10 Eylül, Salı.
Gece.
Birkaç gün sonra beni dalmak üzere olduğum uykumdan uyandıran senin telefonundu. Heyecanlandım tabii ki, hem de çok ama geçen seferki gibi bir kalp kırıklığı istemiyordum. Bu yüzden telefonu meşgule attım. Vakit kaybetmeden tekrar aradığında ofladım. Ne yazık ki bebeğimiz benimle aynı fikirde değildi o yüzden nefesimi kesecek kadar sert bir tekme attı. Hızla telefonunu yanıtladım. Daha şimdiden minik canavarımız seninle aynı taraftaydı.
Hiç beklemedin. "Yüzüme kapatma," diye yalvardın. "Tek anlamlı kişiler sen ve bebeğimiz hayatımda. Bunu yapma."
Cevap vermedim ve geçen seferki gibi bir koltuğa oturdum.
"Şu an kendimi engellememi sağlayan düşüncelerle bağlantı kuramıyorum ama bu gece öğreneceksin," kelimeleri zor toparlıyordun. Böyle karmaşık bir cümleyi söyleyebilmen bile şaşırtıcıydı. "Ağlamandan nefret ediyorum, üzülmene dayanamıyorum ama Tanrı belamı versin ki hiçbir şey yapamıyorum."
Oturduğum koltukta yavaşça uzandım ve seni dinlemeye devam ettim. Etraf loştu ama görüntünün bulanıklaştığını anlamama yetecek kadar aydınlıktı.
"Her gün ofisinin camından ifadesizce dışarıya bakıp karnını okşamanı izlemeye artık dayanamıyorum, benimle ilgili düşündüğünü biliyorum ve bu çok kötü hissettiriyor." Ağlamaklı bir ses çıkarttın. "Seni suçlamıyorum bebeğim, sadece sen de beni suçlama."
İç çekmekle yetindim.
"Seni özlemekten korkuyorum ama her saniye gerçekleşiyor. Öylece seni bırakıp gidemem, senin için ölürüm Serain."
"O zaman ayıkken sevmeyi öğren." Diye fısıldadım. "Ayıkken nasıl seveceğini bilmiyorsun."
"Güçlü durmak zorundayım Serain, herkes Kaptan Amerika'nın üzerine çullanmak için bekliyor." Hıçkırdın. "Sarhoş olmadığımda mantığım her şeyimi ele geçiriyor, seni bile."
"Steve, yapma." Diye fısıldadım. Başımı iki yana salladım. "Bunu bize yapma."
"Elimden bir şey gelmiyor, sanki o sabah ruhumu bir şey ele geçirmiş gibiydi. Kollarında kalmaya devam etme isteğimi bile gölgeleyecek kadar güçlü bir şey." Biraz sessizce bekledikten sonra devam ettin. "Sana zarar vermek isteyecekler, bunu biliyorum Serain. Beni ele geçiren şey koruma içgüdüm. Sanırım."
Bu koruma içgüdün biz evlenirken neredeydi?
Sanki senle tartışmak istiyor gibi düşünmeyi kesmeliyim, biliyorum ama soruları engelleyemiyorum Steve. Her şey öyle saçmalaştı ki bir anda. Sanki önceden mantıklıymış gibi... tek bildiğim ve istediğim eski günlere dönebilmek ama bunun imkansız olduğunu biliyorum. Seni zorlamam gerekiyor, ayıkken kabuğunu kırmam gerekiyor ama buna gücüm var mı bilmiyorum.
Sen, beni nasıl ve ne denli sevdiğini tüm gece anlatırken ben sessizce tavanı izledim. Her saniye bir parçamızın daha eksildiğini bilerek.
Artık son kalan birkaç bölümü gününden önce yayımlayacağım çünkü bölümlerin araları git gide açılıyor, yani yazma sıklığı azalıyor. Önce bir ay sonra altı ay fark var arada, eh artık bitsin daha uzatmaya da gerek yok. En geç iki gün sıklıkla yayımlayacağım, yine iyisiniz ehe
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i should've kissed you longer
Hayran Kurgu"i would kill for you, my baby, i'm just sayin'."