❤♾16

284 25 0
                                    

Playlist= Yener çevik_ senden gizledim(Bir aralar çok dinlerdim...)

Nilipek_ gömülür(Bu çok Hoş)
________

"Denizin derinlerinde yaşamı bulmaktan korkarken, şimdi okyanusun derinlerinde cennete giriş yapmıştım ama haberim yoktu."
___________

Denizi bazen aşka benzetirdim. Aynı o duygu gibi dalgalı, temiz ve saftı. Doya doya izleyebileceğim kadar mükemmeldi. Belki öyle sanardık. Aşık olmaktan korkardım. Çünkü o mavi denizin ortasında yaşamı bulup, alışmak istemiyordum. Alışırsam bırakamazdım çünkü.

Okyanusta Sevgi gibiydi. Bir o kadar güzel ve derin, içinde kaybolacak kadar sınırsızdı. Ucu bucağı yoktu belki ama bakmayı bilmedikleri için çok büyük olduğunu düşünüyorlardı. Aslında herşeyin bir sınırı vardı.

Deniz ve okyanusu karşılaştırsak çoğu kişi denizi seçerdi. Aşk ve sevgiyi karşılaştırsak aşkı seçerlerdi. Çünkü denizi daha görkemli, aşkı ise çok daha güçlü bir duygu olduğunu düşünüyorlardı.

Okyanusun büyüklüğünden ve hırçınlığından dolayı o dalgalı ve soğuk suları birçok kişiyi ürkütürdü. Sevgi de artık kolay kolay dile gelecek kadar basitleştirildiği için aşk sevgiden herzaman bir adım önde tutuluyordu.

*Benim gözümle okyanusa baksalar denize daha fazla değer verdiklerinden, Sevgiye baksalar, aşkı kutsallaştırdıkları için kendilerinden utanırlardı.

Kimse anlamıyordu belki ama sevgi olmasa aşk da olmazdı. Güven ve saygı da olmasa sevgi olmazdı. Maalesef artık herkes birinci perdedekini es geçip, ikinci perdeye yöneliyordu. Çünkü gerçekler herzaman bir adım uzakta tutulurdu.

Eve gelene kadar o kadar sıkılmıştım ki sürekli arabanın camına damlayan yağmur tanelerini saymıştım. Ve bir yerde şaşırdığımdan en sonunda pes etmiştim, Ki ben pes etmeyi haz etmezdim , ama maalesef bazen kabul etmek zorundada kalabiliyorduk.

Evin kapısından içeri üçümüz giriş yaptık. Işıl evde söyledikleri Teoman ve Tülay diye evli bir çiftin yanındaymış. Teoman, Bulut ve Batu'nun öz abisi gibiymiş. Anlattıklarına göre kendisi avukatmış. Ve eşi Tülay 5 aylık hamileymiş. Tülay da matematik öğretmeniymiş. Sayısalla ilgilenen ve yapan herkese saygı ve hayranlık duyardım. Çünkü matematikten bir soru yapabilmek için kaç dakika uğraştığımı bir ben biliyordum.

Montlarımızı portmantoya asarken duyduğumuz ayakkabı sesiyle kafamı karşıya çevirdim. Merdivenlerden inen geç adama baktım. Genç derken 30_ 35 yaş arası demek istedim. Bize doğru yaklaşarak,

"Sonunda teşrif edebildiniz çocuklar. Ve bir dakika...bu tatlı kız kim?"

'Tatlı kız ' sanırsam ben oluyordum. Çünkü etrafta başka tatlı kız yoktu. Daha doğrusu kız yoktu.

"Yoksa Işıl'ın biraz önceden beri beklediği kız mı"

Işıl beni mi bekliyordu. Ya ama çok özledim ben. Acaba şimdi koşar adımlarla merdivenlerden çıksam bir avukata saygısızlık yapmış olur muydum? Galiba olmazdım.

"Işıl beni mi bekliyor. Şey...izninizle ben gidip bakayım "

Dedim merdivenlere doğru koşarak.

"Daha tanışmadık ne bu özlem. Görende öz çocuğun sanacak "

İçimi saran büyük özlem duygusuyla birlikte heyecandan düşer gibi oldum. Kimseyi duyamıyordum nerdeyse.

"Dikkat et"

Bulut'un sesiyle kalbimin durmasına alıştığımdan bende duraksadım merdivenlerin ortasından onlara doğru döndüm.

Mavi Çiçek SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin