3 Temmuz, Çarşamba
Akşam.
Natasha geldi ve bana bir gözlük verdi. Bu yüzden olayı anlatışım kesildi. Devam edeceğim ama kısa geçmekte yarar var. Sen ve Tony kuru bir özürün ardından kavganıza dışarıda devam ettiniz. Duyamayacağım ve göremeyeceğim kadar uzakta bir yerde. Muhtemelen üst katta.
Tabii ki de deliler gibi Tony'nin söyleyeceği şeyi merak ediyorum. Eğer senin odama kadar gelmeni sağlayıp kendini dövdürtüyorsa kesinlikle devlet sırrından öte bir şey olduğuna eminim.
Evet, ne diyordum, gözlük. gözlük siyahtı ve bu gözlüğü tanıyorum. Tony'nin geliştirdiği, anıları bir çeşit video gibi hologramlarla izlenmesini sağlayan bir şey. Yani, anılarını dışarıdan izlemeni sağlıyor. geriye dönüş bir nevi.
Bunu Tony'nin yollattığını biliyorum, sabahki olaydan sonra kendisi gelseydi muhtemelen onu fazlasıyla sıkboğaz ederdim, ne olduğunu anlamak adına. Senin bahsinin geçmesine bile ihtiyaç duyuyorum steve. Kötü bir haldeyim.
Natasha çok uzun kalmadı, birkaç şey anlattı ve gitti ama aklım tamamen anılarımı tekrar yaşamaktaydı. O gider gitmez kapıyı kilitledim ve gözlüğü taktım. Etrafı tarar gibi yukarıdan aşağıya doğru geldi görüntüler, hologramlar.
İlk önce gerçek hayatta dışarısı bulutlu ama hologramın getirdiği ilk fark güneş ışıkları oldu. Ardından kısık sesli çalan bir müzik, Louis Armstrong. Gri renkli çarşafı dağılmış bir yatak ve kıpırdanan ve bombe oluşturan iki ayrı beden. İstemsizce yatağa yaklaştım. Cama doğru, senin yatmadığın tarafa, böylece seni rahatça görebilecektim.
O kadar gerçekçiydi ki... kirpiklerinin parlayışı, dağılmış, uzattığın saçların, hafif çıkmış sakalın. Beredeyse uzanıp sana dokunacaktım. Gözlerini açtın ve karnım hizasındaki geçmiş bana gülümsedin. Bu yüz ifadesine vuslatı öyle sabırsızca bekliyorum ki, inanamazsın. tenine tekrar dokunabilmeyi, seni tekrar öpebilmeyi... öyle ki hafifçe elim kalkmış sana uzanıyordu, geçmiş ben, geç kalmadan yanağını kavradı ve sakallarını okşadı.
Yemin ederim parmak uçlarımda hissettim. Yemin ederim... ama hızla elimi yumruk yaptım. Bunun gerçek olmadığının farkındayıp. Geçmişte solmuş bir yaprak gibi savrulup duramam. Bunu alışkanlık haline getirmemem gerektiğini biliyorum.
Sonra bir vızıldama duydum, tizdi ve rahatsız ediciydi, sinek vızıldaması olmadığına eminim. Bu yüzden istemsizce arkama döndüm. Camın orada bir şeyin silüeti vardı. Gözlerimi kıstım ama göremedim. Hologram yüzündendi. Çok karmaşık bir andı, inan.
Arkamdan, "Seni seviyorum." dedin. Elim çoktan gözlüğe gitmişti. Kendi cevabım gelmeden gözlüğü çıkarttım hologram dipten yukarıya silinmeye başladı. Eski buğulu gökyüzü karşıma geldiğinde gözüm karanlığa alışamadı. Alıştığımda önce bir şey fark edemedim ama sonra önümden metal, bumerang şeklinde bir şey geçti, aşağıya gitti. Nereye gittiğini bilmiyorum ama sanırım gelişmiş bir şeydi ve camımdan içeri bakıyordu. Aynı zamanda, sanırım o şeyi daha önce Sam'de görmüştüm... bunun da altından bir şey çıkacak, belli değil mi zaten?
Seni çok özledim. Aramızda birkaç kat olması inan hiçbir şey değiştirmiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i should've kissed you longer
Fanfic"i would kill for you, my baby, i'm just sayin'."