20. Bölüm |sigara|

378 51 30
                                    

Ki sen benim gözyaşlarımı da gördün
Sen benim ilk aldığım güldün

Eskiden, insanlar arasında öyle garip öyle yabancı hissederdim ki; bir gün Bay Min'e şöyle söylemiştim.

"Hiçbir yere ait hissedemiyorum Bay Min, sanki şu koskoca dünyaya bir beni sığdıramamışlar."

Yüzüne ev sahipliği yapan sıcacık gülümsemesi daha da yayılırken masada duran taze nergisleri eliyle okşamıştı.

"Bak güzel oğlum," demişti.

O an gözlerimin yandığını öyle net hatırlıyorum ki, şimdi bile anımsayınca göz pınarlarım dolu dolu olurdu. Bay Min bana öz babamın bile yapmadığı babalığı yapmıştı çünkü.

"Sen çok özel bir çocuksun fakat yalnızca saklanıyor ve isyan ediyorsun, hani nerede benim mücadeleci çocuğum hm?"

Çelik gibi sert bakan gözleri arasından şefkati seçemesem onu dinlemezdim şüphesiz.

"Tanrı seni var etmişse, boşa değildir. Ait olduğun bir yer, seni sevecek bir insan elbette ki var. Yalnızca biraz sabretmen gerekiyor demek ki."

Çocuk sayılırdım, fakat daha o yaşlarda bile Tanrı ile aramda bağ kurmaktan ölesiye kaçıyordum. Yine de denedim, Tanrı'ya inanmayı denedim.

Bay Min haklıydı, hayatımın her anında kaçmış, her anında bir şeylerden şüphe duyarak,kendi kendimi kırmış; ardından da toparlamaya çalışmıştım.

Elinizde duran bir aynayı kırarsanız görüntü değişmezdi fakat daha fazla kendinizden parçalar görmek; acı veriyordu. Ben benliğimin aynasını öyle parçalamıştım ki, nereye baksam acıyı görüyordum.

Lise hayatım boyunca aradığım, ait olduğum yer için aslında erken olduğunu bilmiyordum. Fakat şimdi, Jeon Jungkook'un kolları arasında öyle güzel hissediyordum ki; aşkım diyemesem de, işte ait olduğum yer diyebilirdim.

Kemikli parmaklarımı sırtımı sıkı sıkı kavrarken onun yatağında, yine ve yeniden birlikte uzanıyorduk.

Onun pürüzsüz yüzüne bakarken, içime düşen korku öyle bir zehirdi ki, gözlerimi anında doldurmuştu.

Göğsüne biraz daha yaklaşırken o da hareketlenmiş daha rahat bir pozisyon edinmemizi sağlamıştı. Başımın hemen üzerinden gelen sesiyle irkilmiştim.

"Suratsız?"

Bana böyle seslenmesini seviyordum, her ne kadar inkar etsem de; beni olduğum gibi kabullenmesi güzeldi işte.

"Jungkook-ah? Uyumuyor muydun?"

Yüzünde yaramaz bir sırıtış yer edinirken ben de istemsizce gülümsemiştim.

"Beni izlemen hoşuma gitti."

"Seni izlemek benim de hoşuma gidiyor."

Kollarını bana daha sıkı sararken elleriyle çıplak kalan kollarımı okşamıştı.

"Üşüdün mü sen? Kolların buz gibi."

Başımı iki yana salladım.

"Üşümedim."

Durgun sesim kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin