anda oldu. Ben de nasıl olduğunu anlamadım. Gerçekten bilerek yapmadım. Nasıl olduğunu ben bile anlamadım. Yavuz, yemin ederim nasıl oldu bilmiyorum."
Dudaklarımdan dökülen her bir kelime Yavuz'un gözlerinin dolmasına neden oluyordu. Onu bu halde görmek içimi parçalarken bir şey yapamamak kendimden nefret etmeme neden oluyordu.
Sol gözünden usulca bir damlanın aşağa süzülmesiyle elimi yanağına götürerek yüzünü avuçlarımın arasına alarak yüzünü okşamaya koyuldum.
"Yavuz..."
Fısıltıyla ismini söylememle hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Ne yapacağımı bilemez halde hıçkırıklara boğulan çocuğun hale yüzündeki olan ellerimle göğsüme bastırdım ve o bana karşı gelmeden ağlamaya devam etti bir süre. Ben onun saçlarını okşarken o sadece ağladı.
Hıçkırıkları durulduğunda saçlarına bir öpücük bıraktım.
"Yavuz, yemin ederim onu sevmiyorum."
Başını göğsümden kaldırdı ve dağılmış bir şekilde ilk önce yüzümü inceledi. Hemen ardından ise acı dolu gülümsemeyle süsledi o güzel yüzünü.
"Kimi kandırıyoruz ki? Ben sana en başından söylemiştim zaten. O bizim hep aramızda olacak."
Tekrar yüzünü ellerimin arasına aldım ve aceleyle kafamı sallayarak söylediğini inkar ettim.
"İnan bana onu sevseydim seninle bir şeye başlamazdım."
"Sev ya da sevme. Rüzgar hep olacak. Onun varlığına alışmak zorundaymışım gibi hissediyorum."
Tekrar gözünden yaşlar akmaya başlamıştı. Yanaklarında duran parmaklarım onun göz yaşlarıyla ıslanırken kalbimden bir şeylerin kırıldığını hissediyordum.
"Öyle bir şeyin zorunda değilsin. Yavuz, kurban olurum yapma."
Ben de ağlamaya başladığımda Yavuz kucağımdan kalktı ve yerde duran çantasına kitapları sokuşturdu.
"Asıl sen yapma Murat."