17. Bölüm |gölge|

353 55 39
                                    

Gözlerimde dolanan pırıltılar zihnime, ciğerlerime akıyordu.

Bak, katranın parlıyor. O kadar mı güzel hissediyorsun yanında? Külden kanatlı kelebeklerine baksana. Mezarı onun dipsiz gözleri olacaksa, bir günlük yaşamak bile istemiyorlar.

Öyle huzurluydum ki, ne Jae'nin açılış için bana giydirdiği dar pantolon ne de ipek gömleğimin dokusunun rahatsızlığı umrumdaydı.

Bana uyumayı teklif etmişti. Bu ne demekti? Kabussuz bir gece ve onun kokusuyla daldığım düşler demekti.

"Sana kıyafet vereyim."

Ayağa kalkarak koridorda gözden kayboluşunu izledim. Çok güzeldi. O her şeyiyle bu kadar muazzamken benim bu denli eksik oluşumu sorguladım.

İçimde bir şeyler eksikti. Kopan parçalarımı birleştirmiyordum, ama kendi içimden de gönderemiyordum. Canım çok yanmıştı. Böylesine ilgiye alışık değildim.

Gülümsemeye çalıştıkça ağlıyor, rüyalara dalmak isterken kendimi kabuslarda buluyordum.

Bir gün bir adam gelecek ve seni çekip alacak bu hayattan, bu kabuslardan kurtaracak deseler işte o zaman gerçekten gülerdim ama gerçek gülüşlerimin bu denli güzel olacağını bilemezdim.

"Al bakalım." Dedi koltuğun üzerine bıraktığı eşyaları işaret ederek.

"Ben banyodayım. Burada giyinebilirsin."

Kafamı salladım. Yatak odasında giyinmem pek iyi bir fikir gibi değildi zaten.

Gözlerini kaçırarak odadan çıkışını izledim. Fazla açık sözlü halinin aksine şimdi küçük bir çocuk gibiydi.

Gülümseyerek bana getirdiği tişörtü kokladım. Ciğerlerime dolan onun üzerinden daima aldığım yumuşatıcı kokusuyla mest olurken birkaç tıkırtı duyunca elimi çabuk tutarak giyinmeye karar vermiştim.

Gömleğimin düğmelerini açıp bir çırpıda üzerimden çıkardım. Tam tişörtü giyecekken odaya dalan Jungkook'la gayriihtiyari bir şekilde ona dönmüştüm.

"Ha Jimin, bu arad-"

Beni görünce öksürük krizine girmesinin ardından gelişen olaylar oldukça ani gelişmişti.

Ben üzerimin çıplaklığını umursamadan Jungkook'a koşmuş ve ne olduğunu anlamaya çalışmıştım.

"Jungkook! İyi misin?"

Kıpkırmızı bir suratla bana bakan Jungkook'un yüzüne bakarken o da benimkine aynı şekilde bakıyordu.

Ne olmuştu?

Ne olmuştu da birden kahkahalarla gülmeye başlamıştık?

Gülüşümü bastırmak adına avucumu kapattığım elimi çekerek elimi tuttu.

Birlikte gülüyorduk. Dahası onu ilk kez kahkahalarla gülerken görüyordum ve ona denli yakıştığı hakkında makaleler yazabilirdim.

Gülerken benden bağımsız hareket eden belim geriye kıvrılır ve geriye doğru bükülürdüm. Tam da o anların birinde, belime sarılan kollarla atmosfer değişivermişti.

"Dikkat et." dedi gülmekten boğuklaşmış sesiyle.

Başımı sallayarak geri çekildim.

"Bir şey diyordun?"

Ona sırt çevirdim ve koltuğun üzerindeki tişörtü başımdan geçirdim.

"Aç mısın, diye soracaktım."

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin