Model_pembe mezarlık
Yağmur gibiydi...
Her bir damlası tenime değip geçiyordu. Sesi ise ruhuma işliyordu...Yoğun günler hızla geçerken aklım o kadar yoğun o kadar karmaşıktı ki bu aralar hiç bir şeyi doğru düzgün yapamıyordum. Hep bir aksilik illaki oluyordu. Eh ben Kumsal'dım. Her kum tanemde mükemmel olacak değildi ya.
Güzel şeylerde elbet bazen bizi buluyordu
Mesela uzun zaman sonra ilk defa Bayan Ses ile konuşmuştum. Bana biraz dargın olup, trip atsa da sevinmişti. Hissetmiştim. Birde artık renklerin saçmalığına inanmamı istememişti. Sonunda kabullenmişti saçma olduklarını.
Birde birkaç gün önce benim minik arkadaşım Işıl ile görüntülü görüşmüştük. Beni görünce mutluluktan ağlamıştı. Bende öyle yapmıştım maalesef. O an yanında olmayı dilemiştim ama ne yazık bir lambada cinim yoktu.
Ve şimdi de Can ile birlikte çikolata yiyorduk. Bu an da bence güzeldi. Zaten güzel şeyler ufakta olsa mutlu etmeye yetiyordu.
"Belgesel izleyek mi dostum?" Canberk'in sorusuyla omzumu silktim.
"Olabilir"
Yüzü gülücükler saçarak telefonunu çıkarttı ve bir belgesel açtı. Fazla renkli bir belgeseldi. Renkli kuşları, kelebekleri görmek güzel hissettirmişti.
"Hergün birkaç saat izlerim"
Dediği şeye güldüm. "Hiç şaşırmadım."
Kaşları havalandı "Aa niye ki?"
"Çünkü renkli bir kişiliğin var. Diğer herkes gibi değilsin. Çok farklısın"
Beni dinlerken çikolatasından bir parça ısırdı. Sonra göz kırparak bir süre sustu.
Biz belgeseli izlemeye devam ederken o anda Barkın Bey'in arabasını gördük. Arabasını park edip arabadan indikten sonra güneş gözlüğünü burnunun ucuna indirip bize baktı ve yolcu kapısına ilerledi. Bizde o esnada Can ile beraber birbirimize bakıp, ayağa kalktım.Barkın Karan ise yolcu kapısını açıp birisinin inmesini bekledi. Sonra küçük bir kız indi arabadan. Hemde Barkın Karan'dan 10 veya 15 yaş küçük, liseli forması üzerinde olan asık suratlı bir kız.
"Kız kardeşi" Can'ın dediği şeyle kafamı salladım fakat hipnoz olmuş gibi kıza bakıyordum. Çünkü kız bildiğin kızıldı. Dikkatimi çekmemiş değildi. En önemlisi ise kafasında benim turuncu şapkam vardı. O gün Barkın Karan'ın aldığı şapkam.
Hayretler içerisinde bakarken kızla göz göze geldik lakin o sert ifadesiyle bana bakıp kafasını çevirdi. İlginçti.
Barkın Bey arabasının kapılarını kapattıktan sonra bize selam verip şirkete girdi. Daha doğrusu biz selam verdik ve o zoraki bir şekilde aldı.
"Banu."
Canberk'in dediği şeyle anlamamış bir şekilde ona döndüm.
"İsmi Banu. Harbi sert kızdır. Hiç yanaşma derim"
💙
Molalarda Can ile yarıda bıraktığımız belgeseli bitirmiş, şimdide mesainin bitmesiyle eşyalarımızı topluyorduk.
"Yarında mükemmel bir animasyon var izleyelim diyorum"
Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu "Neden olmasın"
"Sonunda dostumu buldum dostum" dediği şeye kıkırdarken bakışları gülüşüme kaydı. Değişik bir şekilde bana bakıyordu. Benim ona baktığımı fark etmesiyle sırıtıp göz kırptı.
Ben öylece dururken tam o sırada kıvırcık kafa olan çocuk elindeki iki zarfla bize doğru geldi. Sonra elindeki zarfları bize verdi.
"Barkın Bey herkese vermemi söyledi. Davetlisiniz"
Bakışlarım elimdeki zarfa kaydı. İçini açıp kartpostal tarzı kağıdı alıp okudum. Banu Karan'ın 18. Yaş gününe davetli olduğumuzu anladım.
"Eyvallah dostum" dedi Can ve bana döndü.
"Her sene oluyormuş. Bu defaki daha özenli olacağı kesin. İstersen birlikte gidebiliriz."
Omuz silktim. "Olur"
"Sözümü aldım. İki gün sonra benimlesin"
"Seninleyim"
💙
Eda ilk defa bu kadar mutluydu. Hayatı birkaç yıl berbattı. Erdem'in onda açtığı yaralar bir türlü kapanmak bilmemiş, her gün daha fazla kanamıştı. Fakat zaman her şeyi iyileştiriyordi. O da iyileşmişti. Geçmişindeki tüm hatalarını unutmuştu. Erdem onun en büyük hatasıydı.
Ve şimdi ise sevdiği adamla birlikteydi ve karnında minik bebeklerini taşıyordu. O anne oluyordu. Bunlar haricinde kimsesi yoktu. Gerçi Kumsal vardı. Lisedeki en iyi arkadaşı olan o güzel kız. Onu o kadar seviyordu ki önceden yaptığı bencilliklere kızıyordu. Ama şimdi çoğu şeyi düzeltmişti.
Bir şeyler anlatan sevgilisine bakarak gülümsedi ve elindeki davetiyelere baktı. Evet, evleniyorlardı. İki ay sonra tamamen birbirlerine ait olacaklardı. En azından Eda böyle düşünüyordu.
Bulut ise, ismini her yerden silmişler gibi hissediyordu. Kumsal'dan sonra çok silik hissediyordu. Yaptığı hatanın içinde kaybolmuştu. Aslında rol yapmaktan yorulmuştu. Eda'ya aşıkmış rolü yapmak onu zorluyordu. Eda gerçekten güzel ve tatlı bir kızdı ama onu sevemezdi. Ona aşık olmak istemiyordu. Çünkü o hayatında tek bir kişiyi sevmişti.
Bulut, binlerce güzelliğe sahip olan Kumsal'a aşıktı.
Ve Bulut çok hatalıydı.
Ama şimdi yaptıklarının acısını da cezasını da çekiyordu. Evleniyordu.
Baba oluyordu. Eş oluyordu. Daha ne olsun?"Sevgilim smokinini gri seçsek olur mu?"
"Siyah daha iyi olmaz mı?" Dedi Bulut elindeki kataloğa bakarak.
"Ama bak benim gelinliğim bu" dedi elindeki kataloktan toz pembe bir gelinlik göstererek. Gelinliğini beyaz giymek istememişti.
"Bunun yanına siyah çok yakışır" dedi Bulut tebessümle.
"Ama hayatım ben o gün ne beyaz ne de siyah renk görmek istiyorum. Lütfen anla beni"
Bulut sakinlikle kafasını salladı ve elindeki kataloğa döndü.
"Bu nasıl?" Lacivert smokini göstererek.
Eda heyecanla baktı. "Bu sana çok yakışır sevgilim"
"Bencede" dedi Bulut sırıtarak.
"O zaman artık tamamız" dedi Eda sevinçle
"Tamamız"
💙
Çok uzun zaman sonra kısa bir bölüm :)
Bu aralar modum düştüğü için en fazla bu kadar oldu. Affedin💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Çiçek Senfonisi
JugendliteraturKüçük bir kız çocuğu bir aşkın başlamasına neden oldu. Biri kardeşi için biri ise çocukları sevdiği için bu yola başladı. Kapılar hala açık. Ya sürekli açık olacak. Ya da tamamen kapanacak. Bunu zaman gösterecek... Mavi onların rengi.💎 Mavi onların...