İkinci dersin başlamasına birkaç dakika kaldığını bildiğimden ve dışarıda yapacak pek bir şeyin olmadığından sınıfa gelmiştim. Gelmiştim gelmesine ama beklemediğim bir şeyle karşılaşmıştım. Bugün Alp'in okula gelmediği halde sıram boş değildi. Yavuz'un benim yanımda oturacağına dair en ufak bir tahminim olmasa bile şu an gördüğüm bunun tam aksini bana kanıtlıyordu.
Alp'e oranla küçük olan vücudu sıranın tam olarak köşesine sinmesine neden olmuştu. Beni görünce vakit kaybetmeden hemen bakışlarını yere eğmiş ve önünde kalemle oynamaya başlamıştı. Tatlı görüntüsüne fazla takılmadan kapının önünde dikilmek yerine yanına ilerlemiş ve bir şey söylemeden vücudumu yanına bırakmıştım. Kısa süreli bile olsa gözlerinin üzerimde gezdiğini anlamış ve geniş gülümsememi yüzüme yerleştirmiştim. Galiba bunu fark ettiğimi anlamış olacak ki, hemen bakışlarını yeniden elindeki kaleme odakladı.
"Şey..."
Kısık çıkan sesini düzenlemek için durup öksürdüğü sırada vücudumu tamamen ona taraf döndürdüm.
"Alp bugün olmayacakmış."
Söylediğini kafamı sallayarak onayladığımda alt dudağını titreyerek ağzının içine yolladı.
"Yalnız kalma diye bugün seninle oturmak istedim."
Yanakları pembeleşmeye başladığı sırada neden bu kadar utandığını ve çekingen bir tavrı bana sunduğunu anlamlandırmaya çalıştım ama nafile.
"Neden bu kadar çekiniyorsun benden?"
Titreyen parmağını kendine doğru doğrulttu ve aynı anda "ben mi diye?" sordu.
"Evet."
Omuzlarını bilmiyorum der gibi çekti. Bu şirin haline dikkatimi vermeden elimi hala parmaklarının arasında olan kalemi almak için ona doğru uzattım ama aniden gelen tepkiyle beni şaşırttı. Elektrik çarpmış gibi elini çekarek benden uzaklaşması kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu.
"Sadece kalemini almak istiyordum."
Yüzü daha fazla kızarmaya başladığında bir şey söylemeden kalemi bana uzattı ve sanırım yüzünü görmemem için kafasını sıraya gömdü.
"Benden bu kadar utanmana gerek yok. Sonuçta arkadaşız."
Kulağına doğru yaklaşarak söylediğim kelimelerle kolunun üzerine koyduğu parmaklarını sıkılaştırmıştı.
"Lütfen, daha fazla bir şey söyleme."
Kırılgan ve kollarının arasında olduğu için boğuk çıkan sesini duyduğumda şaşkınlıkla gözlerim büyümüştü.
"Neden? Seni kıracak bir şey mi yaptım?"
Her ne kadar göz teması kuralım istesem bile o kafasını kaldırmamakta ısrarcı gibiydi.
"Hayır, utanıyorum."
Duyduğum kelimeyle dudaklarım benden habersiz yukarıya doğru kıvrılmıştı bile. Şu an yanımda oturan yaşıtım bana 5 yaşında bir çocuk gibi geliyordu ve saçma olan ise bu hoşuma gitmişti. Tatlı ve böyle bir yapıya sahip oluşu hiç anlamlandıramadığım bir şekilde hoşuma gidiyordu.
"Peki, sustum."
Söylediğimin hemen ardından hocanın sınıfa girmesiyle kafasını sıradan kaldırarak fizik hocasına dikti bakışlarını.
"Yavuz, neden arkaya geçtin?"
Filiz hocanın merakla sorduğu sorusuna hiçbir şekilde şaşırmamıştım. Ön sıranın vazgeçilmez ismi olan Yavuz şu an arka sırada oturuyordu ve bu en sevimli öğrencisini merak eden bir hoca için normal bir soruydu.
Bakışlarımı Filiz hocadan alarak yanımda oturan küçük bedene odakladım.
"Şey, bugün kendimi pek iyi hissetmiyorum, hocam. Bugünlük böyle olsa?"
Masum bakışları hocanın yüzünde fazla durdurmadan yeniden yerle buluşmuştu.
"Tamam."
Hocanın dikkatinin ondan çekilmesiyle rahat bir nefes verdiğini duymuştum.
"Bu kadar gerilme."
Dirseğimi koluna dokundurarak konuşmam yeniden kendini benden uzaklaştırmasına neden olmuştu.
"Temaslardan hoşlanmıyorsun galiba."
Gözleri heyecanla açılmıştı söylediğim cümlenin üzerine.
"Hayır, bir anda olunca ürktüm sadece."
Tek kaşım havalandı.
"Ürktün mü?
Kafasını olumlu anlamda sallayarak yeniden önüne döndü.
"Kalemin."
Ona doğru bıraktığım kalemi alıp takrar önüme bıraktı.
"Sende kalabilir. Bende zaten yedek var, merak etme."
"Ona bir şüphem yok."
Onu kızdırmak için kullandığım cümle işe yaramış olacak ki, önümde duran kalemi geri aldı.
"Sadece bir kalemim varmış, kusura bakma."
Kendini neden çalışkan olmayan birisi olarak göstermek istediğini bilmesem bile fazla üstelemedim ve yüzümde oluşan gülümsemeden kurtulmadan önüme döndüm.
Yavuz:
Murat'ı biliyorsunuz zaten