28. Bölüm |dokunmak|

319 39 9
                                    

Yanyana geçen geceler unutulup gider mi ?
Acılar birden biter mi ?
Suya hasret çöllerde beyaz güller biter mi ?
Dikenler göğü deler mi ?
Bir menekşe, kokusunda, seni aramak var ya,
Bu hep böyle böyle gider mi ?

Hiçbir zaman kendi yolumu kendim çizmeyi başaramamış, insanların belirledikleri yollardan ilerlemeye çalışmıştım.

Kendi adıma bir şeyler yapmaya kalkışmamış, hüznümün arkasına saklanmış, anıların yasını tutmaktan başka bir şey yapmamıştım.

Ruhumdaki eksikliklerin kapatılabileceğine, hele ki bunu benim başarabileceğime inanmamıştım.

Kendime inanmamış, kabullenmemiş ve bir türlü sevmeyi başaramamıştım.

Arkama döndüğüm an beni karşılayan bie yığın başarızlığın içinde kaynayıp gitse de, en çok bu bölümüydü beni tüketen.

Bir insanın kendine inanamaması neyi değiştirirdi?

Ruhunu.

Bir insanın ruhuna sahip çıkmaması ne ederdi?

Bir dünya.

O dünyanın içine gömdüğü hisler, tohumlarından filizlenir miydi?

Benimki filizlenmişti.

Günün birinde tanıdığım, gözlerini yıldızlardan almış bir adamın ruhuma tuttuklarıydı yolumu aydınlatan.

Ve en çok da ışığa ihtiyaç duyduğum zamanlarda bana sarılandı.

Ben korkardım karanlıktan.

Ona binbir kırıkla gelmiştim. Bencilceydi. Işığını paylaşmasını, bana adamasını istemiştim.

Bilsem de, kendi içinde kırık bir oğlan çocuğu taşıdığını, hep bana kalsın istedim.

Lakin şimdi fark ediyordum, o yıldız gözlü adam, bana ayna tutmuş, gözlerinden yansıyan yıldız tozlarını ruhuma üflemişti.

Kendimi görmemi sağlamış, bana kim olduğumu hatırlatmıştı.

"Saçlarını kurutmazsan hasta olursun güzelim."

Üzerime çöken manevi ağırlığı kaldıramayan göz kapaklarımı açmaya zorlarken dudaklarım kıvrılmıştı.

"Çok tatlı olmuşsun."

Bana ait olan üzerindeki kahverengi peluşun kapüşonlusunu başından geçirirken tavşan dişlerini göstererek sırıtmıştı.

"Çok sevdiğim birinden ödünç aldım." Dedi sevimlice.

"Öyle mi?" Dedim. Sesim mahmurdu. "Sana daha fazla yakıştığına eminim."

Başını iki yana sallayarak, arkama geçmiş, elindeki tarağı saçlarımdan geçirmişti.

"Canın acırsa söyle."

Acıtmayacağını bildiğimden yanıtlamamıştım.

Sakince saçlarımı kurutmasını beklerken, göz kapaklarım iyiden iyiye kapanıyor, onun dokunuşlarıyla daha da mayışıyordum.

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin