26. Bölüm |kıskançlık|

382 38 29
                                    

Bana sen gibi bakmadı kimse
Beni seni gibi öpmedi kimse
Sen nereden çıktın geldin
Dalga geçen sözlerinle
Ama korkak gözlerinle bilsen
Nasıl delip geçtin

Rüzgarın bile aramızdan geçmesine izin vermediğimiz bir yakınlıkta, birbirimize dolanmış haldeydik.

Onun ellerinden biri belimdeyken, diğeri ise canımı alacakmış gibi ensemdeyken hele ki, o kiraz dudakları beni tüketmek istercesine dudaklarım üzerinde konaklamışken, nasıl aklımı kaybetmediğimi düşünüyordum.

Hayır, aslında hiçbir şey düşünemiyordum.

Tanrım...

Eğer bu bir rüyaysa; uyanmak istemiyorum, lütfen.

Daha dakikalar öncesinde bana okuduğu şarkının sözleri tüm damarlarımda dolanıp, sindirmeye çalışırken bir de bu yakınlığı ağır gelmişti.

Jeon Jungkook, istediğinde öyle ateşli oluyordu ki, etkilenmemek elde değildi.

Üst dudağı alt dudağımı kavrarken ben de alt dudağına asıldım. Daha yakın olmak istediğimden, sürekli onu kendime  doğru çekmeye çalışıyordum.

Hava soğuktu, ama öyle ki soğukluğu içimdeki lavları durdurmaya yetmiyordu, içimde şu ana dek tuttuğum ne varsa, dudaklarımız arasından yitiriyordum.

Bunca zaman içimde sıkışan arzum, ona karşı olan hassasiyetim gün yüzüne çıkarken tırnaklarım ensesinde bir çizik bırakmıştı.

Dilimi emen dudağı, öyle yoğunlukta yapıyordu ki dayanamayarak inlemiştim.

Hislerim fazlasıyla yoğundu, çarpıcıydı ve en alıcısı da ıslaktı.

Eli kalçama kayarken, kuvvetlice sıkıp okşamıştı.

"Jungkook.."

Ne kadar sürdüğünü hesaplayamadığım, ama bir ömür boyunca unutamayacağım kadar süren öpücüğümüzden sonra, beni daha da tahrik etmekten başka bir işe yaramayan sesle dudaklarımız ayrılmıştı.

"Seni seviyorum." Diye soludu bir kez daha.

Ensesindeki saçları okşuyordum. Ama gözlerim bir an olsun dudaklarından ayrılmıyordu.

Nefes nefese kalmıştım, göğüslerimiz birbirine çarpıyordu her soluklanışımızda ama, sanki ona bakmak daha da nefessiz bırakıyordu beni.

İstiyordum. Hem de tüm varlığımla istiyordum ama bunu ona nasıl söyleyeceğimi, nasıl belli edeceğimi şaşırıyordum.

Ensemden başlayan sıcaklık tüm vücuduma yayılıyordu.

"Üşümüşsün." Dedi yumuşacık sesiyle. "İçeriye girelim mi?"

Başımı salladım. "Olur."

Eli, sıkıca sol elimi kavrayarak parmaklarımızı birbirine geçirdi.

Adımlarımız, beni büyüleyen ışıltılı yola yönelirken heyecandan ne yapacağımı şaşırmış haldeydim.

Avuç içlerim terlemişti ve şu an elimi tutup tutmamaktan rahatsız olup olmadığından tutup her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünüyordum.

"Seni almaya ben gelecektim aslında ama son anda Yugyeom'un gelmesi daha iyi olur diye düşündüm. Sorun olmamıştır umarım?"

Başımı iki yana salladım.

"Hayır, keyifli bir yolculuktu. Çabuk geldik zaten."

Bakışları nasıl bu kadar ışıltılı olabilirdi, şaşırıp kalıyordum.

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin