•Küçük Kız• 1/49

2.4K 163 255
                                    

*Yeni bölüm sınır geçince gelecektir.*
Oy: 110
Yorum: 400

O zaman sık görüşelim." dedi Jungkook gülümseyerek.

Gülümsemesi kısa sürmüştü. Şiddetli öksürüğü tekrar başlıyordu.

"Jungkook!" diyerek yanına yaklaştım ve önünü açtım.

"Haneul neler oluyor?" dedi Jimin, endişelenerek.


⭐️⭐️⭐️

Jungkook'un şiddetli öksürüğü başlayınca her şeyi olduğu gibi bırakıp hastaneye gelmiştik. İkisi bizimle çok ilgilenmişti. Onlar benim gerçek dostumdu.

Yoongi arabasını alıp son sürat hastaneye yetiştirmişti. Ben... ne yapacağımı bilemedim. İlaçları yanımda yoktu. Her öksürdüğünde aklıma ilk gün geliyordu. Bunu hatırlamak ise, beni mahvediyordu.

Jungkook'u bir odaya alıp doktoru muayene etmeye başladı. Gözleri açıktı, bizi görüyor ve duyabiliyordu. Konuşmuyordu. Üzerinde yorgun bir hal vardı. Göğsü hızla inip kalkarken, bakışlarımı bir an bile ondan ayırmıyordum. Nefesi mi tıkanıyordu?

"Ciğerlerine iyi bakın. Zor nefes alıyor." dedim ayağa kalkıp doktora yaklaşırken.

"Baktık, merak etmeyin."

"Ama göğsü-"

"Haneul gel." diyerek kendine çekti Jimin.

Jungkook'la gözlerimiz buluştuğunda gözlerini kapatarak beni onayladı. En azından önemsiyordu.

"İlaçlarını düzenli kullanmaya devam etsin. Ayrıca çok dışarı çıkmayın. Maskesini takmayı da ihmal etmesin. Bakın bunlar çok önemli." dedi doktor ciddi bir şekilde bize bakarak.

"Dikkat ediyoruz."

"Daha çok." diyip odadan çıktı.

Hemşire, doktor çıktıktan sonra Jungkook'un havasına ilaç katıp bize döndü.

"Hava bitince çıkabilirsiniz. Geçmiş olsun." diyip gülümsedi ve ardından çıktı.

Hemşire çıkınca Yoongi kapıyı kapattı ve yanımıza yaklaştı. Elini omzuma koyarken yanıma oturdu.

Sakinleştirici bir şekilde gülümseyerek diğer eliyle elimi kavradı.

"Üzülme." dedi.

Bir süre yüzünü inceledim.

Bana böyle davranması kaçıncıydı? Nadiren böyle olurdu çünkü. Genelde hep... sertti.

Çok değişmişti.

Başımla onaylayıp önüme döndüm. Gözlerine bakamazdım. Bu benim için cehenneme adım atmaktı. Yok olmaktı. Ateşiyle yakardı. Ne olursa olsun o bir buz dağı. Görünmeyen kısmı daha da derin, daha da soğuk. Yaşam yok. Son gibi. Ama sonda değil. Bir can da var orada. Benim alanım değildi sadece. Boğulurdum. Bir şey var ki: o hep kurtarırdı. Boğmasını bilir bir şekilde.

Aynı zamanda yakmak ve boğmak? Ateş ve su. Tam olarak buyduk.

Jimin'in telefonu çalınca ona bakmaya başladık. Telefonunu cebinden çıkarıp,
"Taehyung." dedi ve çok beklemeden açtı.

Konuşurken onu inceliyordum. Ne diyordu acaba.

Konuştuktan sonra telefonu kapatıp,
"Buraya geliyor." dedi.

"Ne?" dedim gözlerimi kısarak.

"Seni aramış ve Jungkook hyungu da. Ulaşamayınca beni aramış. Durumu anlattım. Seul'e gelmiş. Şimdi de buraya geliyor." dedi.

MY HANDSOME Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin