29.Bölüm |hayaller|

260 36 8
                                    

Her gün kendini yine sevdirir,
Sonra beni yine öldürürdün.
Bana kalpsiz diyorlar,
Seni hiç tanımadılar.

Dudakların jilet gibiydi
Öptükçe kanamak isterdim.
Bir kalp müzesi vardı içinde.

"Ne yani Jimin, hiç fotoğraf çekilmediniz mi?"

Gözlerimi devirerek önümdeki çorbayı karıştırmaya devam etmiştim.

"Çekildik tabi ki."

"E, niye göstermiyorsun ya ölüyorum meraktan."

Haline gülerek karşılık vermiştim. Sabahtan beri Jungkook'la olan gezimiz hakkında beni sorguya çekiyordu.

"Jungkook'un makinesinde hepsi."

"Beyefendi damlar şimdi zaten, aman iki dakika arkadaşımızla konuşalım, muhabbet edelim, vakit geçirelim... yok. İlla gelecek burada başımızda dikilecek zebellah gibi."

Yüksek sesli kıkırtımın ardından gülümseyerek ocağı kapatmıştım.

"Deme öyle, duymasın."

"Duyarsa duysun be, alamıyoruz elinden seni baksana..."

Kafamı iki yana sallayarak gülümsemeye devam etmiştim.

"Ama çok güzeldi Jae... hayatımda hiç o kadar huzurlu hissetmemiştim. İnsanlardan ve sorunlardan bir süre uzak kalmanın bu kadar iyi geleceğini tahmin etmemiştim."

Jaebum'un gözleri şefkatle kısılırken saçlarımı okşamıştı.

"Senin adına gerçekten çok mutluyum. Daha iyilerini de yaşayacaksın eminim ki, hak ettiğin şekilde."

İçime dolan huzurla mırıldandım. "Umarım."

"Bu arada, Yoongi ne alemde? Konuştunuz mu?"

Başımı salladım. "Yüz yüze konuşamadım ama e-posta yoluyla birkaç kez görüştük. Galiba önümüzdeki ay anca bir araya gelebileceğiz. Burada Jungkook'la halletmemiz gereken işler var."

Annesi hakkında Jaebum'a kesin bir şeyler söylemek istememiştim. Bu oldukça hassas bir mevzuydu.

Döneli daha birkaç saat oluyordu. Eşyalarımı yerleştirmek ve Jaebum'u görmek için eve girmiş, Jungkook'tan da bir şeyler yemek için bir saat içinde gelmesini rica etmiştim.

Kirli kıyafetlerimi makineye atarken çalan zilin sesi belli belirsiz kulaklarıma doluşmuştu.

Banyonun aynasında üstümdeki günlük giysilerimi kontrol ettikten sonra salona ilerlemiştim.

"Yorgun görünüyorsun." Jaebum'un Jungkook'la normal bir şekilde sohbet ettiği nadir anlardan birindeydik.

"Tüm yolculukta arabayı o kullandı." Diye mırıldanarak saçlarına hafif bir öpücük kondurdum. "Hoşgeldin."

Her zamanki gibi parlak göz bebekleriyle gözlerime tutunarak gülümsedi.

"Hoşbuldum."

"Ben çok acıktım ama ya! Nerede kaldı bu ayıcık?" Jaebum memnuniyetsiz bir tavırla telefonunu eline almıştı.

Kaşlarımı sorgular bir tavırla kaldırdım. "Hangi ayıcık?"

"Yugyeom da gelecek bebeğim, bir sakıncası yok değil mi?"

Başımı iki yana salladım. "Ah, gelsin tabi ki. Ben de bir servis daha açayım. Jungkook, sen de bana yardım et."

Mutfağa giderken, arkamdan geldiğini hissediyordum. Huzursuzluğu, üzerine öyle bir yük bindirmişti ki, elleri bile titriyordu hafiften.

CELESTİAL •jikook• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin