13. Bölüm |kundaklama|

416 65 56
                                    

Kalbim, bir çölü andırıyordu, bu hissettiğim yağmur serinliğinin bir serap mı yoksa saf gerçeklik mi olduğuna karar veremiyordum.

Bu yüzden nereye adım atacağımı şaşırmış durumdaydım.

Ondan hoşlanıyor muydum?

Neden peki?

Bu kadar kısa sürede hayatımda bu denli büyük bir yer edinmesinin nedeni neydi?

Ona güveniyordum, onunla hiç kimseye anlatmadığım sırlarımı paylaşmıştım ve bu beni korkutuyordu.

Asıl korkutan, onların artık birer sırdan ibaret olmaması mı yoksa ona bağlanman mı Park?

Okula gitmek için hazırlanmam gerekirken mutfakta iki büklüm oturmuş şekilde mide ağrısı çekiyordum.

Başımı ellerim arasına alarak sıktım, artık düşünmek istemiyordum.

Çünkü beraber geçirdiğimiz o geceden sonra susmak bilmeyen düşüncelerim beni delirtecekti.

Ah, Jae'yi unutuyordum sanırım, çünkü kendisi de eve geldiğimde beni Jungkook'la aynı arabadan inerken görmüş ve bu konu hakkındaki sonsuz teorilerini zihnime itinayla dizmişti.

"Min? Yine mi ağrın tuttu?"

Mutfağa giren sevgili dostuma doğru döndüm. Kıvranıyordum. Bu her zaman olan bir şeydi. Stres altında olduğum zamanlar özellikle çığrından çıkan bir ağrıydı ki, canımı fazlasıyla yakıyordu.

"Günaydın Jae. Biraz ağrım var ama katlanılabilir. Sadece, dolaptan ağrı kesicimi verir misin?"

Başını salladı. Onun bu masum hallerini seviyordum. Beni kötü halde görünce öyle üzülüyordu ki, ister istemez kendimi güzel hissetmekten alıkoyamıyordum.

"Al bakalım."

Ağrı kesicimi yuttuktan sonra, beni koltuğa yatırmıştı.

İlk dersimi kaçırmıştım fakat sonraki dersimle arasında bir buçuk saat olduğundan Jae dinlenmemi söyleyerek evden çıkmıştı.

Koltukta uzanıyordum, fakat o  gece basit bir bankta Jungkook'la sabahladığım anlar aklımdan çıkmıyordu. Ona kimseye açmadığım sırlarımı anlatmış, kollarında ağlamış, sarılmıştım.

Bana gerçekten çok güzel destek olmuştu.

Ağabeyim demeye bile utandığım o adamın bana yaptıkları aklın alacağı şeyler değildi fakat, bunun da ötesinde akla yatmayan pek çok şey vardı.

Peşimi bıraksın istiyordum.

Bunu nasıl sağlayacaktım, aklımın almadığı diğer bir mesele de buydu işte.
Annemle konuşmuyordum. Yıllardır tek kelime etmemiştim, kalkıp da Doyoun'u soramazdım. Ona nasıl ulaşacağımı bile bilmiyordum.

Polise gidemiyordum. O üvey babam olacak şerefsizin nüfuzu her kapıyı açmakta etkiliydi. Onlarca kez olduğu gibi yine bir sonuç alamayacaktım.

Sıkıntıyla bir nefes verdim. Jae gideli bir yarım saat olmuştu. Okula vaktinde varmak için ayağa kalkarak elimi yüzümü yıkadım.

İlacı aç karnına yuttuğum için artan mide ağrımı bastırmak adına hazırladığım sandiviçi elime alarak kapıya ilerledim.

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin