1.4 ❦

7K 848 284
                                        



[Y.A]

Telefonumu pantolonumun cebine sokarak işlek yolda bir sağa bir sola baktım ve arabaların bana çarparak japon filmlerindeki gibi havaya uçurmayacağından emin olduğumda karşıdan karşıya geçtim. Hava hafif güneşliydi bugün. Bulutların arkasından insanlara el sallıyor fakat sıcaklığını bahşetmiyordu.

Romeo'nun evinin olduğu sokağa girdiğimde gördüğüm tek şey yine o olmuştu. Evinin önündeki kaldırımda oturarak sol bacağını karnına çekip sarılmıştı ve yüzünde endişeli bir ifadeyle oturuyordu.

Adımlarımı hızlandırarak onun yanına gittim. Aramızda birkaç adımlık bir mesafe kaldığında beni fark ederek kafasını kaldırdı ve etrafıma kaçamak bakışlar atmaya başladı.

"İbrahim abi nerede?" diye sordu tek kaşını kaldırarak.

Yüzüme onun yanında takındığım kocaman gülümsememi tekrardan iliştirerek ellerimi önümde birleştirdim. "Sen onu görmek için mi burada bekliyordun yoksa?"

"Dalga geçiyordun değil mi?" Romeo yüzüme büyük bir ciddiyetle bakmayı sürdürdüğünde kafamla onu onayladım. Daha birisinden izinsiz evine çilingir getirecek kadar kafayı yememiştim.

"Sen manyaksın cidden." dedi sıkıntılı bir nefesi dışarı vererek. "Beni her seferinde delirtiyorsun."

Omuz silkerek onun yanına kaldırıma oturdum. Yüzü solgun görünüyordu. Gerçekten yorgun olmalıydı.

"Tanrı beni sana gönderdi Romeo," diye sırıttım pişkin pişkin.

"Evet Tanrı seni bana gönderdi," dedi histerik bir şekilde. "Kesin bir önceki hayatımda seri katil falandım, ya da vatan haini. O yüzden Tanrı seni bana, beni cezalandırmak için gönderdi."

Niye hep bu kadar kaba oluyordu ki? Ona yardım etmek istediğimi gerçekten anlamıyor muydu? Her şeyden önce ben de bir insandım ve kırılabiliyordum. Ama kırılsam bile kırılmamış gibi yapacaktım. Çünkü ona gerçekten yardım etmek istiyordum. Eğer ona küsersem benimle barışmak için hiçbir şey yapmayacağını biliyordum. Bu onun işine bile gelebilirdi. Yüzsüz gibi davranıyordum biliyorum ama ona kışı sevdirmek istiyordum.

"Niye bu kadar yorgunsun?" diye sordum neşeli tutmaya çalıştığım sesimle. "Dün dünyayı falan mı kurtardın?"

Alayla güldü. Bana bakmak yerine bakışları karşıdaki boşluğa dalmıştı. "Dünyayı kurtarabilecek bir kahraman değilim ben Maira."

Dudaklarımı büzerek derin bir nefes aldım. "Herkes kahraman olmayı hakeder Romeo," dedim kuru bir sesle. "Kimisi dünyayı kurtarır, kimisi bir insanı ve kimisi de kendini."

"Manyak Maira'dan akıllı Maira'ya terfi ettik desene." diye konuşarak kafasını iki yana salladı. Sonra yüzü tekrardan düştü. Bu ani değişimi beni şaşırtmıştı.

"Ve bazı kahramanlar da vardır ki, bir boka yaramazlar."

Kaşlarımı çatarak ona baktığımda hâlâ beni izlemediğini ve boşluğa baktığını gördüm. "Sanırım bu kategoriye giren kahraman sen oluyorsun." dedim alayla.

"Hayır, sana bir kahraman olmadığımı söylemiştim."

Romeo ayağa kalkmak için haraketlendiğinde ben ondan önce kalktım ve koluna girerek onu sürüklemeye başladım. "Dur ne yapıyorsun sen?" Romeo benim tarafımdan sürüklenirken isyan edercesine bağırmaya başlamıştı ama beni durdurmuyordu. Bedeninin yorgunluktan dolayı zayıf düştüğünü fark ettiğimde onu daha naifçe tutarak sürüklemeye devam ettim.

lacrimosaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin