51

7.9K 433 161
                                    

Sessizliğin hüküm sürdüğü odada sadece nefeslerimiz duyuluyordu. Aşkımı haykırmamın ardından Yavuz tek bir kelime etmeden kendini adeta kanepeye bırakmıştı. Bir şey söylemesini, hiç değilse bakışlarından bir şey anlamayı istememe rağmen o sadece yerdeki halıya dikmişti bakışlarını. Sevdiğim pembe yanaklar artık bembeyazken, ışıl ışıl parlayan mavi gözleri ise buz tutmuştu sanki.

Gözlerimi ondan ayırmadan salonun ortasında öylece dikiliyordum. Hareket etmek kalsın nefes bile almayı unutmuştum sanki. Kıpırdamadan oturan vücuttan ayıramıyordum bakışlarımı. Gözlerimi birkaç saniyelik ondan ayırırsam kaybedecekmişim gibi hissediyordum.

Bir süre daha ikimiz de hareket etmeden durduk. İçimizi yakıp geçen duygulara rağmen oldukça sakin gözüküyorduk. Tepkisizdik ikimiz de. Birden karşımdaki bedende bir hareketlik görmemle duruşumu dikleştirdim. Yanağından usulca süzülen yaşı hızla silmişti. Benim görmemi istemiyor gibiydi sanki.

"İyi misin?"

Onu rahatsız etmemek adına yavaş bir şekilde yanına oturdum. Elim anında sırtına tırmanırken ben yüzünü izlemeyi sürdürdüm. Bu sırada gözünden yeniden bir damla yaş yuvarlanarak yanağında yol çizmeye başladı. Bu kez ona izin vermeden baş parmağımla yaşı ben yakaladım. Elimi tamamen yanağına yerleştirmemle yüzünü bana döndürdüm. Gözlerimle buluşan gözleri anında yaşlarla dolarken ve bir birinin ardından yanaklarını ıslatmaya başlamasıyla yanağına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildim.

"Benim yüzümden ağladığını görmeye dayanamıyorum."

Onun göz yaşlarının boğazımda yarattığı düğüme rağmen konuşabilmemle kafasını salladı.

"Mutlu olmam gerekiyor aslında, değil mi?"

Gözlerini kucağıma dikerek sorduğu soru karşısında zor bir gülümseme belirmişti yüzümde. Çenesine indirdiğim parmakların yardımıyla yeniden gözlerimizi buluşturdum.

"Hiçbir şey olman gerekmiyor. Bir şeyler hissetmek için kendini zorlama."

Çenesindeki parmaklarımı geri çekmeden dudaklarına masum ve aşkla dolu bir öpücük bırakmamın hemen ardından kafasını sallayarak ayağa kalktı.

"Beni öpüyorsun ya, ben mutlu oluyorum. Gerçekten içimde havai fişekler patlıyor sanki, ama..."

Ben de ayağa kalakarak karşısında dikildim. Gözlerinden demin durmuş yaşlar yeniden akmaya başlamıştı. Nefesim bu görüntüyle düzensizleşirken ben bunu umursamadan konuşmasını devam ettirmesini istedim.

"Ama?"

Ağlamasına hıçkırıklar eşlik etmeye başlarken zorlukla bile olsa kelimeleri azat etti.

"Ama sesin bir türlü aklımdan çıkmıyor. Seni ne zaman düşünsem, ne zaman görsem o ses hep kulağımda. Az önce beni öptüğünde bile o isimle inlemen kulağımdaydı."

Karşımda acı içinde resmen kıvranan çocuğu göğsüme bastırdım. Ağlaması hala aynı şiddeti korurken kollarını da aynı şiddetle belime sardı.

"Ben buna dayanamıyorum."

Boğuk çıkan sesi canımı yaksa bile bunu umursayacak durumda değildim. Sarılışımızı daha da sıkılaştırarak sevgimle sarmalamak istedim onu. Belki biraz bile olsa kendini iyi hisseder diye saçlarını öpücüklere boğmaya başladım. Kollarım arasında hıçkırarak ağlayan çocuğa sessiz ağlamamla eşlik ediyordum.

"Bunu nasıl atlatacağız? Murat, biz nasıl devam edeceğiz?"

Çaresizliğini sesiyle belli etmişti resmen.

"Aşkımızla. Aşkımız bize yardım edecek kurban olduğum."

Birden benden ayrıldığında tüm vücudumu şaşkınlık sarmıştı. Göğsümden sertçe iterek bağırmaya başlamasıyla girdiğim şoktan anında çıkmıştım.

"Senden nefret ediyorum. Rüzgardan nefret ediyorum. Kendimden bile nefret ediyorum."

Sona doğru sesinin çatallaşmasıyla elleriyle yüzünü kapattı ve içindeki tüm acıyı dökmek istermişcesine bağırmaya başladı.

"Hepinizden nefret ediyorum. Dayanamıyorum artık. Sikeyim. Hepinizi tek tek sikeyim."

Daha önce ağzından tek bir küfür duymadığım Yavuz'un sarf ettiği kelimeyle şaşırmıştım.

"Sakin ol lütfen."

Ona doğru bir adım attığımda eliyle beni durdurdu.

"Yaklaşma bana."

"Tamam, yaklaşmıyorum. Sadece sakin ol artık."

Gözleri dönmüş çocuk bana tamamen yabancıydı. O yüzden nasıl davranacağımla ilgili en ufak bir fikrim yoktu.

"Her şeyi mahvettin. O gün ben seninle birlikte olacağım diye kendimin bile anlamadığı bir şekilde cesaretli olurken, kendimin bile anlamadığı şeyler yaparken seni "Rüzgar" diye inledin. Eski sevgilinin ismini açlıkla inledin resmen."

Sinirli değil, daha çok üzgün çıkan sesiyle söylediği şeyler bir bıçak misali kalbimi delip geçerken sertçe yutkundum.

"Ben sana anlattım, Yavuz. O an Rüzgar yanımda olsun, veya onunla sevişmek istediğim için yapmadım onu. Ani bir refleksle oldu. Sana yemin ediyorum refleksle olmuş bir şeydi. O an ne beynim, ne de kalbim söyletmedi onu bana. Sana yemin ediyorum, Yavuz."

Umut mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin