❦[Y.A]
"Ben de seni arıyordum benim yüce kulum," diye büyük bir ukalalıkla konuşarak Romeo'nun tam karşısına oturdum ve tepsimi masaya bıraktım.
Romeo yemeğini bahçede yiyordu ve ben yine onu bulmuştum.
"Ben de seni bekliyordum." diye homurdandı huysuzca. "Gelmesen hatırım kalırdı."
"Ben de onu bildiğimden geldim ya işte. Sırf senin hatırın kalmasın diye."
Alayla gülerek önümdeki yemeği yemeye başladığımda bakışlarımı etrafta gezdirdim. O değilde bu okulda tek çocuk gibi giyinen bendim sanırım. Herkes neden fazla olgun giyiniyordu?
Geçen koridorda yürürken bir öğretmen bana yaklaşıp bu koridorda ne aradığımı, buranın liselilerin katı olduğu söyledi. Kadın beni yedinci sınıf sandı.
Romeo'ya baktığımda bana baktığını gördüm. Ama bakışlarımı ondan kaçırarak yemeğime diktim ve yavaş yavaş yemeye başladım.
Göğüs kafesimi saran bu adrenalin de neydi? Cidden kendimi en sevdiği oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi hissediyordum şu an.
Romeo'ya bakmasam da beni izlediğini hissediyordum. Bu beni gerçekten rahatsız ediyordu. Yüzümde bir şey mi vardı acaba?
"Sadece yemeğini ye," diye fısıldadım.
Romeo anlamadığını belirttiği sesiyle "Efendim?" diye sorduğunda seri bir haraketle kafamı kaldırıp ona baktım.
"Sürekli yüzüme bakmayı kes!" diye bağırdım. "Bu cidden sinir bozucu."
Romeo bu ani çıkışımdan dolayı afalladı.
"Niye?" diye şaşırmış bir şekilde sordu. "Bu çok doğal bir şey. Yemek yerken insanlar birbirlerine bakarlar. Evde ailen yüzüne bakmıyor mu? Sanki seni yiyeceğim."
Evde ailem yüzüme bakmıyordu Romeo. Şöyle bir düşünüyorumda benim hakkımda bilmediğin ne kadar çok şey varmış. Hiç merak bile etmiyorsun hem. Bu birazcık canımı yaktı.
"Senin hakkında merak ettiğim bir kaç şey var." dedim konuyu değiştirerek. "Sorabilir miyim?"
"Sorma desem sanki sormayacakmışsın gibi bir de izin istiyorsun," diye söylendi Romeo. "Beni cidden cidden delirtiyorsun Maira."
"Hiç arkadaşın var mı?" Onu umursamayarak sordum.
"Geldiğin ilk gün paranla satın almasaydın bir arkadaşım hâlâ olacaktı." diyerek sıkıntılı bir nefesi dışarı verdi. Yüzü solgun görünüyordu.
Ve hayran olduğum o beyaz saçları dağınıktı.
"Eğer iyi bir arkadaş olsaydı seni satmazdı." dedim omuz silkerek. "Ben sana gerçekleri gösterdim sadece."
"Gerçekleri zaten biliyorum," Romeo çatalını tepsisine bırakarak dirseklerini masaya yasladı ve yüzümü incelemeye başladı.
Birisinin yüzümü incelemesinden nefret ederdim. Ama o bunu sürekli yapıyordu. Tam gözlerimin içine bakıyordu sürekli.
"Eğer iyi bir arkadaş olmadığını biliyorsan neden onunla arkadaşsın ki?"
Bir süre sustu. Cevabı kafasında tartıyor gibiydi.
"Yalnız kalmamak için." dedi. Sesi fısıltıdan farksızdı.
Sesindeki hüzünlü tınıyı anında fark etmiştim ama bunu ona sormak yerine sadece kafamı sallamakla yetindim. Yalnızlığı sevmiyordu belli ki. Oysa insan en çok yalnızlığa alışmalıydı bence. Sevmese bile alışmalıydı en azından.
"Peki hiç sevgilin oldu mu?"
Bu sorunun cevabı beni heyecanlandırmıştı. Romeo sanki kasıtlı olarak uzun süre sessiz kaldıktan sonra konuştu.
"Evet." dedi sakince.
"Peki nerede?" diye sordum. Hayal kırıklığına uğramıştım ama bunu ona yansıtmamaya çalışıyordum.
"Onu terk ettim." diyerek omuzlarını silkti. Yüzündeki ciddi ifade hiç değişmiyordu.
Neden diye sormadım. Aslında soramadım. Çünkü eğer Romeo'nun birisi tarafından üzüldüğünü öğrenirsem kendimi kötü hissederdim. Hele ki o mektubu yazmaya sebep o kız ise, işte o zaman kendimi bir daha asla iyi olamayacakmış gibi hissediyordum.
"Bence o seni terk etti. Ama sen karizmanı bozmamak için senin terk ettiğini söylüyorsun. Seni gidi 21. yüzyılın serserisi." İşaret parmağımı ona doğrulttum ve neşeyle gülerek sallamaya başladım.
"Tanrı'nın karşısında yalan söylemeye utanmıyor musun? Seni hassas yerlerinden Cehennem'den asacağım. Cayır cayır yanacaksın Romeo!"
Kötü kadın kahkahası atmak istedim ama sonbaharda kuşların çıkardığı cıyaklamadan başka bir ses duyulmadı.
Romeo bu saçma halime kahkaha attığında kendimi tutamayarak ben de gülmeye başladım. Neden gülüyordum bilmiyordum, komik bir şey bile yapmamıştım. Ama Romeo güldüğü için içten bir şekilde gülmek istemiştim ben de.
Romeo'nun kahkahası o kadar hoş bir melodi gibi hafızama kazınmıştı ki, ben ömrüm boyunca bu sesi unutabileceğimi sanmıyordum.
Bir anda bakışlarımı Romeo'ya çevirdim ve göz göze geldik. Ne olduysa birkaç saniye içinde gerçekleşmişti.
"Siktir!" Romeo eliyle aniden kan akan burnunu tutarak kahkahasını durdurdu. Ben endişeyle ona bakmaya başladığımda beni umursamayarak hızla ayağa kalkmış ve yürümeye başlamıştı.
Bir anda ne olmuştu ki?
"Romeo?"
Ben de onun gibi hızla ayağa kalkıp okulun bahçesinde ona doğru koştum ve kolundan tutup onu durdurmak istedim.
"Bir sorun mu var?"
Romeo kolunu elimden sertçe çekip kurtardı ve hâlâ kanayan burnunu tutarak bana öfkeyle bakmaya başladı.
"Benden uzak dur Maira!" diye bağırdı aniden. Okulun bahçesindeki birkaç meraklı gözün bize döndüğünü fark ettim ama onlara bakmadım.
"Seni son kez uyarıyorum. Sürekli beni mutlu etmeye ve siktiğimin hayatına bağlamaktan vazgeç. Senin aptal salaklıkların yüzünden kendimi sürekli gülerken buluyorum. Bu çok sinir bozucu!"
Sonra öfkeyle arkasını dönüp gitti.
Okulun bahçesinde öylece kalakaldım.
Bir an da niye bu kadar öfkelenmişti ki?
Yanlış bir şey mi yapmıştım?
.,
![](https://img.wattpad.com/cover/164698824-288-k275758.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lacrimosa
Short Storyve sonra; tanrı olmaya karar verdim. çünkü kaldırımdaki beyaz saçlı o çocuk, tanrıya çok güzel dua ediyordu. ancillulaa [2018] ✓