47

7.9K 441 150
                                    

İçimdeki pişmanlıkla, aşkla ve kıskançlıkla ne yapacağımı bilemez bir şekilde önümdeki masada oturan ikiliyi izliyordum.

Yavuz'u kırdıktan sonra haklı olarak benimle konuşmuyor, neredeyse yüzüme bile bakmıyordu. Utanarak bana bakmasını, titrek sesiyle konuşmasını köpek gibi özlememe rağmen bir şeye yapamıyordum. Kendimi affettirmek için çırpınıyordum ama bir türlü buna izin vermiyordu.

Empati kurduğum zaman bu yaptıklarına kesinlikle hak veriyordum ama içimdeki özlem duygusu diğer tüm duyguları bastırıyordu resmen. Eskiye dönmek istiyordum sadece. Her şeyi geride bırakıp onu üzmemek için çabalamak istiyordum. Ben Yavuz'umu, aşkımı geri istiyordum artık.

Gözlerimi karşıdaki masadan ayırmadan kahvemi içerken Alp yanımda bir şeyler anlatıyordu ama ben tüm dikkatimi karşıya verdiğim için anlattığı konuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu.

"Beni dinlemiyor musun?"

Koluma yediğim darbeyle gözümü birkaç saniyelik Yavuz ve Selim'den ayırdım.

"Ne vuruyorsun lan?"

Cevap vermesini beklemeden tekrar bakışlarım Yavuz'u bulduğunda Alp'in sesi yeniden duyuldu.

"Ne oldu abi size? Gayet iyiydiniz."

Kafamı olumsuz anlamda sallayarak sorusundan kaçındım. Eğer yeniden bu konuyu açarsam kendimi kaybederdim. Yavuz'un dağılmış yüzü, burukluğu aklıma geldikce zaten deliriyordum.

"Selim ne iş?"

Alp'in kapanmak bilmeyen çenesi yeniden sinirlenmeme neden olurken elimi yumruk şeklinde sıkarak sinirimi atmaya çalıştım ama içimdeki kıskançlık duygusunun durmadan beni tetiklemesi kontrolümü kaybetmeme az kaldığını belli ediyordu.

"Yemin ederim bu Selim'i gebertirim."

Dişlerimin arasından tıslayarak konuşmamla Alp omuzumu sıkarak sakinleştirmeye çalıştı ama Selim'in söylediği şeye Yavuz'un kahkaha atarak gülmesi ve Selim'in onun omuzuna dokunması beni çileden çıkarmıştı. Alp'in elini iterek sinirle Yavuz'ların yanına gittim. Bana yine hiçbir duygu barındırmayan gözlerle bakmasıyla bakışlarımı ondan ayırıp Selim'e odakladım.

"Hayırdır? Son zamanlar ne bu Yavuz merakı?"

Sol kaşımı kaldırarak sorduğum soruya ilk tepki olarak gülümsemişti.

"Arkadaş olmaya çalışıyorum."

Sert bir şekilde cümlesinin bitmesiyle konuştum.

"Çalışma!"

"Sakin olsana sen."

Yavuz'un durgun çıkan sesi dikkatimi yeniden ona yönlendirmişti.

"Şu durumda olabileceğim en sakin halimde olduğumu biliyorsun."

Sinirimi bariz bir şekilde belli etmemle hızla masadan kalktı ve beni kolumdan tutarak kantinin çıkışına doğru sürükledi.

İlk katta olan boş odaya hızla girdiğinden ben de onu bekletmeden hemen ardında içeri geçtim. Bunu bekliyor olacak ki hemen ardımdan kapıyı aceleyle kapattı ve bana döndü. Ama bu sırada bana değil, sadece etrafa bakıyordu.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?"

Sesini zorlukla düz çıkarmaya çabaladığını hissetmemle istemsiz bir mutlulukla kaplandı tüm vücudum.

"Sana soruyorum, Murat."

Deminkine nazaran sert çıkan sesi duyuldu odada.

"Asıl o Selim denen herif ne yapıyor?"

"Sana ne? Seni ilgilendirmiyor artık. Hala mı anlamıyorsun durumun ciddiliğini? Murat ben şaka yapmıyorum. Benden uzak dur artık."

Tüm ciddiliğiyle gözünü bile kırpmadan yüzüme söylediği sözlerle anlık olarak vücudum işlevini yitirmişti sanki. Ben onu ilk kez bu kadar sert ve ciddi görüyordum.

"Yapma, Yavuz. Nasıl uzak dururum senden? Benden ne istediğinin farkında mısın?"

Çaresiz çıkan sesim yüzünde en ufak bir mimiği bile oynatmamıştı.

"Ben istemiyorum artık. Benimle konuşmaya çalışma. Bana bakma öylece. Rahatsız oluyorum."

Kaşlarım sinirler çatılırken kalbim paramparça oluyordu.

"Rahatsız mı oluyorsun? Bakışımdan bile rahatsız olacak boyuta gelmişsin demek?"

Bir şey söylemeden öylece bana bakmayı sürdürdü.

"Hani seviyordun beni? Bu kadar kolay olmamalı ama vazgeçmek. Tamam, büyük bir hata yaptım. Eşeklik yaptığımın farkındayım. Kolay affedilmemem gerektiğini de biliyorum ama öylesine kestirip atma be Yavuz."

Yine bir cevap vermeden tüm duygusuzluğuyla karşımda dikilen çocuğa doğru sesimi yükselterek konuşmaya başladım. Belki anlar diye. Bir şans daha verir diye.

"Yavuz, bu kadar kolay mı? Ulan sevmiyor muydun beni? Ne çabuk her şeyi yok ettin? Nasıl, oğlum, nasıl?"

Tepkime karşılık olarak gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı ve yine aynı sakinliğini hiçbir şey olmamış gibi sürdürmeye devam etti.

"Sevmekle alakası yok artık konunun. Ben söyledim düşüncelerimi."

Vücudumun tükenen enerjisiyle zorlukla bile olsa kısık sesle içimdekileri dökmeye başladım hiçbir çarem kalmadığının farkındalığıyla.

"Seni nasıl sevdiğimi görmüyor musun? Ciğerim yanıyor lan özleminle."

Gözlerini kapatarak gözlerini benden saklamasıyla bir umut yeniden denemek için şans verir diye konuşmaya başladım tekrar.

"Halledebiliriz be Yavuz. Yemin ederim halledebiliriz. Zor olsa bile çözebiliriz. Aşkımdan eminim ben. Üstesinden geliriz."

Kafasını iki yana sallayarak bir şey söylemeden dışarı çıktı. Beni o odada perişan bırakıp tek bir şey söylemeden öylece gitti.

Umut mu?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin