Delirmiyorsam,
Geçmişim yüzünden.
Gelir diyorlar bi' gün
GidenlerUzun bir süre önce değildi. Yaklaşık bir buçuk ay öncesine kadar yaralarını kanlı bandajlarla saran bir gençtim.
Gençtim, bunları hiç kimse hak etmezdi haliyle ben de hak ettiğimi düşünmüyordum. Bu yüzden bu dünyaya olan tüm öfkemi kendi gülümsemelerimden çalarak çıkartmıştım.
Yersiz olduğunu anlamam birkaç yılımı alsa da, geçen zamanı ve harcadığım gülümsemelerin karşılığının bu olacağını bilseydim birkaç yılımı daha feda edebilirdim.
Gülüyordum.
Hem de biri kırık ön dişimin gözüktüğü bir gülümseme dudaklarıma konmuşken, bu haykırışımın gülümsemeye sığamayacak kadar geniş olduğunu görmezden geldim.
Canım acımıyor değildi. Yediğim dayağın izleri henüz geçmemişti. Birkaç gün öncesine, ilk güne göre gayet iyi hissediyordum.
Sızlayan göğüs kafesime elimi koyarak bastırdım. Daha fazla gülersem patlayacaktım.
"Y-yeter artık."
Pazar günüydü. Jaebum, Jungkook, Yugyeom ve ben bizim evde güzel bir kahvaltı etmiştik ve şimdi Jungkook ve Yugyeom patlamış mısırları hazırlarken Jaebum beni gıdıklıyordu.
Odayı çınlatan kahkahamla gözümden akan yaşa hakim olamamıştım.
"Jaebum!"
Onu birkaç imayla sinirlendirmemin sonucu olarak öfkesini böyle ona göre eğlenceli bir yolla çıkartıyordu.
Evin içini dolduran kahkası ile ellerini karnımın üzerinde oynatmaya devam ediyordu.
Atmosfere bıçak gibi saplanan Jungkook'un sesiyle hızla benden uzaklaşarak kendini yanıma bıraktı. Yanaklarım gülmekten ağrırken elimle karnımı tuttum. Yüzümdeki canlı kalan gülümseme ile hala başımızda dikilen Jungkook'a baktım.
"Pansuman vakti!"
Başımı iki yana salladım. O yakıcı kimyasalların hepsinden nefret ediyordum.
"Hayır. İyi durumdayım gerçekten, pansuman istemiyorum."
Sert adımlarla yanıma gelerek tam önümde durdu. Bu sırada Jae de söze girmişti. Jungkook'un düz bakışları önce Jae'yi ardından da beni taramıştı. Bugüne özel üzerinde ayrı bir keyifsizlik var gibiydi.
"Evet Jimin. Bu pansuman yapılacak. Yaraların daha kabuklanmadı. Bandajı değiştirmezsek mikrop kapabilir."
Jae'nin bilmiş haline göz devirirken o da kıkırdamıştı. Eli saçlarıma uzanarak karıştırdı.
Bezginlikle kendimi koltukta geri bıraktığımda sırtımda hissettiğim keskin acıyla nefesim kesilmişti.
"Ahh!"
Refleks olarak doğrulmama yardım eden Jungkook da tıpkı Jae gibi endişelenmiş gibiydi.
"İyi misin?"
"İyiyim. Sorun yok."
Birkaç gündür üzerimde olan ilgi beni biraz şımartmıştı açıkçası. Her daim dayak yiyebilirdim, eğer Jungkook bana bir kez daha öyle bakacaksa kendimi yerden yere de çarpabilirdim.
Gözlerimi ona çevirdim. Kahvaltıda da pek konuşmamıştı. Şimdi de hiçbir şey söylemeden Jae'nin kalktığı yere kendisi oturarak vücudumu ona döndürmemi sağladı.
Pansuman için tişörtümü kaldırmam gerekti. Onun yerine tamamiyle çıkarmayı tercih etmiştim.
O, sargı bezini keserken ve Jae'nin yaraları temizlemek için aldığı losyonu da pamuğa damlattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CELESTİAL •jikook•
FanfictionGelecekten bir gün birisini tanıdım. Eli kalem tutar, dudaklarından mısralar eksik olmazdı. Bir melodinin en güzel yerinde, gitarın tellerine dokunan parmaklar kadar naif bir sesi vardı. Zihnimde daima şarkılar dönerdi. Bazen bozuk bir plak gibi t...