37

8.4K 510 170
                                    

"Teşekkür ederim."

Kahvenin sıcaklığından dolayı dudağının acımasıyla yüzünü ekşiterek söylediği teşekkür kalp atışlarımın hızlanmasına neden olmuştu. 

"Afiyet olsun."

"Dersin başlamasına kaç dakika var?"

Gülümseyerek kolumdaki saate dikkatle baktım ve hemen ardından kafamda hesaplama işlemlerini hızla yapıp bitirdim.

"Kahveni rahat içebileceğin kadar."

Pembeleşen yanaklarıyla bana kocaman bir gülümseme bahşettikten sonra bardağı usulca sıraya bıraktı ve çıkolatanın ambalajını aceleyle yırtıp bir ısırık aldı. Kafasını huzurla sallamasının hemen ardından çikolatayı benim dudaklarıma yaklaştırdı.

"Canım istemiyor benim. Sen ye."

Gülümseyerek söylememe rağmen yüzünün asılmasıyla benim de gülümsemem yüzümde donmuştu.

"Pardon, ben başkasının ısırdığını yemeyeceğini düşünmemiştim."

Yine tüm masumluğuyla söylediği şeyle yeniden gülümsemem geri dönmüştü. Baş parmağımla ağzının kenarındaki güçlükle görebileceğimiz bir çikolata parcacığını alarak dudaklarımın arasına götürüp emdim.

"Sen hariç. Sadece canım çekmemişti."

Bu hareketime karşılık olarak sertce yutkundu.

"Ben de doydum."

Ayağa kalkmaya yeltendiğinde bileğinden yakalayarak tekrar oturmasını sağladım.

"Ama ben sana doymadım."

Aşırı bir şekilde titreyen ellerini altına koyarak üzerinde oturdu. Benden saklamak istediği aşikardı. Galiba fazla üzerine gidiyordum. Henüz tam olarak bize alışamamıştı.

"Biz sevgiliyiz, alış bunlara. Ben sık sık sana böyle şeyler söyleyeceğim."

Dudakları hafif aralık, gözleri şaşkınlıkla sonuna kadar açılmış bir şekilde bana bakan çocuk benim sınırlarımı zorluyordu resmen. Tüm dikkatim aralık dudaklarında takılıp kalmışken okulda başımızı belaya sokmamaya çabalamam ekstra yoruyordu beni.

"Sevgili mi?"

Gözlerini kırpmadan sorusuna cevap bekleyen Yavuz'un şefkatle elini tuttum.

"Dün sana seni sevdiğimi söyledim. Sen de beni sevdiğini söylemiştin zaten. O zaman neden sevgili olmuyoruz ki?"

Sağ gözünden aşağıya yuvarlanan göz yaşını baş parmağımla yanağında yakaladım.

"İstemez misin?"

Dolu gözlerinin aksine yüzünü süsleyen mükemmel gülümsemesiyle kafasını hızla salladı.

"Çok istiyorum."

"Aniden kalkıp gitmenin nedeni şimdi anlaşıldı."

Gülerek ön sıraya oturup ardından hemen arkaya dönen Alp'e baktım.

"Evet, kardeşim?"

Sinirle sorduğum soruya karışılık ofladı.

"Yine ne yaptın lan ben? Bir şey söylemedimki."

Sahte bir gülümsemeyle hemen konuştum.

"Ben de onu diyorum işte. Sen bir şey söyleme kardeşim benim. Sen en iyisi git."

Söylediklerimle sanki büyük bir aydınlanma yaşamış gibi gözlerini belertti.

"Haaaa, şimdi anladım. Bizi yalnız bırak diyorsun."

"Aynen, öyle diyorum Alp."

Bileğimin üzerinde hissettiğim temasla bakışlarım anında Yavuz'u buldu.

"Ben artık yerime geçeyim."

Gitmesini hiç istemediğim için aklıma gelen ilk şeyi söyledim.

"Bu derslik burada otursan?"

Yavuz daha cevabını vermeden Alp lafa atlamıştı.

"Ben ne olacağım lan?"

Gözlerimi bıkkınlıkla devirdim.

"Sen Yavuz'un sırasına geçeceksin artık."

"Hayatta olmaz. Ön sırada siksen oturmam ben. Olmaz."

Yüzümdeki büyük gülümsemeyle huzursuzca yanımda kıpırdayan küçük bedene baktım. Ne zaman Yavuz'a baksam gülesim geliyordu ve bu çok güzel bir duyguydu.

"Ben yerimde otururum. Sorun değil."

Kafasını önüne eğmiş, çekingen bir tavırla istemediğini belli edercesine söylediği şeyle gözlerimi Alp'e diktim.

"Yap bir kıyak be."

Bıkkınlıkla gözlerini devirdi ve aramızda duran çantasını aldı.

"Öyle bakmayın, tamam. İki dakikada kendimi dizilerde aşıkların arasına giren kötü adam gibi hissettirdiniz."

Kısa olduğunun farkındayım ama kusura bakmayın.

Seviliyorsunuz

Umut mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin