Yusuf'un tepkisi ile birlikte Yıldız halkı daha gergin hale geldi ve anlamsızca bakan gözlerle yavaş adımlarla yürüyen ihtiyar adamı izlemeye başladılar. Birkaç nefes alış zamanından sonra ihtiyar adam Cengizhan'ın yanına kadar geldi ve gülümseyerek "Sadece birkaç dedikodu o kadar. Baksana halen sapa sağlamım." dedi
"İmkânsız! Çoktan yüz yaşını geçtin, vücut gelişim aşamasında sadece yüz yıl yaşayabilirsin!" diye bağırdı Yusuf.
"Hehe doğru, ama hayat mucizelerle dolu evlat. Aşırı tepki vermene gerek yok" diye konuştu ihtiyar adam.
İhtiyar adamın sözlerini duyan Emirhan keskin bir ses tonuyla "Mucizemi? Senin gibi şeytani yollarda yürüyen birinin mucizeleri olması imkânsız. Doğru değil mi? Kalp Yiyen Hayalet Shin"
Emirhan'ın sözleri yıldız klanının ortasına meteor düşmüş gibi etki yarattı! Çünkü bu yaşlı canavar çocukluklarında anlatılan korku hikâyelerinin başrollerinden biriydi! Ne zaman yaramazlık yapsalar aileleri onları korkutmak için kalp yiyen hayaletin gelip onları götüreceğini söylerdi. Şimdi bu masallardaki canavar tam karşılarında duruyordu! Gergin olan birçok kişi artık umutsuz bir hale gelmişti, Yıldız halkından birçok kişi boş gözlerle etrafa bakıyorlardı sanki kaderlerini kabullenmiş gibi...
Kısmen haklı sayılabilirlerdi çünkü kalp yiyen hayalet Shin yaklaşık yetmiş yıl önce ünlenmeye başlamıştı. Otuzlu yaşlarına kadar sıradan bir yetiştiriciden farkı yoktu. Lakin bulunduğu klanın bir kalıntıda yaptığı araştırma sırasında şeytani bir yetiştirme tekniğine rastlamıştı. O günden beri kendi klanı dahil neredeyse binlerce kişiyi öldürmüştü, çünkü kalıntıda bulduğu teknik yetiştirme yapabilmek için insan kalbinin içerisindeki öz kanına ihtiyaç duyuyordu! Büyük küçük dinlemeden bir dönem hızlı yetiştirmenin verdiği aç gözlülükle katletmeye başlamıştı. Neyse ki bulduğu teknikte eksik bir teknikti ve sadece vücut gelişimin zirvesine kadar yetiştirebiliyordu. Bu yüzden katletme serüveni on yıl kadar sürmüştü.
Kimse yıllar sonra bu canavarın hayatta kalıp tekrar gün yüzüne çıkmak için, bugünü seçeceğini düşünmezdi. Yusuf ve Emirhan da beklemiyordu açıkçası, yetiştirme seviyeleri ve gizli kartları sayesinde üç 9.seviye ve iki yüzden fazla düşman birliğinden korkmuyorlardı fakat bu yaşlı hayalet işleri sıkıntıya sokmuştu. Klanın muhafızları dâhil savaşa bilecek yaklaşık yüz elli kadar askere sahiplerdi. Eğer Ali ya da iki avcı takımı burada olsaydı işler kolay olabilirdi fakat, şuan burada değillerdi. En azından kardeşi Cenk olsaydı...
"Hehehe belki de haklısın, mucize değildir" dedi Kalp Yiyen Hayalet Shin.
"Tahmin ettiğim gibi. Büyük ihtimalle yeni bir şeytani yol ile ilgili bir teknik buldu. Yoksa bu canavar tekrar gün yüzüne çıkmazdı." diye düşündü Emirhan.
Düşüncelerini toparladıktan sonra "Cengizhan sana ne verdi de sen tekrar gün yüzüne çıktın? Yıldız klanımda ilgini çekebilecek değerli bir şey yok." diye sordu Emirhan.
Yüzünde iğrenç bir sırıtışla konuşmaya başladı kalp yiyen hayalet Shin "Kalacak bir yer, güzel bir pozisyon ve bol kanlı savaşlar! Bu yaşlı adam daha ne isteyebilir ki?"
"Kanlı savaşlar mı? Ne demek oluyor bu?" diye kesti Yusuf.
Kalp yiyen hayalet Shin dilini çıkarıp dudaklarını yaladı ve iğrenç bir sırıtışla "Gayet basit değil mi? Yıldız klanının kontrolünü ele geçirdikten sonra Jin ve Kemik klanı ile birleşip hızlı bir şekilde büyümeye gideceğiz ve dış bölgedeki diğer klanlara saldıracağız. Hehe sonuçta üç klan bir araya geldiğinde gücümüz rakamsız üst seviye klanlara eşit olacak."
Bu yaşlı canavarın konuşmaları kalabalığın kalplerini yerinden oynatmıştı, üstüne birde hayalet benzeri görüntüsü ve iğrenç gülüşü ile birleşince neredeyse bayılanlar bile olmuştu! Yaşlı adamın sözleriyle kaşlarını çatan Yusuf " Konuşması, yapmaktan daha kolay ayrıca..." dediği gibi konuşması "Bu kadar saçmalık yeter!" diye bağıran Cengizhan tarafından kesildi.
"Neye güvenip zaman kazanmaya çalıştığını bilmiyorum ama çabaların boşuna bugün Yıldız klanını ele geçirmeme engel olamaz!" dedi ve Yıldız halkına doğru dönüp "Size iki seçenek sunuyorum ya benim tarafıma gelip ilerde müreffeh bir hayatın tadını çıkarırsınız, yada sefil bir hayat yaşama şansınızı dahi kaybederdiniz, karar sizin!"
Cengizhan'ın sözlerine karşılık ne Yusuf nede Emirhan müdahale edecek herhangi bir şey söylemediler ve sadece izlemeye başladılar. Çünkü gelecek belirsiz olsa da halkın içerisinde ki çürükleri seçmek için iyi bir fırsattı.
Cengizhan'ın sözleri yıldız halkını belirsizlik içine sokmuştu, insanlar birbirine bakıyor sanki birinin ilk adımı atmasını bekliyordu. Bazıları da dünyanın en saçma şeyini duymuş gibi alaycı bir ifade takınıyordu. Kalabalığa bakan Cengizhan amacının başarılı olduğunu görünce sinsi bir sırıtış verdi ve "Ne için bu kadar kararsızsınız, durumun farkında değil misiniz? Kazanma şansınız sıfır!" diye konuştu.
Kalabalık Cengizhan'ın ikinci konuşmasından sonra daha kararsız bir hale geldi. Kalabalığın içerisinden biri ileriye doğru bir adım attı ve Cengizhan a doğru "Efendim, mevcut klan reisi Ali gerçekten öldü mü?" diye sordu. Eğer ali gerçekten ölmüşse karşı tarafa geçmek konusunda bir sıkıntısı yoktu çünkü kan hattından olmayanlar için kalırlarsa kölelik, giderlerse yaşam şansı vardı.
Konuşan kişinin sorusunu duyan Cengizhan gülmeye başladı "Hahahah tabi ki öldü! Basil ailesi arkasından kasap kardeşleri gönderdi, yaşama şansı sıfır!"
"Yani aslında doğruydu..."
"Bu söylentide aslında gerçekti, kısa süreli bir umut muydu sadece..."
"Kahretsin, kan hattından olmayanların umut yıldızı, bu kadar erken mi söndü!"
"Bittik, savaşı kazanmamızda imkânsız. Hiç umut yok mu köle olmak istemiyorum, bu hainlere de katılmak istemiyorum..."
Cengizhan'ın Ali'nin ölümünü onaylamasıyla kalabalık bir anda kalan son umut parçalarını da yitirmişti. Yusuf da kaşlarını çatmadan edemedi oğlu gerçekten ölmüş olabilir miydi? Gölge habercilerinden de bir haber gelmedi...
Birkaç nefeslik karışıklıktan sonra Yıldız klanı halkından insanlar ileriye doğru yürümeye başladı. Bir, beş, on derken birkaç dakika sonra neredeyse elli ye yakın kişi düşmanın safına geçmişti. Yıldız klanının şuan yaşlılar ve muhafızlar dahil savaşabilecek sadece 110 kişi kalmıştı, öte yandan düşmanlarının sayısı armış neredeyse 260 kişiye ulaşmıştı.
Yanına geçen insanlara doğru bakıp gülümseye Cengizhan, abisine doğru bakıp "gördün mü? İnsanlar güçlünün yanında! Ben güçlü olanım senden daha güçlüyüm!"
"Kes artık şu saçmalıklarını!" diye bağırdı Emirhan ve arkasında kalan halkına doğru dönüp "Siz neden gitmediniz?" diye sordu
Kalabalıktan biri öne doğru çıktı ve yüksek sesle "Yıldız halkının bir üyesi olarak, ne korkak, nede hainim. Ana kan hattından olmasam da kalbimde YILDIZIN GURURUNU taşıyorum! Yıldızla yaşar yıldızla ölürüm!"
"Hahah doğru dedin kardeşim, bir hain olarak yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim!"
"Ölene kadar savaşalım! Teslim olmadığımız sürece bizi öldürmek zorunda kalacaklar!"
"YILDIZIN GURURU adına! Savaş! Savaş! Savaş!"
Kalan insanların tepkisi Yusuf ve Emirhan'ın gözlerini sulandırmıştı! Emeklerinin boşa gitmediği hissediyorlardı! Bu iki koca adam en son ne zaman bu kadar duygusal olduğunu sorsan hatırlamazlardı. Tam o esnada uzaklardan yavaş bir alkışın tatlı ritmi duyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Qi: Ascension
Fantastikİnsanlık yaratılanlar arasında en düşük varlıktı. Hayatta kalmak için mağaralarda hatta yer altında yaşadılar. Diğer ırkların kölesi, zaman zaman besi hayvanları oldular. Ta ki Qi'yi keşfedene dek. Qi'nin keşfiyle kaderin esaret ve sürgün bağlarını...