3.6 ❦

5.8K 731 93
                                        



[Y.A]


"Maira!"

Romeo'nun sınıfın kapısından bağırarak içeri sinirle girmesine alışılmadık bir şekilde bütün sınıf sessizleşerek bakmıştı. Bütün sınıfla birlikte iki haftanın sonunda onun ilk kez okula gelmesine ve böyle bir şekilde sınıfa girmesine şaşırmıştım.

Romeo elindeki listeni sallayarak üzerime doğru yürüdüğünde koridorun girişinden asılmış listeni gördüğünü anladım. Hızla oturduğum sıramdan kalkarak sınıfta ondan uzağa koştum.

"Bu ne demek oluyor? Kafayı mı yedin sen?!" Romeo öfkeyle bağırarak beni yakalamak için üzerime doğru koştuğunda inatla ondan kaçmaya devam ettim.

"Kafayı falan yemedim ne güzel şey işte. Teşekkür et bana sen." diye onun gibi bağırdığımda sınıftaki birkaç kişinin alaycı bakışını üzerimde hissediyordum. Ama çok doğal bir şey olarak hiçbirini umursamıyordum.

"Bana sormadan bunu nasıl yaparsın aptal." Romeo beni yakalamak için hamle yaptığında tek adımda sınıftan çıktım ve koridor boyu koşmaya başladım. Romeo'da arkamdan koşarak geliyordu.

"Bekle Maira. Bunu açıklamak zorundasın." Romeo bağırarak arkamdan koşmaya başladığında hızla merdivenleri inmeye başladım.

Merdivenlerden indikten sonra Romeo'nun sesi gittikçe boğuklaştığında omuzumun üzerinden arkama baktım ve hâlâ merdivenlerde olduğunu gördüm.

Nefes nefese bir şekilde yere çökerek oturduğunda bütün bedenim endişeyle kaplandı. Romeo derin derin nefesler almaya devam ettiğinde koşarak geri döndüm ve hızla onun yanına çıktım. Keşke hiç koşmasaydım.

"Romeo iyi misin?"

Romeo cevap vermek yerine gözlerini kapattı ve soluklanmaya devam etti. Alnından ılık ılık terler akıyordu.

"Üzgünüm, üzgünüm." diye kendi kendime fısıldayarak kolumla alnından akan terleri sildim.

"Hastaneye gitmemiz gerekiyor mu? Niye geliyorsun ki okula?" Romeo'ya söylenerek bir şeyler yapmaya çalıştığımda Romeo bileklerimden tuttu ve buna izin vermedi.

"Bu liste de ne demek oluyor?" dedi yorgunca.

Niye hep bu kadar yorgun oluyordu ki?

"Romeo ve Juliet oyunu işte. Yıl dönemi gösterisi." dedim telaşla. Tek derdi bu muydu cidden? Acaba revire gitmemiz gerekir miydi?

"Onu görüyorum Maira. Burada niye benim ismim yazıyor?" Romeo tek kaşını kaldırarak sorduğunda salağa yatmaya karar verdim.

"İşte oyunun ismi Romeo ve Juliet ya senin ismini yazması çok doğal."

Gülümseyerek konuştuğumda Romeo gözlerini devirdi. "Aptal mıyım Maira ben?!" diye bağırdı aniden. "Oyuncular kısmında niye benim ismim yazıyor. Ne tesadüfse senin isminin tam yanında hem de!"

Romeo'nun bana bağırmasını istemiyordum. Ama sürekli bana bağırıyordu. Aslında sadece bana da değil, sinirlendiğinde herkese sürekli bağırıyordu.

Gözlerimi ondan kaçırarak kucağıma düşürdüm. Kendimi suçlu çocuklar gibi hissediyordum.

"Sadece seninle bu sahneni oynamak istiyordum. Senin de seveceğini düşündüm. Çünkü.."

Romeo alayla gülerek beni tamamladı; "Çünkü öleceğim ve sen bunu bir daha benimle yapamayabilirsin öyle mi?"

Bakışlarımı hızla düşürdüğüm kucağımdan Romeo'nun gözlerine çıkardım. "Ya Romeo niye böyle konuşuyorsun?" dedim incinmiş bir sesle.

Ders zilinin çalmasıyla bakışlarım aniden boşalan merdivene kaydı ama biz yerimizden kımıldamadık.

Bir süre sonra Romeo derin nefes alarak fısıldadı.

"Bunu yapamayacağımı bilmiyor musun Maira?"

Omuz silktim. "Neden yapamayasın ki Romeo? Sen iyileşeceksin ve biz bu sahneni seninle birlikte oynayacağız."

Romeo burnundan bir nefes aldı. Gözlerindeki hüznü görebiliyordum.

"Çünkü yaptığım en basit şeyde yoruluyorum Maira. Boktan bir merdiveni bile inemiyorum! Görmüyor musun?! Ne iyileşmesinden bahs ediyorsun sen? Yavaş yavaş ölüyorum Maira ben. İyileşemiyorum."

Gözlerimin dolduğunu hissettim ama ağlamayacaktım. Artık ağlamak yoktu. Onun yanında olacaktım ve onu mutlu edecektim.

"Neden mucizelere inanmıyorsun Romeo?" diye sordum sakince.

"Çünkü mucizelerden daha sağlam bir şeye inanmıştım ama o bile beni kurtarmaktan vazgeçti."

"Neye inanmıştın?"

"Tanrı'ya."

"Romeo bunu bilemezsin. Hâlâ yaşıyorsun ve bu demek ki; Tanrı hâlâ seni kurtarıyor. Ve belki tek kurtuluş alıştığımız gibi yaşamak değil ha? Bunun için Tanrı'yı suçlayamazsın." diye konuştuğumda Romeo'nun ruhsuz gülümsemesi yüzüne oturdu.

"Tanrı'yı suçlamıyorum sadece.. onun merhametini bile hak etmeyecek birisi olduğum için kendimden utanıyorum."

Cevap veremedim.

Romeo'yla boş merdivenlerde öylece oturduk ve karşıyı izledik. Derse girmedim o gün. Romeo'da okula gelmesine rağmen derse girmedi. Ama ağlamadım da. Artık ağlamak yerine onu gülümsetecek eski Maira olmak istiyordum.

Belki de Tanrı onu başka şekillerde kurtaracaktı. Çünkü bedeninin kurtulmasından çok ruhunun kurtulması gerekirdi bazen.

Bedenini bir hastalık istila etse de, Tanrı senin ruhunu kaplamış hastalıktan arındırdığında ona daha çok minnettar olurdun.

Ama ne ironi ki, insan ruhundaki hastalıkları asla görmezdi.


.,

lacrimosaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin