2.7 ❦

5.8K 748 137
                                        



[Y.A]

"Evde, evde değil.. Evde, evde değil.."

Elimdeki sarı taç yaprakları olan ismini bilmediğim çiçeğin yapraklarını teker teker kopartarak mırıldanıyordum.

Romeo'nun evinin tam önündeki kaldırım taşında oturmuştum. Önümdeki yol ise tamamen sarı çiçek yapraklarıyla donatılmıştı. Çekirdek kabuğu gibi çiçekleri yolup yolup evde olup olmadığını sorguluyordum.

Ona mesaj atamıyordum. Konuşmak desen, beni dinlemiyordu ki. Eskisi gibi kabaca davranmıyordu ama sessizdi. Hiç olmadığı kadar sessiz. Aynı sırada otursak bile hiçbir şey konuşmuyordu benimle. Sadece benimle de değil, hocalarla, sınıf arkadaşlarıyla da konuşmuyordu.

Tahtaya bile çıkmıyordu.

Onunla konuşmaya çalıştığımda ise beni görmezden geliyordu.

Endişeleniyordum. Bir sorunu olduğu ortadaydı. Fakat o sorun asla bilemeyeceğim kadar yüksekteydi.

Romeo'nun evinin ahşap kapısı açıldığında elinde çöp poşetleri olan bir kadın çıktı. Saçları Romeo'nun aksine siyahtı ve üzerinde mor bir şal vardı. Elindeki çöpleri karşıya geçerek oturduğum kaldırımdaki çöp konteynerine attı. Kırklarının ortalarında gibi görünen, yumuşak yüz hatlarına sahip kadının gözleri benimle kesiştiğinde ona kocaman gülümsedim.

"Karnın ağrıyacak kızım oturma taşın üzerinde." diye bana doğru yürürken bağırdı.

"Melodram çekiyorum teyze." diyerek onu yanıtladığımda benim gibi gülümseyerek kalkmam için elini bana uzattı.

"Şimdiki gençlerinde melodramları bitmiyor. Benim evde de bir tanesi var. Görsen her anı melodram çocuğumun. Gülümsese yüzü kırışır sanki."

Romeo'nun annesinin bana uzatılan elinden tutup ayağa kalktığımda üzerimi silktim. Gözleri Romeo'ya çok benziyordu. İkiside soluk kahverengi gözlere sahipti.

Bu kadının Romeo'nun annesi olduğunu öğrenci işlerinden bin bir takla atarak öğrenmiştim.

"Gerçi o okulda da pek gülümsemez. İşi gücü insanlara kaba davranmak." dedim yakınırcasına. Sonra bir an durdum. Ben az önce ne demiştim?

Ellerimi yavaş yavaş dudaklarıma götürüp üzerini kapattım.

"Sen Romeo'nu tanıyor musun?" dedi sevecen bir sesle. "Arkadaşı falan mısın?"

Kendime içimden küfürleri sıralamama rağmen ellerimi dudaklarımdan indiril samimi bir şekilde gülümsedim kadına. Romeo annesiyle konuştuğumu öğrense kesin bana sapık diyerek kaçardı ilk gördüğü yerde.

"Sınıf arkadaşıyım." dedim battığımın bayrağını çekerek.

"Burada Romeo'yu mu bekliyordun?" Annesi kahkaha atarak güldü ve kafasından sıyrılan şalı düzelterek omuzuma dokundu. "Birkaç gündür okula gelmediği için endişelenip mi geldin yoksa? Kıyamam sana."

Kadın omuzumu sıvazlıyordu. İşte bu dokunuşlar ölüm fermanıma atılan imzalardı. "Senin gibi kızlar kaldı mı ya? Şimdiki gençler iki mesajla soruyor nasılsın diye? Hiç kimse kıçını kaldırıp gelmiyor arkadaşının evine."

"Ben de öylesine geçiyordum işte." dedim gülerek. Ama gülmemin ardında kafamı duvara vurma isteğim baş kaldırmıştı.

"Gel bir çay iç. İçin ısınsın kızım. Romeo şu an evde değil. Hem bir saate falan gelir onu beklemiş olursun." Kadın omuzumdaki elini çekip bileğimden tuttuğunda cevabımı beklemeden yürümeye başladı.

lacrimosaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin