2.1 ❦

5.9K 795 283
                                        




[Y.A]


"Günaydın arkadaşım!"

Sınıfa gülümseyerek girdiğimde Romeo'nun sırada olmadığını fark ettim. Bakışlarımı sınıfın içinde gezdirdiğimde birkaç öğrenciyle göz göze gelmiştim ama hiçbiri Romeo değildi. Sonunda sınıfta olmadığını kanaatine gelip alnımı kaşıyarak sınıftan çıktım.

Dün ne kadar kırılmış olsam da bugün yine eskisi gibi neşeliydim. Yani en azından öyle olmaya çalışıyordum. Sonuçta kurtarmam gereken bir hayat vardı. Saçmasapan kişisel sebeplerim yüzünden bu görevimi bitiremezdim. Romeo için sonuna kadar savaşacaktım.

Çünkü bir şey tam olarak bitmesiyse, bitmemiştir.

Benim hâlâ bir şansım vardı. Romeo'nun sürekli beni tanıdığı için yakınması ve kabaca beni kovmasına rağmen, bir gün beni arkadaşı olarak göreceğine inanıyordum.

İnsanın kendini kandırması ne kadar acınasıydı. Hem de imkansız bir şey için.

"Savaşacağım. Umutsuzluğa kapılmayacağım!" diyerek elimi yumruk yaptım ve dudaklarıma götürerek öptüm. "Hâlâ bir şansım var."

Öne doğru bir adım daha atarak Romeo'nu koridorda aramak için harakete geçtiğimde, sınıfın kapısı açık olduğu için duyduğum cümlelerle olduğum yerde kalakaldım.

"Nereden geldi bu kız?" diye tanımadığım bir kız sesi alayla sordu. "Gelir gelmez yapıştı Romeo'ya cidden. Erkek görmemiş mi hiç hayatında?"

Onlara arkam dönük olduğu için beni görmüyorlardı, aynı şekilde ben de onları görmüyordum. Sesleri her ne kadar istemesemde dinlemeye devam ettim.

"Sülük mü ne? Romeo'ya kendini gösterecek diye girmediği kalıp kalmadı. Bir yerlerini yırtıyor Romeo onu fark etsin diye." dedi başka bir ses.

"Romeo ona bakmaz." diyerek birisi neşeyle konuşup güldüğünde gözlerimin sinirden dolduğunu fark ettim.

"Ben böyle kızları iyi bilirim. Hayattaki tek amaçları kendilerini erkeklerin gözüne sokmak. Tabi buldu Romeo gibi beyaz afeti, yapıştı. Cidden, yüzüne bakınca midem bulanıyor."

Siz ne anlarsınız demek istedim bir an. Siz birisine iyilik yapmaktan, birisinin hayatını kurtarmaktan ne anlarsınız.

Her sözümü, her haraketimi sadece birine yaranmak için yaptığı sanan bir çuval aplata gerçek amacımı göstermeye çalışmayacaktım.

Bazı insanlar vardır dünyada, herkesin her şeyi sadece karşı cinsi etkilemek için yaptığını sanırdı. Bu insanlar doğruluk ve cesaret oynarken bile doğruluğu seçtiğinde sevgilin ya da sevdiğin var mı diye sorup cevabınla ortalığı ayağa kaldırırdı. Sanki dünyanın sırrını öğrenmiş gibi davranırdı ve eğer onlara bir sevdiğinin olmadığını söylesen gözlerini kısıp kesinlikle yalan söylüyorsun diye seni eleştirirdi.

Çünkü onlara göre insan hayatındaki tek şey; aşktı. Ama ne tuhaftır ki, aşkı ne olduğunu bile bilmiyorlardır bu kişiler.

"Bir de kendini bir şey sanıyor yani. Ben bilmez miyim onun ne cacık olduğunu. Gözünden tanırım ben öyle kızları. Romeo bunu ittikçe kız yapışıyor. Gurursuz falan sanırım."

Gözlerim dolu dolu olurken yumruğumu sıktım. Tırnaklarım avuç içlerime geçmişti ve canımı yakıyordu.

"Hayır. İnsanda öz saygı diye bir şey olur. Böyleleri ruhunu satar benden demesi. Ama ne gariptir ki ruhları bile yoktur bunların. Hem bu gibi kızlar-"

Kulaklarıma dolan sesleri bir an da kesildiğinde, zihnime bir şarkı dolmaya başladı. Sanki aniden dünya kulaklığını kulağıma geçirmiş ve bana dünyanın en güzel şarkısını dinletiyordu.

Dolmuş gözlerimi diktiğim zeminden yukarı kaldırdığımda beyaz saçların sahibini gördüm. Karşımda durmuştu. Kulağıma kulaklıklarını geçiren dünya değil, o idi.

Romeo.

Onların beni yargılamalarını duymayayım diye kulaklıklarını kulağıma geçirmişti. Size demiştim değil mi? Her ne kadar kaba olsa da, Romeo iyi birisiydi.

Ve eğer birisinin içindeki iyiliği gördünse ondan asla vazgeçme.

Benim hayat felsefem buydu.

Romeo hiçbir şey demeden arkasını döndü ve ellerini cebine sokarak yürümeye başladı. Çokta kalabalık olmayan koridorda duvarın hemen yanından yürürken, burada böyle durmanın anlamsız olduğunu fark ederek onun arkasından yürümeye başladım.

Ama ona yetişmek için koşmadım. Ya da kulaklığını çıkartıp ona vermedim. Kulaklığından zihnime akan şarkı sebepsizce heyecanlanmama neden oluyordu.

Koridorda Romeo benden on iki adım falan önde yürürken ben de ağır adımlarla onun arkasından yürümeye başladım.

İstesem bile ona yetişemezdim. Sadece koşarsam yetişirdim ama koşmak istemiyordum. Onun arkasından yürümek ve beyaz saçlarını izlemek istiyordum.

Öyle de oldu.

Ne o beni bekledi, ne de ben koşarak onun yanına gittim. Aramızda adımlarca mesafe varken onunla birlikte yürüdüm. Ama sorun değildi. Sanki tam yanındaydım.

Sanki, onunla birlikte yürümüştüm o koridoru. Hiç kimsenin sesini duymadan, hiç kimseyi görmeden. Her şeyi unutarak.

.,

lacrimosaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin