3 Temmuz, Çarşamba
Öğlen.
Bugün Tony yanıma geldi. Yüzünde garip bir ifade vardı ama bu duruma takılmadım. Yine de bir şekilde seninle ilgili olduğunu hissetmiştim. Nasıl olduğumu sordu ve bana birkaç dedikodu anlattı. Bu sürede başım yatak başlığına yaslı, camdan dışarı bakıyordum, oysa karşımdaki tekli koltuktaydı.
Birden, "Bilmen gereken bir şey var." dedi, tek nefeste. Bunun üzerine kaşlarımı kaldırdım ve ona baktım. Seninle ilgili bir şey olduğunu hissettiğimi söylemiştim. "Steve Büyükbaba Hıyar Çocuğu Turşu Kaplaması ile alakalı." dediğindeyse doğruldum. Kendi kendine gülmeye çalıştı ama başarısız oldu. Dik durdu ve boğazını temizledi. "Şakayı bırakmam gerekirse, önemli bir şey."
"Söyle artık şunu." diye direttim. Dakikalarca susup bana bakabilir gibi duruyordu.
Derin bir nefes alıp gözlerime baktı birkaç saniye. tekrar diretecektim ama benden önce davrandı. "Bunu aslında sana, tüm bunlar yaşanmadan önce Steve'in kendisinin söylemesi gerekirdi, laf arasında bile olsa. Ya da şu meşhur eğlence günlerimizden birinde konuyu açmalıydım. Fazla geç kaldık."
"Tanrı aşkına," diye fısıldadım. Aklıma dehşet verici senaryolar geliyordu. Ya büyük bir hastalıksa ya da gereğinden fazla kötü bir meseleyse? Senin ölmüş halinle başa çıkmanın düşüncesi bile korkunç.
Sonra kapı açılıverdi ve ben üzerimde omzumdan düşen bol bir kazakla, yatağımda, yüzüm kızarmış ve yarı ağlar vaziyette karşımda seni buldum. Öylece odama dalmıştın. Gözlerin bir süre gözlerime kenetli kaldı. Tanrım, bu anı tekrar tekrar yaşamak için Tony'i aynı az önceki gibi tekrar tekrar dövmene razıyım.
Gözbebeklerin ışığa rağmen normal bir boydaydı, bunu öfkene bağladım. Yoksa insanlar sevdiği birine bakarken de gözbebekleri büyür. Bana bakarken neden gözbebeklerin büyüsündü ki. Beni hatırlamıyordun.
İrislerin lacivert ve açık mavi arasında keskin geçişlere ev sahipliği yapıyordu. Hipnoz olmuş gibiydim. Bu, yarım saniye sürdü. Ardından "Bunu nasıl yaparsın?" diye dehşetle haykırdın Tony'e. yakalarından kavradın ve oturduğu yerden kaldırdın onu.
Tony bana göz ucuyla baktı ve "Burada değil." dedi. Bana tekrar dönmedin, gerek duymadın ama seninle bir şekilde iletişim kurmalıydım bu yüzden "Sorun ne?" diye sordum. Cevap vermemeni, terslemeni bekliyordum ama sen sadece bana dönüp baktın ve "Lütfen," dedin, duyamayacağım bir sesle. O an tüm algılarım açıktı ve dudaklarını okumuştum. Lütfen, tez konum olan eski sevgilimin dudaklarını okuyabileyim bir zahmet.
Lakin o an sorun daha farklıydı. Bakışların.
Ayrılmaya ilk ve son kez çok fazla yaklaştığımızdaki gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i should've kissed you longer
Fanfiction"i would kill for you, my baby, i'm just sayin'."