G E C E

11.9K 677 888
                                        


'SLYTHERIN!'

Oradan sevinçle kalktım. Üstünden büyük bir yük kalkmıştı. Ve bütün Yeşil Pelerinli; üzerinde ve bayrağında yılan simgesi olan öğrenciler ayakta alkışlıyordu. Yeni binamın masasına doğru yürüdüm. Herkes benimle tokalaştı ve hoşgeldin dediler. Mutlulukla Slytherin masasında yerimi aldığımda tanıdık bir ses duydum;

'Hoşgeldin, Lewis'

Sese döndüğümde sesin sahibinin trende tanıştığım çocuk Tom Riddle'a ait olduğunu anladım. Gülümsedim, o da her zamanki soğuk ve pislik (evet sanırım sırıtışının en net tanımı buydu, pislik sırıtışlı Riddle) sırıtışının yaparak önüne döndü.

Daha sonra Müdür Dippet son derece sıkıcı olan bir konuşma yaptı, ve en sonunda ziyafeti başlattı. Trende hiç birşey yemediğim için çok açtım, neredeyse nefes almadan yedim. Tam tatlıya geçecektim ki yanımdaki kızın bana baktığını fark ettim. Döndüm ve gülümsedim.

'Merhaba'

'Merhaba..'

'Ben Jane Lestrange, ben de 6. Sınıftayım'

'Ben de Allison Lewis'

'Memnun oldum Allison!' O kadar sevimli bir ses tonuyla söylemişti ki, kendimi nedensiz bir biçimde ona çok yakın hissettim.

'Ben de'

'Müdür Dippet ne kadar sıkıcı konuştu öyle değil mi?'

Ah, tam da benim içimdeki şey! Bu kızla çok yakın arkadaş olacağımı hissettim şimdiden.

'Bence de, neredeyse uyuyacaktım'

Jane tatlı, küçük bir kahkaha attı. Biraz daha sohbet ettikten sonra Jane ortak salona çıkacağını söyledi, ben de tatlı yiyeceğimi, sonra salonda buluşacağımızı söyledim. Tatlıyı hiçbir şeye değişmem!

Daha sonra etrafıma baktığımda masada neredeyse kimse kalmamıştı. Neredeyse diyorum, çünkü Tom masadaydı ve bana bakıyordu. Kendimi rahatsız hissettim. Tatlıyı bıraktım. Ve ayağa kalktım. Tom da kalkmıştı. Ortak salona gitmek için ayağa kalktım, Büyük Salon'dan çıktım. Sorun şu ki Slytherin Ortak Salon'unun yolunu bilmiyordum. Arkama döndüm, tam da tahmin ettiğim gibi Tom arkamda yürüyordu. Tam ağzımı açmıştım ki izin bile vermeden;

'Beni takip et' dedi, ben de onu takip etmeye başladım. Alt kata indik, soğuk ve yeşil bir kapının başına geldik. Tom durakladı.

'Evet, nasıl giriyoruz içeri.'

'Parolayla'

'O zaman söylesene parolayı.' Sesim istediğimden daha sert çıkmıştı. Çünkü Tom ile olduğum her sürede gergin oluyorum.

'Bilmiyorum ki' O pislik sırıtışı yine yüzündeki yerini buldu.

'Sen bilirsin diye tahmin etmiştim' Bu çocuk benimle alay mı ediyordu? Daha Ortak Salonun yerini bilmeyen ben parolayı mı bilecektim? Bunu aynı şekilde Tom'a söyledim. Zevk alıyormuş gibi sırıtıyordu, sanki şu an ki durumdan fazlasıyla eğleniyordu.

Suratının ortasına yumruk atmayı o kadar çok istiyordum ki! Ama tabii ki yapamadım.

'Ee, ne yapacağız o zaman?'

'Ortak salona giremeyeceğiz'

'Bir profösörü bulalım'

'Uğraşamam'
Her kelimesi ile sinirimi bozuyordu.

'Ben uğraşırım'

Bu söyledikten sonra beni süzdü, ve sanki hiç böyle bir şey söylememişim gibi duymazlıktan geldi.

'Gel benimle'

Yine onun peşine takıldım. Bu çocuk niye hep emir verir gibi konuşuyordu? Gerçi, ben de onun her dediğini yapıyordum ama inanın bana istemsiz oluyordu. Karşısındaki insanı rahatlıkla yönetebiliyordu.

10 dakika yürüdük. Çok yorulmuştum. Çok karışık yerlerden geçiyorduk. Sanki zikzaklar çiziyorduk. Hava gittikçe soğuyor ve ortam kararıyordu. En sonunda zindan gibi bir yerin kapısında durdu.
'Geldik'

'Nereye?'

'Benim gizli yerime.'

Yine sırıtışı yüzündeydi.

Kapıyı açtı. Ve içeride pek de büyük olmasa da hatrı sayılır derecede iyi bir oda gördüm. Şömine vardı, onun karşısında iki kişilik yatak ve bir masa, masasının kenarında ise küçük bir kitap yığını vardı.

Eliyle içeri girmem için işaret etti. İçeri girdim.

'Burayı sen mi inşa ettin?'

'Eh öyle sayılır. Bu okulda gizli odalar inşa etmek benim geçmişimde, kökenlerimde var'

Beni aşağılarcasına gülümsedi.

'Tamam da neden geldik buraya?'

'Hogwarts merdivenlerinde mi uyumak istedin?' Yüzündeki gülümseme silinmişti ve sesi de oldukça sertti. Bende başımı öne eğdim.

'Bu arada, buradan kimsenin haberi olmayacak, anladın mı beni? Burayı tamamen unutacaksın, yoksa ben unuttururum' Zalimce gülümsedi. Sadece kafamı sallayabildim yine. Bu çocuğa bir şey diyemiyordum.

'Biliyor musun Leeds--'

'Lewis' diye düzelttim onu.

'Her neyse işte. O kadar da bir önemi yok. Ne diyordum- evet, sen beni rahatsız ediyorsun'

Çok şaşırmıştım ve sinirlenmiştim. Daha yeni tanıştığım birini nasıl rahatsız edebilirim ki? Gerçi, Tom çok garip bir tipti ve bana kalırsa asıl ilginçlik bir şeyin Tom'u rahatsız etmemesiydi.

'Nasıl rahatsız ediyorum, birbirimizi tanımıyoruz bile'

Yüzü ciddileşti, sırtını dikleştirdi.

'İnan bana, birbirimizi tanımamamız daha iyi' dedi ve çevik bir hareketle yerinden kalktı, iki kişilik yatağın örtüsünü açtı ve asasının bir hareketiyle şömineyi yaktı. Daha sonra yatağa uzandı.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Ben nerede uyuyacaktım? Yüzüne baktım.

'Ne bakıyorsun?' diye çıkıştı birden.

'Ben nerede uyuyacağım?'

'Burada' dedi yanındaki boşluğu göstererek.

Bir şey diyemiyordum, Tom bana yanında uyumamı mı söylüyordu ben mi hayal görüyordum?

'Sen de haklısın tabii beni rahatsız ettiğini bile bile yanıma yatmak istemiyorsun, çok saygılıca, takdir ettim. Ama inan sana bir geceliğine katlanabilirim.'

Şu an ona o kadar çok şey söylemek istiyordum ki, ama söyleyemiyordum. Çünkü söylersen sıcak bir yataktan olabilirdim, bende dediklerini duymazdan gelerek yanına yatmak üzere yatağa doğru yürüdüm.

V A R İ SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin