19. Bölüm |söz|

341 55 41
                                    

Tenin almış beyazlığını aydan
Saçlarının rengi geceden
Bundan geceye sevdam

Eğer bir gün, benden yaşayacağım güzel anların fidyesi istenseydi hiç düşünmeden şu an uğruna her şeyimi verebilirdim.

Ağzımda eriyen Jungkook'un dili ve ara ara uğrayan dişleriyle otobanın ortasında kendimden geçmiş bir haldeydim.

Jungkook'un bir eli belimi sıkıca tutmuşken diğeri de sırtımı okşuyordu. Tam olarak kolları arasındayım ve doğruyu söylemek gerekirse hayatım boyunca olmak istediğim tek yer onun kolları gibiydi.

Ona olan öfkem, tüm şüphelerim ve hırsım dudaklarımız arasında yok olup giderken biraz daha ona sokularak ellerimi yüzüne yerleştirmiştim.

Elmacık kemiklerini okşayan baş parmağım kapalı göz kapaklarının üzerinden kirpiklerini okşarken dudaklarımı esir almış dudakları sertçe emince küçük bir inilti salmıştım.

Kasıklarımda oluşmaya başlayan baskı vücuduma kırmızı alarm yayarken umursamadan dudaklarına biraz daha asıldım. Belimdeki eli daha da sıkılaşmıştı.

Alt dudağımı dudakları arasına alıp çekince yeniden inlemiştim. Bu seferki duyulabilir ve biraz arsızca olduğundan Jungkook'un dudaklarının dudaklarım üzerinde kıvrılışını hissetmiştim.

Düşünmeden, birçok duyguyu aynı anda yaşayarak hareket ediyordum. Erken fakat kaçınılmaz sonla beraber kendimi onun kollarında bulmuştum.

Nefes nefese geri çekilirken ne yaptığımızın yeni yeni farkına varıyor gibiydik.

Göğüslerimiz hızla inip kalkarken birbirine çarpıyordu.

"Jimin-ah..."

Jungkook'un daha önce şahit olmadığım boğuk sesi beni daha fazla tahrik etmekten bir işe yaramamıştı.

"Jimin..."

Yüzündeki ellerimi geri çekmek istesem de belime daha da sarılmış, yanağını avuç içime daha bastırarak kafasını yan yatırmıştı.

Gözleri delmek ister gibi dudaklarımdayken istemsizce dilimle ıslatmıştım. Ağzıma yayılan Jungkook'un tadıyla gözlerim kapanırken alnımı omzuna yaslamıştım.

Nefeslerim boynuna vururken o ise burnunu saçlarıma gömmüştü.

"Bana ne yapıyorsun?"

Fısıltısı kulağıma gelirken o an otobanın oldukça hareketli olduğunu yeni fark ediyordum. Arabalar yanımızdan geçip giderken ikimizin de umrunda olduğu söylenemezdi.

"Asıl sen bana ne yapıyorsun?"

Ona aynı biçimde karşılık vermemle gülüşünü saçlarımda hissetmiştim.

"Özür dilerim Jimin-ah. Sana söylemeliydim ama daha ne için olduklarını bile bilmiyordum. Ama şu an sana her şeyi anlatabilirim."

Sesini bile özlediğimi fark ederken ne fotoğrafların ne de açıklamanın bir öneminin kalmadığını fark etmiştim.

Pişmandım. Onu öylece bırakıp, tek kelime etmesine izin vermediğim için kesinlikle pişmandım.

Bu yüzden başımı kaldırarak yanağına sulu bir öpücük kondurdum.

"Ben de özür diliyorum. Seni dinlemediğim için."

Gözleri öpücüğümden sonra büyülenmiş bir edayla bana bakarken gerçekten de bir tavşana benzediğini yeniden düşündüm.

"Otobanın ortasında daha fazla duracak mıyız yoksa evime gidip balkonda kahve içme teklifimi kabul edecek misin?"

İçime dolan huzurla kıkırdamıştım.

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin