19 Temmuz, Cuma
Akşamüstü.
Evin sessizliğine alışamadığım için bir aydır gitmediğim işime gitmeye karar verdiğim an, bir telefon geldi. Tony'den. Şu ana kadar sadece buraya geldiğim ilk gece aramıştı ve bakmayınca ısrar etmemişti. Belki önemlidir diye düşünüp açtım. önemliydi demek az kalır, hayatiydi. Üç kelime etti ve devamını dinlememe gerek kalmadı. Hızlıca Yenilmezler Karargah'ına gittim.
Tony bana, "Steve iyi değil," dediğinde pek çok şey beklemiştim, belki tekrar buza gömülmeni bile. Sakin kalacağımı söylemiştim kendime tüm yol boyunca ama buzdan çıktığında seni götürdükleri odada, yatağının başına gelip de yüzüne baktığımda sana nasıl doğru düzgün bakamadılar diye camları her bir kişinin kafasında kırmamak için yaptığım yumruklarım titriyordu.
Çok kötüydün Steve. Sakalların düzensizce uzamış, yanakların çökmüş, alnın terden ışık saçıyordu. yavaş nefes alıyordun ve nabzın da yavaştı. Susuzluk semptomların ilk bakışta göze çarpıyordu. Belki de bu yüzden gelmemiştin ama boşa umuda kapılmak istemedim, böyle bir durumdan nasıl kendime pay çıkartabilirdim?
"Zaten hep kötüydü ve pek uyumuyordu ama," diye başladı Tony, gözlerimi senden almadım. "Sen evinize geri gittiğinden beri daha da kötüleşti."
"Ne zamandır böyle?" diye sordum sadece ama asıl aklıma takılan nöroglialarının ne durumda olduğuydu.
"Dün akşamdan beri." dedi Tony ve gözlerim karardı adeta. Bir an çığlık çığlığa bağırarak üzerine atlamıştım. Sonraki an Tony bir şeyler söylerken beni onun üstünden çekiyorlardı, sonraki an Tony'e tekrar ulaşmaya çalışıyordum. Nasıl bana haber vermezdi? Nasıl saatlerce böyle durmana izin verebilmişti? Kim ne derse desin Tony de bazen düşünmeyi bloke ediyordu.
"Nasıl bana haber vermezsin?" diye ona kızdığım sırada Natasha Tony'le aramıza girip dikkatimi üzerine çekti.
"Onun bakımını üstlen, serumları, yemekleri, ilaçları." önüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdığında çoktan kaç miligram potasyumla kaç miligram kalsiyumu seruma enjekte edeceğimi planlamıştım. Tabii bir de seni uyandırma planları.
Yanına geri döndüm ve baş ile işaret parmağımı kaşlarının hemen altına gelecek şekilde burnunun iki yanına koydum ve sıktım. Homurdandın ve başını çevirmeye çalıştın. Bu iyiydi çünkü tepki vermeseydin maalesef sana koma teşhisi koyardım. bu yüzden hızla rahatlamanın eline esir düştüm.
Sonraki işim seni ayıltmaya yardım edecek ve besin ihtiyacının bir kısmını karşılayacak birkaç mineral ve ilacı serumuna enjekte etmek oldu. Yarı ıslak bir bezle yüzünü, alnını sildim, bir steteskopla nefeslerini dinledim. Sonunda herkes aksiyonun bittiğini ve senin de uyanmaya niyetin olmadığını düşünecek olmalı ki yavaş yavaş gitmeye hazırlanıyorlardı. Ben ise steteskobumu düzgünce kılıfına geçiriyordum. Sonra sesini duydum. "Hatırlıyorum."
Odadaki mminik hışırtılar durdu ve herkes dehşetle sana döndü. Ben bir şey yapamadım ve hatırladığını söylemene değecek tek şeyi duymaktan korktum. Sonra devam ettin. "Seni ikinci görüşümü."
Şaşkınca sana döndüm. İkinci görüşün mü? İkinci neden önemli olsundu ki, birinci dururken?
"İlkini hatırlamıyorsun yani?" diye sordu Natasha ama Tony ona sert bir bakış atınca sesi kesildi. Ben sadece sana bakıyordum. Ne cevap verirsen ver, bunu kaldıramazdım Steve, bu yüzden hızla elime bir bardak su alıp ağzına götürdüm. Sana zorla içirdim. sonra derin bir nefesle sordum sana. "Çorba ister misin?"
Çünkü Steve, kendimi tek taraflı, sanki şizofrenmişçesine sadece benim hatırladığım ilişkimizi konuşmaya hazır hissetmiyordum. Hala etmiyorum, bunu düşünmeye bile katlanamıyorum.
Bu yüzden, yemeğini yediğine emin oldum, Tony'e buraya bir mikroskop getirmesini söyleyip senden kan aldım. Bir sorun olmadığından emin olmamın yanında hem tatminsizlik hissimi yatıştırmaya, hem de meşgul olarak seninle konuşmamızı yeterince süre erteledim. Her şey bittiğinde akşam olmuş, sen de bana ısrarla bakarken uykuya dalmıştın. Evimize döndüm. Yanından geldikten sonra daha da gözüme batmaya başladı, ev çok, çok fazla sessiz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i should've kissed you longer
Fanfiction"i would kill for you, my baby, i'm just sayin'."