21. Bölüm: Korkunç Zeka!

428 60 1
                                    

Kalp yiyen hayalet Shin'in saldırıya geçmesiyle ortalık birden karıştı. Kimse yaşlı adamın birkaç laf yüzünden saldırmasını beklemiyordu, ama şeytani sanatları yetiştiren kişilerin normal yetiştiricilere göre daha sinirli ve otokontrolden yoksun olmaları kaçınılmazdı. Şeytanı sanatların amacı yetiştiren kişiyi tam anlamıyla kontrolsüz bir şeytana dönüştürmekti! Geçmişten günümüze kadar tüm şeytani sanat kullanıcıların çok hızlı yetiştirebildikleri ama karşılığında kendi benliklerinden vaz geçtiği yazılıdır.

Shin'in bir anda saldırdığını gören Yusuf ve Emirhan'da şaşırdı, ama şaşkınlıklarının yerini bir anda endişe ve korku kapladı. Çünkü onlarda Ali'nin tam olarak ne kadar güçlü olduğunu bilmiyordu. Her ne kadar yaşıtlarından güçlü olsa da, kalp yiyen hayalet Shin ile eşleşebileceğini düşünmüyorlardı. Bu zamana kadar Ali'yi ön plana çıkaran şey onun zekası ve stratejileriydi! Ali'yi savaş alanına geldiğinde rahatlamalarının nedeni de bütün bu yaşananların Ali'nin planı olmasıydı!

İkisi hemen ileri fırlayıp yaşlı adamı engellemek istemişti ama bir anda yolları Kemik ve Jin klanlarının reisleri tarafından kesildi! Yüzünde memnun ifadeyle yaşananları izleyen Cengizhan bir an Ali'nin ifadesini gördü ve anında bir şeylerin yanlış olduğunu fark etti! "Yıldız halkı bu çocuğa klan reisi demişti, ama Ali kasap kardeşler tarafından öldürülmüş olması gerekiyordu? Kasap kardeşlerden nasıl kurtuldu? Kasap kardeşlerden kurtulsa bile Shin'i neden kışkırttı? Herkes bu delinin ne kadar güçlü olduğunu biliyor bir saniye? Olabilir mi?" diye kendi kendine mırıldanırken aniden "SHİN DUR!!" diye bağırdı.

Her ne kadar farkına varsa da çok geçti! Shin çoktan Alinin önündeydi.

Shin'in savaşta kullandığı teknik " Mızrak El Savaş Tekniği" idi. Teknikte parmaklarını sanki mızrakmışçasına ileriye doğru büküp rakibin ölümcül noktalarına saldıran renksiz alt seviye bir teknikti. Teknik çok fazla güçlü olmasa da Shin'in ellerinde ölümün tırpanı gibiydi. Adının çokça duyulmasının başlıca sebeplerinden bir tanesi de bu tekniği kullanarak yüzlerce insanın kalbini sökmüştü!

Shin, Ali'nin önüne kadar geldiğinde rakibine bir böceğe bakar gibi baktı ve her zamanki rahatlığıyla ellerini mızrak gibi ileriye doğru uzattı ve kalbine doğru saldırdı! Yüzlerce kez tekrarlamıştı bu hareketi ve sonuç hep aynıydı, rakiplerinin kalplerini elleri ile sökmüştü. Tekrar aynı şeyin olacağından neredeyse emindi. O esnada Cengizhan'ın ona durmasını söylediğini duydu, ama pekte umursamadı çünkü şuan tam bir deliye dönmüştü.

Sahne karşısında zaman sanki donmuş gibiydi, düşman ya da dost herkes geniş gözlerle Shin'e bakıyordu. Kimi gözlerini kapadı, kimi de derin nefes alıyordu. Özellikle Yusuf ve Emirhan nefes almayı dahi bırakmışlardı ve sahneyi geniş gözlerle izliyordu!

Shin'in saldırısı Ali'nin göğsüne çarpmak üzereyken "ÇAT!" diye bir ses duyuldu! Sesin hemen arkasından acı bir çığlık koptu, ama insanların beklentisinin aksine çığlık Ali den değil yaşlı adam Shin den geliyordu!

Tüm alan bir anda iğne yere düşse duyulacak şekilde sessizleşti! İnsanlardan bazıları gözlerini ovuşturuyor gördükleri gerçek mi diye kendilerini sorguluyorlardı, bazıları da donup kalmıştı!

Çünkü Ali, Shin'in elini bileğinden yakalayıp kırmıştı! Yaşlı adamın eli ters dönmüştü ve acılar içinde kıvranıyordu!

