1.bölüm

14.1K 334 22
                                    

Saatin çaldığı tiktaklar beni derin bir kedere çekiyor. Daldığım hulyada duygularımla basbasayim, kimsesizce ve özgürce.
Beni karanlığa iten acımazsiz hayatın pencelerinde kaybolmuş bir mecnun gibiyim.
Bağırmak istiyorum, ama sesim çıkmiyor gözyaşlarımı akitiyorum çaresizliğime bir nebze de olsa ağlamak insanı rahatlatır. Benim son günüm bugün olmali diyorum ölmek beni bu hayattan  koparacak ve artık kaderimin çizdiği oyundan kurtulacaktım.
Yüreğimdeki bu koca fırtına dinmek bilmiyordu etrafımı görmeyecek kadar yalnızdım.
Bana söylenen sözler, bana anlamsız geliyordu.
Herkesin yüzüne boş bir ifadeyle bakıyordum.
Kollarımda baştan aşağı altınlarla dolu ama yüreğim bombostu.
Herkes bana imrenerek bakıyordu ama ben onlara nefretle bakıyordum.
Bazen kendimi kandırarak ben oyun oynamayı çok severim; hele evcilik bayılırım ama en çokta doktor olunca mutlu olurum ben hiç gelin olmadım ki oyunda.
Hep öğretmen oldum, doktor oldum, hemşire oldum.
Gelin neydi ben o oyunu daha önce görmedim belkide yeni çıkmış bir evcilik oyunuydu.
Annem odaya girdi hayde kader hazirlanda gelecekler seni almaya.
Anne biz nerde oynayacaz ki?
Yoksa arkadaşlarım bana sürpriz mi hazırladı anne söylesene çok heyacanlandim anne.?
Susta hazirlasinlar seni  ağlamaya başladı annem.
Anne niye ağlıyorsun ki? Ben tekrar gelecem evcilik oynayıp tekrar yanınıza gelecem sonrada sana neler oynadığımızi anlatacam anne tamam mı oley çok mutluyum.
Annem benim yüzüme baktı ve iç cektı kafamı göğsüne koyup ah be masum yavrum affet bizi. Elimden birsey gelmez benim ben garip bir anayım ama yüreğim yanıyor kızım ahh yavrum benim.
Olanlara anlam vermek zor oluyordu benim bilmediğim birsey mi oluyordu.
Tabi ki oluyordu ben o zamanlar küçücüktum anlamıyordum ki.
Çocuk olmak dünyanın en güzel ve özel şeylerinden biri. Öyle geniş ve güzel bir gökyüzünüz var ki kanatlarıniz olsa uçmayı isterdiniz.
Hersey güzel ve masum olur sizin için ama bazende görmek nasip olmaz bir cok çocuk için.
İşte bende o çocuklardandim  kader alın yazısı bahtsız kader.

Türkiye’de 181 bin çocuk gelin var

TÜKD Genel Başkanı Moroğlu: ”TÜİKverilerine göre Türkiye’deki çocuk gelinsayısı 181 bini aştı”

Yüreğimde kocaman bir yangın vardı.
Oturduğum kanepede olanları düşünmeye başladım durdum.
Gözlerim duvarda duran saate takıldı tik tak tik tak zaman nasılda geçiyordu. Küçücük yüreğim korkuyla hapsolmuş gibiydi.
Mutluluğumun yerini kocaman bir korku aldı herkes nerde ve annem neden ağlıyordu.
Koridordan gelen catirdi, öfkesini içinde barındıran, ve acıma duygusunu kaybetmiş bir ruh, yıllar evvel olmuş bir beden içeriye girdi
Kapıyı öfkeyle açtı  babam ve odaya girdi.
Bana baktı, yüzündeki o korkunç öfkeyi görebilmek mümkündü..
Hazırlanmadin mi sen!!
Hazırlanacam baba.
Bekliyoruz seni çabuk ol, damat tarafı seni almaya gelecekler  çabuk olda delirtme beni.
Babamın bana kizmasindan çok damat sözünü duyunca üstümden kaynar sular döküldü.
Ben evlenecekmiydim daha düne kadar öğretmenin bana gelecekle  ilgili ne hayal kuruyorsun sorusuna ben doktor olmak istiyorum demiştim.
Ve şimdi evlenecektim gözlerimden akan yaşlar, ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
Titriyordum bedenime bir uyuşukluk ve bir yorgunluk cokuverdi.
Ağladıkça agladım ölmek istedim küçücuk yaşta ölmeyi tercih etmek istedim.
Kendime en çok ölümü yakistirdim, çünkü ölmek beni bu iğrenç hayattan koparacak tek çaremdi.
Bunu yapmalıydim hemen ayağa kalkıp köşedeki dolabı açıp karıştırmaya başladım. Ellerimin titremesinden dolayı eşyalara dokunamiyordum bile istediğimi bulamadım kapıya doğru yöneldim biraz korku, heyecan ve ürkek bir tavırla kapıyı açtım karşımda duran odaya doğru koştum orada eski eşyalar vardı.
Etrafıma bakinmaya başladım yerde olan ipi hemen elime alıp odama koştum.
Odada duran sandalyeyi pervanenin altına koydum ipi pervaneye doladim evin eski olmasından dolayı tavanı yere yakındi. Son kez oyuncaklarima bakıp gözyaşı döktüm ve ayağımla sandalyeyi ittim.
Yavasca boğazımdan beynime doğru bir uyuşukluk hissettim.
Duvarları kırık, rutubetli, bir pencereden ibaret olan, küçücuk odada hapsolmustum. Oda daha da kuculuveriyordu gözlerimin önünde sanki duvarlar birlesecekmis gibi bakıyorlardi birbirlerine ve beni oracıkta ezeceklerdi.
Kapı açıldı ve beni asagıya çektiler.
Annem di beni kurtaran bırak beni anne ben ölmek istiyorum birsey kaybetmem zaten siz beni ölüme gönderiyorsunuz yaa daha ne olsun.
Ben yaşayan bir ölü gibi olacam bunu bilesiniz.
Annem bağırdı ağlamaya başladı yavrum kızım yapma etme. Babam odaya girdi pantolonun kemerini çıkartıp kapıyı hızla kapattı beni böyle görünce dövmeye başladı.
O kadar dövdü ki artık bir süre sonra ağlamaktan bitap düştüm ve uyuyakalmışım.
Gözlerimi açınca başımda annem dilinde yanık türküsü, kafasını öne eğmiş ve düşünüyor.
Anne dedim konuşmaya bile takatim yoktu.
Annem kızım yapma etme baban seni verecek bunlara yüreğim kan ağlıyor ama elimden birsey gelmez. Sen yaparsın o döver kızım.
Yine ağlamaya başladım kolumdaki morluklar canımı yakıyordu.
Annem beni hazırlamaya başladı morluklarimi kapatmak için üstüne pudra sürüyordu.
Gözyaşlarını akita, akita. Son kez sarıldık birbirimize babam odaya girdi  ayaklarına kapandim.
Baba ne olursun beni götürme baba ben yapamam edemem oralarda baba ben daha cocugum nasıl evlenirim ben doktor olacam baba size bakacam zengin olacam size para verecem hatta yanımda kalacaksınız ne olur baba lütfen yalvarırım sana.
Babam bana sadece bakıyordu öfkeyle bunları söylerken daha da çok sinirleniyordu.
Sonra anneme döndüm ve ellerini tuttum ana yapmayın, beni vermeyin ben sensiz uyuyamam ki, kim bana türkü söyleyecek kim saçlarımı oksayacak, ben uyurken kim üstümü örtmek için odama gelecek. Ben sensiz ne yaparım ana söyle bana senin küçük yavrun ne yapsın sensiz.
Annemin gözlerinden yaşlar akıyordu beni tutup kendine doğru çekti başımı göğsüne bastırdı, gözlerinden akan yaşlar üstüme geliyordu. Beni öpmeye başladı gözyaşlarıyla ıslanmış kuru dudaklarını yüzümde hissediyordum. ikimiz birlikte ağlamaya başladık. Birbirimize sımsıkı sarıldık, babam annemin kolundan tutup ona yere attı. Annem yapma bey bir daha düşünelim o daha çocuk bu kötülüğü kızımıza etmeyelim. Babam bunu duyunca öfkesinden kıpkırmızı oldu, demek evlendirmeyelim nerde görülmüş benim sözümden döndüğümu senin dilin uzamaya başladı Seher!! diye bağırdı ve annemin saçlarından tutup onu odada sürüklemeye başladı annem ağlıyor du, baba yapma diye bağırdım ama beni duymuyordu bile, bak seher bir daha bana karşı çıkarsan neler olabileceğini sen görürsün...
Babamın vicdanı bir nebze olsun yumusamadi nasıl bir vicdan ki. Bu kadar şeye göz yumar.
Artık kaderime teslim olmamanın vakti gelmişti üstümde gelinlik değil kefen vardı beni ölüme gönderiyorlardi. Bahçeye çıkmıştık arkama son bir defa baktım annem pencerenin önünde ağlıyordu, elimden tuttukları gibi götürdüler beni. Bu dünyada insan bir annesinin yüzünü unutmazmis bende anamın yüzünü bir omur boyu unutmayacam. Yüreğimde bıraktığım çocukluğum artık o evde hapis kalacaktı.
Nasıl bir yangın yeri nasıl bir afet yüreğim kan ağlıyordu. Söyleyin bana bu feryat figani yok mu duyan. Beni bu illetten yok mu kurtaran.
Gözyaşlarımı içime akitiyordum aglayislarim tıpkı bir yağmur misali akıyordu, taşıyordu dereler  gibi.
Bağırmak haykırmak istiyordum bu hayatı yaşamak bana ağır geliyor.
Nefes almak, tıpkı olum gibiydi bana ne zordu ne acı.

MASUMİYET SANCISI 1.SERİSİ /TAMAMLANDI#wattsy2019 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin