1.Bölüm |yağmur|

890 72 13
                                    

Gökyüzünün yeryüzüne teslimiyeti olan yağmur yavaş yavaş çiselemeye başlamıştı. Elindeki içki poşetiyle ağır adımlarla sokağın başında beliren genç adamın yüzü ifadesizdi. Adımlarının  ağırlığı yere her bastığında ayaklarının altındaki melek kanatlarını parçalıyordu.

Uzun boyu ve  görkemli duruşuyla bu dünyaya sonradan gönderilmiş bir neslin başlangıcını andırıyordu. Apartman kapısından içeri girerken ıslanan saçlarını savurarak asansöre ilerledi. Birkaç tuşa ezbere basarken aklındaki düşünceleri onu asansörde değil de bir kibrit kutusunun içinde hissettirmişti. Sinir bozucu uyarıcı sesiyle asansörden hızlı adımlarla çıkıp kendini dairesine atması uzun sürmemişti.

Botlarını ve kabanını çıkarmadan önce şişelerin birbirine çarpmasından kaynaklı şakırtı sesleri çıkaran poşeti yere koydu. İçeri adımlayacakken gördüğü suratla yüz ifadesi gerilmişti.

"Yine neden buradasın?" Sert sesiyle konuştu.

Karşısındaki genç adamın yüzündeki gülümseme daha da genişleyerek bir sırıtmaya dönüştü. Aralarında ses geçirmeyen bir cam duvar olduğunu düşünmüştü. Çünkü karşısındaki adam söylediklerini görmezden gelerek içeri adımlamıştı. Saçlarını karıştırarak arkasından ilerledi.

"Evin anahtarlarını değiştirmekten ciddi anlamda sıkıldım. Bir daha benden habersiz evime adım atarsan seni pataklarım." Tek nefeste gün içinde kurduğu en uzun cümlesini aktarmıştı.

"Yine bir sürü içki şişesi topladım Jungkook. Erkenden gebermek istiyorsan içkiden daha etkili yöntemler biliyorum."

Genç adam gri geniş kanepeye rahat bir şekilde yayılarak yeni aldığı içki şişesinin kapağını küstah bir tavırla karşıdaki adamın gözlerinin tam içine bakarak açtı.
"Ee?"

Bu hareketiyle gözlerini devirerek Jungkook'un karşısındaki sehpaya oturdu genç adam. Gözlerini hizalayarak konuştu.

"Sorunlarını içerek halledemezsin Jungkook. Evden gittin, bu apartmanda basit bir dairede yaşamaya başladın, aileden kimse karışmadı. Ama bu seni temelli saldığımız anlamına gelmiyor."
Derin nefes alarak ses tonunu yükseltti. Jungkook'un onu dinlediğinden emin değildi ama yine de konuştu.
"Ne olursa ne yaşanırsa yaşansın biz kardeşiz ve bunun için sikik bir kan bağı gerekmiyor."

"Bitti mi?"

Jin bezgin bir tavırla ayağa kalktı.

"Seni anlamak istiyorum."

"Beni rahat bırakmanı istiyorum."

Jungkook geldiğinde yüzünde olan sırıtması yok olmuş, yüzü iyice küskün bir ifadeyle bezenmişti. Sorsanız Jin, Jungkook'un ağabeyiğdi fakat Jungkook daha olgun tavırlara sahipti. İlgi isteyen küçük çocuklar gibi davranıyor, Jungkook'a darılıyor fakat iki gün dayanamayıp kendisini yine kardeşinin evinde buluyordu. Onun bu denli yalnız ve mutsuz olması onu çocukluğundan beri üzmüştü. Eve geldiği ilk zamanlarda da yine Jungkook'un mutlu olması için birçok şey yapardı.

Değişen tek şey zamandı. Jin yine pes etmeyerek Jungkook'a ilgi gösteriyor. Onun bu umursamaz ve ters tavırlarına rağmen onu canı gönülden severek iyi bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Ama gel gör ki Jungkook onun bu tavırlarını sıkboğaz olarak algılıyordu.

Boynu eğik bir biçimde kapıya yürürken konuştu.

"Peki madem. Gideyim ben."  Masum çıkan sesi Jungkook'un kalbindeki bir noktayı çok sızlattı. Onun kendisini böyle sevmesinden nefret ediyordu.

"Bir daha eve geldiğimde seni görmek istemiyorum." Boğazı düğümlenmişti.

Jin dayanamayarak geri döndü ve saçlarına bir öpücük kondurdu.

"Islanmışsın, saçlarını kurulamayı ve yemek yemeyi ihmal etme. Senin için alışveriş yaptım. Bir şeyler de hazırladım. Birkaç gün yeter büyük ihtimal."

Çaktırmadan içki şişesinin birini araklayarak kabanının altına gizledi. Kardeşini koruma yöntemlerinden biriydi.

Evi sessizce terk ederken Jungkook tek kelime etmedi. Saçlarına dokunan dudakları hala hissediyordu.

Şişeden bir yudum daha aldı.

Bir yudum daha.

Ve bir tane daha.

Jungkook o gece hiç durmadan içti.

Bundan önceki tüm gecelerde olduğu gibi tüm gece boyunca içti.

***

Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Yatakta uzanan genç gözlerini tavana sabitleyerek düşüncelerinin haritasını inceliyordu. Sarı saçları yastığa dağılmış, dolgun dudakları büzülmüştü. Görüntüsü bir meleği andırıyordu. Yumuşak çehresini kaplayan mutsuz ve ruhsuz ifade çoğu zaman aynıydı.

Yalnızlık yaşadığı evin duvarlarına sinmiş küf gibiydi. Üzerine kaç kat boya sürülse de kokusu sinmişti. Yatakta doğrularak ayaklarını soğuk zeminle buluşturdu. Ödemediği faturalara küfrederek üzerine geçirdiği hırkasıyla odasından çıktı.

Oturma odasından gelen telefonunun zil sesiyle yönünü o tarafa çevirdi. Hava kararmıştı. Gün boyu yataktan çıkmayarak saatlerini harcamış telefonuna dahi bakmaya tenezzül etmemişti.

Onu kim arayacaktı ki?

"Efendim?"

Hattın diğer ucundan gelen bir boğaz temizlene sonrası ince bir ses ulaştı kulağına.

"Selam Jimin, ben Junghye."

Kızın kim olduğunu düşünürken isteksizce konuştu.

"Selam."

"Kusura bakma rahatsız ediyorum fakat ben dans kulübüne olan başvurun için aramıştım."

Kaşları çatıldı.

"Önemli değil ama ben dans kursu için başvuru yapmadım."

"Ah öyle mi?" Kız boğazını temizledi "Burada ismin yazıyor. Sen yapmadıysan kim yaptı?"

Jimin böyle bir şey yapıp da unutmuş olabileceği ihtimali üzerinde düşündü.
Ama yapmadığına emindi.

"Bir fikrim yok. Benim ismimi listeden çıkarman bu sorunu halletmende sana yardımcı olur. İzin verirsen şimdi halletmem gereken işlerim var."

'Karnımı doyurmak ve faturasını ödemediğim için elektriksiz hayatta kalmak gibi.'

"Peki rahatsız ettiğim için üzgünüm Jimin. İyi geceler."

Bir şey söylemeden kızın suratına kapattığı telefonu koltuğa geri fırlatarak kendine soğuk sandviç yapmak üzere mutfağa gitmişti.

Karnını doyurduktan sonra balkona çıkarak yağmuru izlemeye başlamıştı. Telefonun az kalan şarjına rağmen açtığı müzik sanki dünyada tek zevk aldığı şeydi.

Orada o soğukta saatlerce bekledi.

Yağmur dinmedi.

İçinde fırtınalar kopan bir insanı seller yutabilir miydi?

Parmak uçları sızlıyordu.

Jimin'in hatırları akıp gidiyordu.

O yağmur hiç güzel değildi.

Ya da Jimin'in anlayamadığı kadar güzeldi.

Bunu henüz bilemezdi.

***
İlk bölümü yazıp atmak istedim. Prolog-2 gibi oldu ama yine de bir fikir edinmenizi sağlar diye umuyorum.

Umarım beğenirsiniz. ^^

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin