❦[Y.A]
"Püsküllere bak,"
Romeo'nun giydiği gömleğin yakasındaki püskülleri oynatarak güldüm. Fakat o benim aksime sıkıntılıydı.
"Maira tam dibime girerek ne yapmayı düşünüyorsun?" Romeo sıkıntılı bir nefesi dışarı üfleyip beni burnumdan tutarak geriye itti.
Burnumu acıyla ovuşturdum. "Püsküllerle oynuyordum." dedim dudak büzerek.
Romeo bazen gerçekten çekilmez olabiliyordu.
"Kesinlikle öyledir evet." Ellerini üzerine silkerek yerinde huzursuzca kıpırdandı. Kafasındaki siyah kıvırcık peruk ona çok yakışıyordu.
Siyah saçlı Romeo, diye geçirdim içimden. Daha aksi ve seksi görünüyordu. Birazda tatlı. Ama küçücük bir tatlılıktı bu. Yok derecesinde.
"Bizim sıramıza son iki dakika" diye mırıldandı Hoca. "Hazır mısınız?"
"Hazırız Hocam." diye cevapladım onu neşeyle. Ama Romeo cevap vermemişti. Yüzünde endişeli bir ifade vardı. Acaba bir şeyler mi olmuştu?
Hoca kafasını sallayarak kulisten çıktığında Romeo'nun yanına gittim.
"Hazır mısın?" diye sordum ona gülümseyerek.
Romeo orada olduğumu yeni hatırlamış gibi bakışlarını yüzüme çevirdi ve zorlukla gülümsedi. Alnından ılık ılık akan terleri görebiliyordum.
"Romeo eğer iyi değilsen iptal edelim. Hoca'ya söyleyeyim hı?" Romeo'nun yüzünü avuçlarım arasına alıp incelediğimde yanaklarının pembeleştiğini fark ettim. Acaba ateşi mi vardı?
"Ben iyiyim." dedi ifadesiz sesiyle. "Sadece heyecanlandım biraz."
Umarım sadece heyecanlanmışsındır Romeo.
Romeo beni belimden yakalayarak kendine çektiğinde dengemi sağlayamayarak ondan tutundum. Bakışlarımı gülümseyen yüzüne çevirdiğimde yüzünü yüzüme yaklaştırmıştı.
"Acaba seni burada öpsem mi?"
Dudaklarıma doğru fısıldadığında onun gibi gülümseyerek parmak uçlarımda yukarı kalktım.
"Tabii ki,"
Romeo dudaklarımı öpmek için uzanmıştı ki, dudağına vurarak geri çekilmesini sağladım.
"Hayır!"
Vurduğum dudağını tutarak kocaman olmuş gözlerle bana baktı Romeo. Bu tepkime şaşırmış olmalıydı. Ne de olsa onun peşinden koşan hep ben olmuştum ama bu sefer olmazdı. Beni sevgilisi olarak bile göremeyen birini sürekli öpemezdim.
"Ama neden?" diye sızlandı Romeo.
"Çünkü ben sevgilim olmayan adamlarla öpüşmüyorum." dedim hızla.
"Senin sevgilin var!" diye bağırdı hiç beklemediğim bir anda. İşte o böyleydi. Sürekli bağırırdı. Sürekli.
"Hani nerede? Cebinden mi çıkartacaksın çok merak ediyorum? Hayır sende mi kaldı, annenden borç alıp mı vereceksin? Gökte mi? Yerin yedinci katında mı? Hani nerede? Görünmez bir pelerin falan mı giyiyordu ben göremiyorum onu?!"
Ben de onun gibi bağırdığımda bir adım atarak tam dibime girdi ve fısıldadı. Az önceki sinirinden eser kalmamıştı.
"İşte burada. Tam karşında."
Vay be.
Cevap veremedim. Romeo'nun gözlerini ve alnına dökülen birkaç tutan beyaz saçını izlerken öksürük sesi kulaklarıma ilişti ve Romeo'yla aynı anda kafamızı çevirdik.
Hoca kollarını göğüsünde birleştirerek bize bakıyordu. Bu kınayıcı bakışları kesinlikle tanıyordum; kesin bizi duymuştu.
"Sahneye!" dedi dişlerinin arasından.
Romeo ve ben kafamızla uslu çocuklar gibi onu onayladık ve sahneye doğru yol aldık.
Ve böylece Romeo ve Juliet oyunu başlamış oldu.
Ama küçük bir sorun vardı çünkü Romeo'nun Juliet demesi gereken yerlerde Maira deyip duruyordu.
Ve böylelikle oyun Romeo ve Maira'ya dönmüştü aniden.
Oyunun son sahnesinde içime bir endişe saplandı. Bir keresinde Romeo az kalsın düşerken onu tutmuştum. Ve o andan sonra oyunu büyük bir gerginlikle oynuyordum.
Yüzde, otuz.. diye geçirdim içimden.
"Ah, Romeo, Romeo söyle bana.."
Belki bir mucizeye ihtiyacımız vardı.
"Söyle Romeo. Neredesin?"
Belki Tanrı Romeo'nun sesini en baştan beri duymamıştı. Belki duymuştu ama duymamazlıktan geliyordu?
Ya da belki..
"Seni bulmama izin ver Romeo."
Tanrı Romeo'ya çoktan bir mucize vermişti?
.,
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lacrimosa
Short Storyve sonra; tanrı olmaya karar verdim. çünkü kaldırımdaki beyaz saçlı o çocuk, tanrıya çok güzel dua ediyordu. ancillulaa [2018] ✓