Ali yavaşça sol elini kaldırdı ve sessiz bir şekilde "Bir dahaki hayatında sana ders olsun, rakibini asla küçümseme!" dedi ve Shin'in kalbine doğru yumrukları. "Pörç!" diye hafif bir ses duyuldu. Yaşlı adamın sırtında açan kırmızı güller bir şelale gibi yere dökülmeye başladı Ali'nin yumruğu Shin'in göğsünden girip kalbini parçalamıştı. Belli belirsiz kesik bir hırıltıyla son nefesini verdi şeytan. Gözleri fal taşı gibi açılmış, bir pişmanlık ifadesiyle yere yığıldı.

Jin ve Kemik klanlarının reisleri gördükleri karşısında donakaldı! Yüzlerindeki ifade şoktan, korkuya doğru değişti, ikisi de büyük bir hata yaptıklarını düşünmeye başlamışlardı!

Yusuf ve Emirhan da gördükleri sahne karşısında çok şaşırdılar, ama şaşkın halleri diğerlerinin aksine sevinç ile değişti.

Ali elindeki kanı silkeledi ve yavaşça Cengizhan'a doğru döndü "Büyük amca. Hoş geldin, nasılsın?" diye sordu.

Cengizhan korkudan titredi ve bir adım geri attı. Aslında gayet normal bir soruydu ama Shin'i tek hamlede öldürmesi ve kanla kaplı kolu işin içine girince irkilmeden edemedi. Ne kadar korkmuş olsa da deneyimli bir insandı ve derin bir nefes aldı, arkasına doğru bakıp "Alim nerede?" diye sordu.

"Haber geldi, birkaç dakikaya burada olur." diye cevapladı Ahmet.

"Güzel." diye yanıtladı ve tekrar Ali'ye doğru döndü "Klanımda mutlak bir deha olduğunu bilmiyordum, üstüne bir de yeğenim. Bu beni çok sevindirdi. Her ne kadar sevinmiş olsam da farklı taraflarda olmamız beni üzüyor, sana bir şans vereyim. Gelip bana sadakat yemini edersen belki de yaşamana izin verebilirim." dedi.

Ali duyduklarını önemsemeden gülümsedi ve sakin bir ses tonuyla "Hala bu özgüvenin kaynağını merak ediyorum amca. Başka bir kozun daha mı var, yoksa sayılara mı güveniyorsun?" diye sordu. Her ne kadar soruyor olsa da Shin hariç her şey planladığı gibi ilerliyordu. Tam iki yıllık uğraşı bugün meyvelerini verecekti.

"Evet, doğru bildin sayılara güveniyorum. Ne kadar güçlü olursan ol bu kadar kişiyle püre gibi ezebiliriz sizi." Olduğu yerde göğsünü şişirip bir horoz misali kabardı. "Yaşamak istiyorsan hemen buraya gel ve bana sadakatini sun!" dedi kibirli bir şekilde Cengizhan.

"Bu kadar kişinin yeterli olduğunu düşünmüyorum. Biraz daha olması lazım değil mi?"

"Ha? Evet, evet. Biraz daha var." dedi Cengizhan ve sola doğru baktı. Sol taraftan yaklaşık elli kadar siyah kıyafetli asker Yıldız klanının girişine doğru yürüyordu. En önlerinde daha tanıdık bir yüz olan Alim vardı.

"Hahahaha. Gördün mü sevgili yeğenim. Hemen amcanın karşısında diz çök ve özür dile."

Ali bu sefer cevap vermek yerine sadece gülümsedi ve gelen gruba doğru baktı. Birkaç saniye sonra Grup girişe geldi, ön tarafta duran Alim yavaşça Cengizhan 'a doğru yürümeye başladı. Alim'in geldiğini gören Cengizhan "Hahaha Alim iyi iş başardın gel gel." diye yüksek sesle güldü. Cengizhan'ın konuşmasından anlaşılacağı üzere artık kendine daha çok güveniyordu.

Alim yavaş adımlarla yürümeye devam etti. Cengizhan'ın yanına doğru geldiğinde kafasını çevirip Cengizhan a baktı ve hiç durmadan yürümeye devam etti. "Huh?" diye şaşkın bir ses çıkardı Cengizhan.

Ali'nin önüne kadar gelen Alim belini hafifçe öne doğru büküp selam verdi ve "Klan reisi gecikme için özürlerimi sunuyorum." diye konuştu

Qi: AscensionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin