27. Bölüm |kucaklamak|

364 36 15
                                    

Dünya döner bir gün daha
Yeryüzünde aşk durdukça
Gece erken inse bile korkma
O hep seninle kaldıkça

Sanırım Jungkook'a aşık olmak, benim bu hayattaki tek başarımdı.

İlk defa bir şeye başlamışken hevesim kırılmamış, tüm inancım elimden alınmamıştı ve emin adımlarla yürüdüğüm bu yolda ayağıma çelme takılmamıştı.

Aksine, yanımda daima bana destek olabilecek bir insan kazanmıştım.

Jeon Jungkook, kısa sürede her şeyim olmayı başarmıştı.

Önce bir arkadaş, sonrasında bir aile ve en sonunda da aşkım olmuştu.

Her şey sevgiyle olmuyordu. Anlayış, destek ve hoşgörü de lazımdı ve ihtiyacım olan her şey sanki bu adamda toplanmış gibi hissediyorum.

"Uykun mu geldi?"

Yan profilinden gözlerimi ayırmadan yanıtladım.

"Biraz."

Dün, gün boyunca beni utandırmıştı. Yaptıklarımdan tabi ki de pişman değildim, her insan sevdiğini kıskanırdı ama bunları onun muzip bakışlarından ve ağzından çıkar sözlerle yeniden hatırlamak gerçekten benim için utanç vericiydi.

Akşamında ise, onun evinde yemeğimizi yedikten sonra tekli kanepelerde oturmuştuk.

Bana birkaç günlüğüne uzaklaşabileceğimiz bir tatil planı yaptığını söylemişti.

Ben de bir hevesle kabul edip eşyalarımı hazırlamış, ardından yola koyulmuştuk.

"Biraz uyu istersen, ben seni kaldırırım."

Başımı sallayarak dizlerimi kendime çekerek kıvrıldım.

Bazen kısa olmak işe yaramıyor değildi doğrusu.

"Fıstığım? Uyan hadi bir şeyler yiyelim."

Göz kapaklarım açılmamak için direniyordu. Jungkook'un arabanın kapısından giren rüzgara siper olan bedeni ayakkabılarımı giydirmeye çalışmasını fark ettiğim an tam olarak ayılmıştım.

"Ben giyerim Jungkook. Teşekkür ederim."

"Pekala, üşürsün ama uykudan kalktın, montunu giy."

Başımı sallayarak tıpkı bir çocuk gibi önce ayakkabılarımı sonra da montumu giymiştim.

"Afedersin."

Üşüyen ellerime üflerken omzumu silktim.

"Beklettiğim için."

Az önce üflediğim ellerimi avuçlarının içine aldıktan sonra sıcak nefesini önce üflemiş ardından da ateş parçası dudaklarını değirerek öpmüştü.

"Sorun değil Suratsız. Hadi daha fazla üşümeden girelim içeri."

Başımı salladım.

Elimi eline kenetledikten sonra etrafı incelemeye başlamıştım.

Geldiğimiz yer, alışveriş yerlerinin de bulunduğu bir tesisti. Bir Çin restorantına giriş yaparken Jungkook'un buraya önceden geldiğini tahmin ediyordum. Çünkü tavırları bana öyle hissettirmişti.

"Burayı biliyor muydun?"

Başını salladı.

"Evet, biz küçükken ağabeylerimle; yani Taehyung, Seokjin ve Namjoon Hyung'la merkezde bulunan bir çin restorantının devamlı müşterisiydik.

Bulduğumuz her fırsatta bir araya gelir oraya mutlaka giderdik. Fakat sonrasında mekan sahibi restorantı buraya taşıyınca mecburen şoför veya babamlarla gelmek zorunda kaldık."

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin