33. Bölüm |son|

100 11 11
                                    

Aklımda bir tek sen varsın
Ben senden istediğimi kimseye diyemiyorum
Yormadan sormadan seveceğim seni sadem
Gönlüme sarmadan ya buna var mı müsaaden

Oturmuş, geçmişi seyrediyordum.

Buğulu bir pencerenin arkasında, ne kadar yara aldığımı bana hatırlatan, ızdırap dolu geçmişimi.

Yoongi, mektupla birlikte gönderdiği belleğin içindekileri, gerekli yerlere teslim etmemiz için gelmişti.

Onu ilk gördüğümde, aklımı yitireceğimi hissetmiştim.

Hem neredeyse onu tanıyamayacağım kadar değişmiş, hem de hiç değişmemişti.

"Merhaba."

Olduğum yere çakılmış bir halde onu izliyorken, dudaklarım zar zor aralandı.

"Sen..."

Elimi bir tur saçlarımın arasından geçirdim.

"Sen... ah sana da merhaba; ama burada ne işin var tanrı aşkına?"

Ağzımdan istemsizce dökülen sözcükler, onun yüzünde gülümsemeye neden olmuştu.

"Tam sizin apartmana geliyorken çıktığınızı gördüm; takip ettim. Korkuttuysam özür dilerim ama, bunu bir kez daha yapma cesaretine sahip olamayabilirdim."

Yutkundum.

Anlamsızca baktığımı fark etmiş olmalı ki, açıklamasına devam etmişti.

"Senin karşına çıkmaktan bahsediyorum, kolay değil. Benim için, hiç kolay değil."

Onu ne kadar çok aradığımı düşündüm. Ona ulaşmak için tanımadığım onlarca insanla geçtiğim irtibatı, harcadığım çabayı.

Benim için de kolay olmamıştı.

Onun yüzüne her baktığımda Doyoun'un bende bıraktığı her hatıra yeniden canlanıyor, ruhumda kasırgalar yaratıyordu.

Onun bağımlılığı benim sonumun da böyle olacağını düşündürtüyordu bana hep.

Ama gel gör ki, karşımda sapasağlam duruyordu.

Her ikimiz de Doyoun'un hastalıklı zihninden kaçmış, kendimizi kurtarmaya çalışmıştık.

Tüm çocukluğumdu o benim.

Hatıralarım arasında parlayan bir inciydi.

Boğazım düğüm düğümdü.

Doyoun, her ikimizin de hayatını mahvedene kadar; birbirimizin her şeyi olmuştuk.

Dakikalardır yapmam gereken şeyi yaptım.

Yalnızca birkaç adımın sonunda, kollarımı Yoongi'nin etrafına sımsıkı sardım.

"Senin burada ne işin var?" Diye soludum bir kez daha.

"Özür dilerim..." diye fısıldadı sadece.

Başka tek bir sözcük çıkmadı dudaklarından.

Jungkook, gelip de bize seslenene kadar; ayırmadım kollarımı ondan.

Çocukluğuma sarılmak, başka hiçbir zaman elde edemeyeceğim bir şeydi çünkü.

Şimdi ise, oturmuş; bir karakolun kasvetli koridorlarında Yoongi'nin ifadesinin bitmesini bekliyordum.

Yalnız değildim.

Elim, kemikli parmaklar tarafından hiç bırakmayacakmışçasına sarılmış: başım sonsuz güven ve sıcaklık sağlayan bir adamın göğsüne yaslanmıştı.

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin