6.Bölüm: Kara Orman

548 62 0
                                    


Gün doğmadan kalkan Ali sırt çantasıyla mızrağını aldığı gibi sessizce evden ayrıldı ve yerleşkenin arka tarafına doğru yöneldi. Gizlice klandan ayrıldıktan sonra tanınmamak için tüm vücudunu kaplayan siyah bir kıyafet giydi ve kara ormana doğru yoluna devam etti. Şu anki hızıyla devam ederse kara ormana akşam saatlerinde ulaşmış olabilirdi fakat, Ali daha güvenli olacağına inandığı oldukça dolambaçlı bir rota tercih etti.

Ali ayrıldıktan yaklaşık çok kısa bir süre sonra başka bir karanlık figür yerleşkeden çıktı ve Basil Ailesi'nin topraklarına doğru yöneldi.

Birkaç saat sonra Basil ailesi klan reisi odasında...

"Oh? Küçük pislik eğitim için Kara Orman'a gitti demek." diye gür bir ses geldi ana koltukta oturan kişiden. Adam kırklı yaşlarında, bakımsız sakalı, gözlerinin çevresinde yer almaya başlayan çizgileriyle pek sıradan görünümlüydü. Her hangi biri gibi görünüyor olsa da dikkatli bir şekilde süzdüğünüzde yayılan cani aurayı görebilirdiniz. Bu pek normal orta yaşlı adam Basil Ailesi'nin reisi Andrew Basil'den başkası değildi.

"Evet Efendi Andrew, üç saat önce ayrıldı." dedi adam başını yerden kaldırmadan.

"Peki bunu niçin bana söylüyorsunuz Bay Alim?"

Sanki bunun olacağını biliyormuşçasına küçük bir hareketle kapüşonunu indirdi. "Kim olduğumu sizden gizleyemeyeceğimi biliyordum Efendi Andrew, bunu size söylememin sebebi size bir anlaşma önermek istemem."

"Ne tür bir anlaşmadan bahsediyoruz Bay Alim?" Adam pek ilgilenmiş gibi görünmüyordu.

Gözlerinde canice niyeti gizlemeden "Siz Ali'yi öldüreceksiniz, biz de orta seviye tekniği vereceğiz." diye yanıtladı Alim. Andrew rahatsızca yerinde kıpırdandı. Tek kaşını kaldırıp ilgiyle konuştu. "Sadece orta seviye bir teknik, eğer istersem bunu sizden alabilirim, öyle değil mi Bay Alim?"

"Belki, ama kayıplarınız büyük olur bunu istemezsiniz değil mi?"

Alim'in sözlerini doğrularcasına başını sallayan Andrew " Haklısın, istemeyiz. Yaşlanmış da olsa, ölmediği sürece kaplan gene kaplandır. Teklifiniz ilgi çekici Bay Alim, haberlerimi bekleyin. Size kapıya kadar eşlik etsinler."

"Bekliyor olacağım Efendi Andrew, hoşça kalın." dedi ve odadan ayrıldı Alim.

Alim ayrıldıktan birkaç dakika uzun suratlı, ince sakallı bir adam odaya geldi. İfadesinin her yerinden sinsilik akıyordu. "Emirleriniz efendim?"

"Sid. Birkaç iyi adamını arkasından gönder izlesinler. Sessiz olanlarından seç. Eğer bilgiyi doğrularsanız Kasap Kardeşlere haber ver, kara ormana gidip Ali'yi öldürsünler aksi taktirde Bay Alim'in peşinden yolla."

İsimlerini duymak bile Sid'in hafifçe titremesine yetti. Kardeşler ile karşılaşmamak için bile büyük çaba sarf ediyordu. Sırf onları görmek bile adamı ürpertiyordu. Bir de yanlarına gidip emir vermek mi? Tüm bunları düşünürken yalızca hızlı bir reverans yapıp "Anlaşıldı!" demek ile yetindi Sid. Koşar adımlarla odadan ayrıldı ve derin bir nefes verip alnını sildi.

Sid haksız da sayılmazdı. Kasap Kardeşler dış bölgede tanınmış cani katillerdi, Basil ailesinin üyesi olmanın verdiği rahatlıkla, çekinmeden insanları kesip biçiyorlardı! Bu kadar tanınmış olmalarının nedeni ise bundan üç yıl önce koca bir köyü katledip, parçalara ayırdıktan sonra köyün girişine ceset parçalarıyla isimlerini yazmalarıydı! O günden itibaren neredeyse tüm dış bölge bu cani kardeşlerden korkuyordu.

Bu esnada olanlardan habersiz olan Ali, dolambaçlı rotasından keyif alarak yolculuğuna devam ediyordu. Kara ormana yaklaştıkça manzara çok daha güzel hale gelmeye başladı, bin bir renkli çiçeklerle dolu ovalar, gökyüzünü delmek istercesine uzamış yemyeşil iğneli çamlar ve sanki bir tablonun parçasıymış gibi görünen pembe çiçekleri açmış kiraz ağaçları. Bu muhteşem sahneler Alinin yolculuğundan zevk almasını sağladı.

Doğanın harika görüntüsü sayesinde, zihni ve ruhu da sakin hale gelen Ali, zamanla daha akıcı düşünebilmeye başladığını fark etti. Hemen bu ender durumdan yararlanan Ali tekniklerini çalışmak için koca bir ağacın kovuğunu seçti ve doğal barınağında eğitime başladı.

Hava kararana dek eğitim yaptığı ağaç kovuğundan çıktı ve bir an için çevreyi dinleyip durdu. "Sakin bir ruh, daha akıcı düşmeni sağlıyor. sürekli baskı halinde potansiyel ateşlense de arada bir sakinliğe de ihtiyaç varmış gibi görünüyor. Yarım günlük çalışma buraya gelmeden önceki üç günüme değer kazanç sağladı. İlginç. Sanırım Emre'yi de arada gezintiye göndermem gerek." diye düşündü.

Bir süre bu düşüncelere daldıktan sonra kovuğun hemen önündeki yosunlu bir kütüğü oturak olarak seçti. Kütüğü ayazdan korunacak bir yere yerleştirip hemen etrafındaki kuru dalları topladı. Elbette gizlilik içinde hareket ederken koca bir ateş yakmayı düşünmüyordu. Çalıları oturağının hemen önünde küçük bir öbek yapıp ateşe verdi. Ancak birkaç metre öteyi görmesine olanak sağlayacak minyatür kamp ateşinin ısısı yüzüne vurdu. Hareketsiz durduğu saatler boyunca sertleşmiş kaslarını gevşetmek için yeterliydi. Çantasından kuru et ve bir harita çıkardı. Bir yandan etin tadını çıkarırken bir yandan da haritayı incelemeye koyuldu. "Eğer yanılmıyorsam ormana ulaşmadan önce yarım günlük yolum var. Burası oldukça korunaklı görünüyor. Kovuk da kıvrılıp uyuyabileceğim kadar geniş."

Etinden kalan son lokmayı da ağzına atıp ateşi izledi. Bir süre sonra ayağıyla ateşten kalanları ezip tekrar kovuğa girdi.

Sabahın ilk ışıklarında uyandı. Ağaç kovuğundan çıkıp iyice gerindi ve geçici kampının izlerini temizleyip yola koyuldu. Yaklaşık yarım gün sonra kara ormanın girişene ulaşan Ali çevresine baktı ve birçok avcı takımının kara ormana girip çıktığını gördü. Ormana girenlerin yüzlerinde ciddi ifadeler asılıyken, çıkan avcı gruplarının ifadeleri daha karışıktı, kimi grup memnun bir ifade takınırken kimi grup un yüzleri kül gibiydi. "Büyük ihtimalle hasatları iyi geçmedi ya da içerde bazı arkadaşlarını kaybettiler." diye düşündü Ali.

Biraz soluklandıktan sakin adımlarla girişe doğru yürüyen Ali tam içeri girmek üzereyken arkasından gelen ses ile durdu.

"Dostum! Kara Orman tek girmek için çok tehlikeli değil mi? Grubumuza katılmak ister misin? Bir çift ele hayır demeyiz."

Kafasını çevirip sesin geldiği yöne bakan Ali otuzlu yaşlarda sıska görünümlü bir adam olduğunu gördü. Kibarca gülümseyip "Teklifiniz için teşekkür ederim. Yalnız olmayı tercih ederim." dedi ve yoluna devam etti. Reddedilen teklifi karşısında şaşırmış gibi görünen adam omuzlarını silkti ve grubunun yanına döndü.

Tanımadığı bir grubun teklifini kabul etmek ahmaklık olurdu. Böylesine hazine dolu bir ortamda vahşi hayvanlardan daha tehlikeli olan tek şey insanlardı. Yıllarca aç gözlülük yüzünden bir birine ihanet eden ya da güçlü bir hayvanın dikkatini çekmek için yem olarak kullanılan kişilerin hikayeleri duymuştu.

Ağır ağır yoluna devam eden Ali, dikkatini maksimum seviyeye çıkardı çünkü böyle bir ortamda en ufak dikkatsizlik ölümüne yol açabilirdi. Yaklaşık beş yüz metre daha ilerledikten sonra solundaki çalılarda bir hışırtı duydu, omuzunda asılı olan mızrağı kavradığı gibi önünde hafif eğik bir şekilde kaldırıp savunma pozisyonu aldı.

Birkaç hışırtının ardından yarım metre yükseklikte gri tüylü bir hayvan şimşek gibi çalılardan fırladı. Hayvan yerinde bir an için durup yavaş hareketler ile Ali'yi süzmeye başladı. Karşısındaki vahşi hayvana bakan Ali iç çekmeden edemedi "Ne şans ama! Daha yeni girdim ve 7. Seviye Kül kurduyla karşılaştım, umarım ilerde şansım bu kadar iyi olmaz." Ormanda herhangi bir canlıyı seviyesiyle yargılamak oldukça fazla yapılan bir hataydı. Hayvan hem kendi doğal ortamının avantajına sahipti hem de yaradılışı gereği dünyada yürümeye başladığı ilk andan beri savaşıyordu. Fiziki üstünlükleri de göz önüne alındığında 8.Seviye bir insan yetiştiriciden biraz daha iyi olması mümkündü.

Qi: AscensionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin