40

8.3K 496 101
                                    

"Alp kalkma."

Sert bakışlarım Alp'e odaklandığında kafasını olumlu anlamda sallayarak yerine oturdu tekrar.

"Seninle oturmak istiyorum ama."

Hala yanımda dikilmeye devam eden Yavuz'a bakmamak için kendimle savaş veriyordum resmen. Çünkü biliyordum ki, eğer ona bakarsam tüm kızgınlığım uçup gidicekti ve ben bunu şu an için hiç ama hiç istemiyordum.

"Murat, kızma bana."

Titremeye başlayan sesini duymamla beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Bu çocuk neden bu kadar kırılgandı ki?

"Ders başlayacak neredeyse, yerine geç artık."

Sesimin duygusuz çıkmasına özen göstererek söylediğim cümlenin ardından fısıltıya benzer sesi tekrar duyuldu.

"Daha var."

Bakışımı pencereden çekmeyerek hala dışarıyı izlemeye devam ettiğim sırada Yavuz'un kısık inleme sesini duydum ve ardından Arda'nın kaba sesi duyuldu.

"Ne dikiliyorsun lan burda. Yoldan çekilsene."

Kaşlarım anında çatılırken gözlerim Yavuz'u buldu.

"Özür dilerim."

Hala titreyen sesiyle söylediği şeyin ardından Arda onu iterek sırasına oturmuştu. Fazla sıkı sarılırsam kırılacakmış gibi hissettiğim vücudunun başka birisi tarafından bu şekilde iteklenmesi kendimi daha fazla frenleyememe sebep olmuştu. Bunun sonucu olarak sinirle Alp'i iterek sıradan çıkmış ve Arda'nın başında dikilmiştim bile.

"Kabadayı mısın oğlum sen? Çocuk suçsuz olmasına rağmen özür diledi işte. Neden tekrar itiyorsun?"

Kafasını umursamaz bir tavırla kaldırarak bakışlarını bir tur yüzümde gezdirdi.

"Sınfın ortasında dikilmeseymiş. Geri zekalının teki zaten."

Gözlerini kısıp Yavuz'a bakarak söylediği şeyin ardından yakasını kavrayarak hırsla sıradan kaldırdım fazla büyük olmayan vücudunu.

"Sen kime geri zekalı diyorsun lan?"

"Murat!"

Tam ağzımı açıp tekrar konuşacaktım ki, matematikçinin sesiyle sert bir şekilde Arda'nı iterek yakasındaki ellerimi çektim.

"Pardon, hocam."

Yavuz'un yüzüne bakarak sırama geçtiğimde aniden bileğinden yakalayarak yerine geçmesini engelledim.

"Alp, kalkarsın değil mi?"

Rica edercesine yüzüne baktığımda gülümseyerek kafasını salladı ve hocanın azarlamaması için hızla çantasını alarak öne geçti.

Yavuz kafasını yerden kaldırmadan pencere kenarına geçerken ben sesimi çıkarmadan diğer tarafta oturdum.

"Murat?"

Sınıfın sessizliğinde kendini ele vermemek için fısıltıyla bana seslenmesine gülümsemeden edememiştim.

"Dersi dinle Yavuz."

"Derse odaklanamıyorum ama. Aklım sürekli sende."

Söylediğine inanıyordum aslında ama içimdeki kızgınlık hala dinmediği için gözlerimi devirdim.

"Demek Alp ve Rüzgar konusu aklından çıkmış."

Elindeki kalemi sinirle sıraya bırakarak geriye yasladığında onun bu haline gülmemek için dudağımı dişlemeye başlamıştım ama bunun pek yararı olmamıştı.

"Sana söz veriyorum bir daha onlarla ilgili tek bir kelime bile etmeyeceğim. Yemin ederim."

Dizimin üzerine koyduğu elle irkilmemle onun da yüzünün hafif bir gülümsemeyle süslendiğini fark ettim.

"Dersteyiz."

Sessizce söylediğim şeyle kaşları havalandı.

"Bir şey yapmıyorum ki."

Masumluk kokan sesi beni krize sokarken onu göğsüme sokup saçlarını okşamamak için büyük bir efor sarf ediyordum.

Eli bacağımın iç kısmına amaçsızca hareket ederken kaşlarımı çatarak Yavuz'a baktım. Kafasını sıraya gömmüştü. Yavaşca kulağın doğru yaklaşarak aceleyle konuştum.

"Ne yapıyorsun sen?"

Kafasını yan yatırarak yüzüme baktı ama bir şey konuşmadı.

"Yavuz?"

Uyarıcı bir şekilde tekrar konuştuğumda elini istemediğini belli edecek şekilde geri çekti ve önündeki deftere aceleyle bir şeyler yazarak önüme koydu.

"Sana dokunmayı seviyorum. Seni çok seviyorum."

Yazdığını okuduğum sırada yüzümde oluşan aptal gülümsemeyle kafasını kollarının arasına gömen Yavuz'a baktım. Ve o an yeni bir şeyin farkına vardım.

Ben bu çocuğa istesem bile kızgın kalamıyordum.

Umut mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin