50

8K 466 127
                                    

Yavuz'un ağzından

Kapının sesini duyduğumda kaşlarım çatılmıştı. Annemlerin bu kadar erken gelmeyeceklerini bilidiğimden gelen kişinin kim olduğunu merak etmiştim.

Ayağa kalktığımda bağdaş kurup oturduğum için uyuşan bacaklarımın kendini toparlamasını bekledim kısa bir süre. Bu sırada kapının zil sesini yeniden duymamla bekleme işini bırakıp adımlarımı hızlandırarak aceleyle kapıyı açtım ve karşımdaki yüzü görmemle tekrar kapatmaya çalıştım ama o buna izin vermedi.

"Bu kadar katı olma."

Kırıldığını belli eden sesiyle kapıyı bırakıp içeri geçtim. Gitmeyeceğini biliyordum zaten. O yüzden salonda oturmadan onu bekledim. Ve beklediğim gibi hemen ardımdan salona girdi. Özlem kokan gözleriyle ilk önce yüzümü inceledi ve ardında küçük bir gülümse belirdi yüzünde.

Işıl ışıl bakan gözleri beni eskisi kadar heyecanlandırsa bile bunu ona belli etmemek için sürekli yaptığım şeyi, onun başkasına aşık olduğunu kendime hatırlatmaya devam ettim. Eğer bu gerçeği birkaç saniyeliğine bile unutursam onu affedeceğimi biliyordum çünkü.

"Gözlerine bakmayı çok özlemişim."

Fısıldayarak söylediği cümleyle aramızdakı mesafeyi büyük adımlarla kapattı. Kokusu buram buram hissedildiğinde gözlerimi kapatarak duygusuz bir şekilde karşısında durmayı sürdürdüm ama o sırada içimde oluşmuş boşluk daha da büyüyerek beni kıvrandırmaya başladı. Sadece Murat'la dolduralacak bir boşluk olduğunun farkında olmam ise içimi daha çok acıtıyordu.

Kapalı olan gözlerim yanağımda hissettiğim dokunuşla anında açılmıştı. Ve istemesem bile geriye adım atarak o mükemmel dokunuşundan azat etmiştim kendimi.

"Senin de beni özlediğini biliyorum."

Üzgün sesiyle tekrar konuştuğunda bu kez sükunetimi koruyamadan konuştum.

"Buraya gelmemen gerekiyordu."

Sanki onu görmekten nefret ediyormuşum gibi bir ifadeye bürünerek söylediğim şeyle gözleri hafiften dolmaya başlamıştı. Onu böyle görmek bana büyük bir azap verse bile bir şey yapamazdım.

"Bunu içinden gelerek mi söylüyorsun? Yüzündeki ifade gerçek mi?"

Sert bakışlarla kafamı salladığımda sinir dolu bir kahkaha attı.

"Bazen beni hiç sevmemişsin gibi davranıyorsun."

Bu söylediğine cevap verecek bir güçte olmadığım için sadece karşısında dikilmeye devam ettim.

Yüzümü elleri arasına aldığında kurtulmak için bir atakta bulunmadım. Aslında bulunamadım desem daha doğru olurdu. O benim yüzümü okşarken benim tek odaklandığım gözlerinden firar eden yaşlardı. Murat karşımda ağlarken ben saçma bir rolü devam ettirmeye çalışıyordum ve bu çok boktan bir duyguydu. Bu dayanılması gerçekten çok zor bir şeydi.

"Hala beni seviyorsun, değil mi? Bunu duymaya ihtiyacım var. Gücüm kalmadı artık."

Alnını alnıma yaslayarak sorduğu soruya cevap verip vermemek arasında kalmıştım. Onu böyle ağlarken, üzgün, çaresiz bir şekilde görürken sevmiyorum diyemezdim ama susabilirdim galiba.

"Lütfen, Yavuz. Sadece evet veya hayır diyeceksin."

Hala aynı pozisyonda durmaya devam ederken Murat birkaç saniyelik gözlerini kapatarak derin nefes aldı. Tam o sırada ben ciğerim sökülecekmiş gibi hissettim. Kokusuna hasret ciğerim aynı hareketi benim yapmam için bana yalvarıyordu adeta.

Tam o an her şeyi boş verip sadece birkaç dakikalık mutluluğun peşinden koşmaya karar verdim. Gözlerim hızla kapanırken burnumu yanağına dayayarak derin nefesler almaya başladım. Bir daha kokusunu almayacağımı düşünüp açlıkla kokusuyla doldurmaya başladım ciğerlerimi.

"Bize bunu yapma daha fazla."

Murat'ın sesi beni kendime getirirken hızla ondan uzaklaştım ve sırtımı ona dönerek yerinden çıkacakmış gibi atan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım ama arkadan kollarını bana sarmasıyla bu çabam boşa gitmişti.

"Bir şansı daha hak ediyoruz"

"Şansa ihtiyacımız yok bizim."

Söylediğim cümleyle belime sarılı kolları boşalmıştı.

"Bu ne demek?"

Kuşku duyulan sesini duyduğumda kolları arasından çıkarak yüzümü ona döndüm.

"Boşuna çabalamayalım artık demek."

Kaşları sinirle çatıldığında bir şey söylemesine izin vermeden devam ettim.

"Murat, içindeki boşluğu benimle dolduramazsın. Bak, içimde senin bana bahşettiğin büyük bir boşluk var ve onu sadece senin doldurabileceğini biliyorum. Kapanmasını beklemekten başka bir şansım olmadığını da biliyorum. Bir başkası dolduramaz, bir başkası onaramaz. Sadece zaman ve sen. Senin olamayacağını bildiğim için zamana bırakmam gerektiğini biliyorum. Sen de böyle yapmalısın. Rüzgar'ın sende yarattığı boşluğu benimle dolduramazsın. Senin anlamadığın nokta bu işte."

Bır çırpıda söylediklerime karşılık olarak odanın içinde sinirle turlamaya başladı. Acıyan kalbimi görmezden gelemeye çalışarak onu izlediğim sırada bakışlarını bana odaklayıp bir anda bağırmaya başladı.

"İçimde büyük bir boşluk var, evet. Ama bunun sebebi Rüzgar değil, sensin geri zekalı! Daha kaç kere sana aşık olduğumu söylemem gerekiyor? Ulan anlamıyorsan bile gözlerime bakarak anla hiç değilse. Sana olan aşkımdan geberiyorum burada. Görmüyor musun, Yavuz? Sana ne kadar aşığım görmüyor musun? Seninle geçiremediğimiz her saniye için delirdiğimin bile mi farkında değilsin? Köpek gibi aşığım sana lan. Yalvarırım gör artık aşkımı."

Umut mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin