E S R A R E N G İ Z F A L

9.3K 566 408
                                    

  Sabah gözümü açtığımda, yalnızdım. Yanımda Tom yoktu. Daha sonra kendime geldim ve aklıma dün gece olanlar geldi. Dün Tom'a sarılmıştım, ve Tom kolumu sıkıp bana bağırmıştı. Bende ona isteyerek sarılmadığımı, ve isteyerek böyle bir şeyi zaten yapmayacağımı söylemiştim. Daha sonra kendimi kötü hissettim. Onun kalbini kırmıştım. Gerçi, Tom sanki kalbi asla kırılmayacak birine benziyordu ama nedense sanki onun kalbini kırdığımı hissediyordum.

Daha sonra yataktan doğruldum, koluma baktım. Neredeyse mosmordu, ve hâlâ acıyordu. O sırada odanın (aslında burası bir zindandı) kapısı açıldı ve içeri Tom girdi. Elinde birkaç kitap ve Slytherin öğrencileri için yapılmış bir kıyafet takımı vardı.

"Bunlar okul kıyafetlerin, bunlarda bugün ki dersin kitapları. Binanın parolası da "Yılan Dilli"

Önüme kıyafetlerimi ve kitapları resmen fırlattı. Yüzüme bile bakmıyordu. Kaybedecek hiçbir şeyim yoktu. Konuşmaya karar verdim.

"Konuşabilir miyiz?"

"Hayır." dedi kesin bir ses tonuyla.

"Bak, dün yaptığım ve dediğim şeyden dolayı üzgünüm"

"Yaptığın şeyden üzgün olmakta haklısın, ama ne dediğini inan hatırlamıyorum dahi. Aslında yaptığın şeyi de hatırlamıyorum. Bak, sen benim için düşündüğün kadar önemli değilsin"

Kendimi kötü hissetmiştim. Haklıydım işte, o taş kalpliydi ve kalbi kırılmazdı. Onu bir an için gerçekten normal bir insan gibi düşünmüştüm.

O sırada yatağa baktı ve suratını astı.

"En azından yatağı toplarsın diye beklerdim."

Yatağın hala açık olduğunu fark ettim ve yatağa toplamak için yatağa doğru gittim. Elimden geldiğince toplamaya başladım, aslında o sırada aklım tamamen Tom'un dediklerindeydi, o yüzünden ne yaptığımı farkında bile değildim. Tam o sırada yatak birden kendi kendine toplandı. Tom'- döndüm ve elindeki asasını gördüm. Asasıyla yatağı toplamıştı.

"Ben topluyordum" diye çıkıştım. Yine sinirimi bozmayı başarmıştı.

"Seni bekleseydik eğer burada çürürdük. Aklapakla diye bir büyü öğretmediler mi sana? Sen büyücü olduğuna emin misin, Leeds?"

"Lewis." diye düzelttim onu.

"Ve evet, inanmayacaksın ama eminim"

"Gerçekten de inanması güç" dedi sonra kapıyı açtı.

"Hemen giyin ve kitaplarını al, seni dışarda bekliyorum"

Hızlıca giyindim ve kitaplarımı aldım. Dışarı çıktığımda Tom beni bekliyordu.

"Bir an hiç çıkmayacaksın sandım"

"Eğer hızlı giyinme büyüsü de biliyorsan öğret"

"Her neyse" dedi, ama yüzünde ufak bir gülümseme vardı. Zaten yüzündeki bu gülümsemeyi sadece kavga ederken görebiliyordunuz.

Kehanet sınıfına doğru yola koyulduk. Astronomi kulesini geçtik ve puslu, kırmızı ve oldukça sıcak bir odaya girdik. Gryffindor ile ortak kehanet dersimiz vardı. Biraz geç kalmıştık, sınıftaki tek eksik bizdik ve kehanet öğretmeni Profesör Trellawney çoktan odadaydı. Biz de Tom'la yerimizi alınca, konuşmaya başladı.

"Evet, yavrularım, herkes bir çay bardağı alsın ve doldursun. Bugün, çay yapraklarını okuyacağız. Herkes karşısındakinin çay yapraklarını yorumlayacak. O nedenle herkes kendine bir çift bulsun."

Herkes yanındakiler çift oldu. Benim yanımdaysa Tom vardı. Tom'la herhangi bir şey yapmak zaten sinirimi bozuyordu, şimdi bir de fal mı bakacaktım? O sırada Tom'un yüzüme baktığı fark ettim.

"Ee, ne duruyorsun? Çay fincanlarını getirsene, ben mi kalkacağım?"

Kalktım, çay fincanlarını getirdim. Kendimi robot gibi hissediyordum. Her dediğini sorgulamaksızın yapıyordum.

Çay fincanlarına çayı doldurdum, ve içmeye başladım. Zaten çay ılık olduğu için bir an önce bitirdim, Tom da çabuk bir hareketle çayını bitirmişti. Herkes çay bardaklarını inceliyor, önündeki kitapları karıştırarak yorum yapmaya çalışıyordu.

Trellawney ikimize odaklandı, ve boğazını temizleyerek konuşmaya başladı.

"Siz, çocuklarım, siz ikiniz birbirinize bakacaksınız ilk olarak"

Süper dedim kendi kendime. Tom'u zaten tanımıyordum ve dediklerime nasıl bir tepki alacağımı bilmiyorum, ve ilk biz başlıyorduk.

"Kadınlar önden" dedi Tom beni göstererek, gülümsediği halde gergin olduğu anlaşılıyordu.

Fincanını elime aldım, ve acemice gördüğüm saçma şekilleri bir şeye benzetmeye çalıştım. En sonunda şimşek gördüm. Ve kitapta aramaya başladım.

"Burada bir şimşek var. Şimşek gücü gösterir. Sen güçlüsün ve lidersin, ileride de bunu çok güzel bir biçimde kanıtlayacaksın. Herkes sana itaat edecek, ün salacaksın ama bu iyi bir ün mü yoksa kötü mü bilmiyorum"

Tom ilgilenmiş gibi gözüküyordu, gözleri sanki "Devam et" der gibiydi. Bende bundan cesaret aldım ve devam ettim.

"Burada bir anahtar var. Anahtar sevgiyi gösterir. Sen sevgiden oldukça uzaksın ve korkuyorsun. Ama hayatına sevgi pek uzak değil, yakında sevgiyi tadacaksın"

Tom birden ciddileşti, sanırım bu duymayı isteyeceği bir şey değildi.

"Tamam, sanırım hepsi bu kadar" dedim ve çay fincanını bıraktım.

Tom tam benim çay fincanıma uzanırken Trellawney "Fincanı bana ver yavrucuğum" dedi ve Tom'un elinden fincanı kaptı.

Birden buğulu gözlerle bir bana, bir Tom'a baktı. Birkaç saniye sonra ise konuşmaya başladı.

"Siz, ikiniz, çocuklarım. Bağlanmışsınız. İkiniz kader tarafından. Bağlısınız. Birinizin doğumu, birinizin ölümü olacak. Biriniz yükselirken, diğeriniz son bulacaksınız. Sevgi ve hırs sizi aynı anda etkilerken, seçimlerimiz varlığınızı belirleyecek" dedi ve fincanı bıraktı. Tom birden yerinden fırladı ve sınıfı terk etti.

Ben oturduğum yere mıhlanmış gibiydim. Ne demekte şimdi bu? "Kader sizi bağlamış.." Dışarıdaki yağmur devam ederken diğer öğrenciler kendi fincanlarını yorumlamakla meşgulken, ben hala bu cümlelerin sırrını düşünüyordum.

UZUN ZAMANDIR BÖLÜM ATMIYORDUM ÖZÜR DİLERİM BU DA BİRAZ ACELEYE GELDİ AMA UMARIM BEĞENİRSİNİZ ♥️ YENİ BÖLÜMÜ BİR GÜNE YETİŞTİRMEYE ÇALIŞACAĞIM 🙏🏻 YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN SİZİ SEVİYORUM BİR DE O DÖNEM Kİ KEHANET PROFÖSÖRÜNÜ BİLMEDİĞİM İÇİN TRELLAWNEY'İ YAZDIM KUSURA BAKMAYIN EĞER SİZ BİLİYORSANIZ DÜZELTİRİM 🙌

V A R İ SHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin