Bölüm 22

84 14 61
                                    

MEDYA: The Last Shadow Puppets - My Mistakes Were Made For You

Elis, titreyen dudaklarını sımsıkı birbirine bastırdı. Ağlamamak için direniyordu, gözleri dolmuştu. Kendini sıktığı için burun delikleri bile küçülmüştü ve titriyorlardı. Çok hiddetli bağırmıştı Tunç, sözlerini duymamış olsaydı bile bir anlık korku ve şaşkınlık sonucu ağlayabilirdi genç kız. Söylediği şey ise durumu daha da kötü yapıyordu.

Daha önce şakacıktan küfür yediği olmuştu aslında, mesela güzel giyinip süslendiği zamanlarda annesi onu minik yosmam diye çağırırdı. Ablası da bazen gıcık olduğu zaman Elis'in kıçına tekme atıp "Küçük sürtük," diye bağırırdı. Daha önce hakaretler de duymuştu, birileriyle tartıştığı zaman işittiği ilk laf "salak" olurdu. Farklı hakaretler de işitmişti çok kez ama hiçbiri bu kadar ağır gelmemişti o zamana kadar.

Yumruklarını daha da sıkıp gözlerini kapattı. Kollarını göğsünde kavuşturup kendini ısıtmaya çalıştı, nedense birden üşümüştü. Doğru ya, bağırıp çağırırken ayağa kalkmışlardı, şimdi battaniye yerdeydi ve ısıtıcıdan yayılan kızıl ışık da ancak bacaklarına vurabiliyordu.

Kalan son gücüyle göz kapaklarını araladı. Gözleri açılır açılmaz üç damla yaş yanaklarından aşağı süzüldü. Yine de korkusuzca erkek arkadaşının suratına bakabildi. Kaşları hâlâ çatık, bakışları hâlâ öfkeliydi. Bağırmaktan nefes nefese kalmıştı. Elis, birkaç kere derin derin nefes aldıktan sonra anca konuşabildi:

"Özür dile." Tunç'un bakışlarında hiçbir değişiklik yoktu. En ufak bir pişmanlık belirtisi bile görünmüyordu. Elis, öfkeyle bir ayağını yere vurdu ve gözyaşları arasında, her an hıçkıra hıçkıra ağlayacakmış gibi tiz bir sesle tekrar konuştu:

"Özür dile Tunç." Gözlerini kapattı, burnunu çekti. Hâlâ dudaklarını sımsıkı kapatıyordu çünkü zangır zangır titriyordu. "Eğer hemen şimdi özür dilersen affederim," dedi fısıldayarak.

Çok incinmiş gibiydi. Tunç'un içinden bir ses hemen ona sarılıp özür dilemesini, gözyaşlarını silip burnuna bir öpücük kondurmasını söylüyordu. Oysa diğer ses daha baskındı ve geri adım atmasına izin vermiyordu.

"Ben niye özür diliyormuşum?"

"Çünkü bana hakaret ettin." Tunç, sadece gözlerini devirmekle yetindi. En azından daha fazla batırmak istemiyordu şimdilik.

"Özür dile işte Tunç! Sana söylemem gereken önemli bir şey var, onu söylemeden eve gitmek istemiyorum."

"Niye uzatıyorsun ki, söyle gitsin o kadar önemliyse," dedi Tunç omuz silkerek. Umurunda değilmiş gibi davranmıyordu, o an gerçekten umurunda bile değildi. Elis de sakin kalmaya çalışıyordu, gözlerinden akan yaşları tutabilseydi başarılı da sayılırdı aslında.

"Bu şekilde söyleyemem. Gerçekten çok önemli bir konu ve vakit yok! Sakin bir şekilde söylemem lazım, duyunca ne tepki vereceksin bilmiyorum. O yüzden lütfen şimdi özür dile, birkaç dakika oturup sakinleşelim ve sana anlatayım," dedi Elis çaresizce, son cümlesini fısıltıyla söylemişti.

"Ne kadar önemliymiş ya," diye güldü Tunç alayla. "Öyle acil bir durum ki hiç vakit yok ama nedense özür dilememi bekleyecek kadar vaktin var. Sahi, neymiş bu? İpucu versene." Eğer gerçekten önemli olmasaydı Elis, çocuğun bu pişkin tavırlarına katlanmazdı ve çoktan kalkıp giderdi. Madem kalmaya karar vermişti, o da karşısındakinin istediği gibi oynayacaktı o zaman. İpucu mu istiyordu? Pekala, ipucu verirdi o zaman Elis. Gözyaşlarını sildi, burnunu çekti ve son kez derin bir nefes alıp sakince konuştu:

"Tamam, ipucu istiyorsan senin olsun. Eğer hemen özür dilemezsen beni bir daha göremeyeceksin." Tunç, sinirli bir kahkaha attı. Elis'e döndü; gerçekten mi, der gibi bakıyordu.

Evren PolisleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin