|BÖLÜM 7• TEHLİKE•|

193 62 165
                                    


İyi okumalar, satır arası yorumlarda buluşalım. ❤️

BÖLÜM 7: TEHLİKE

Kırık bir kalp, kırık bir hayat ve yarını belli olmayan hayaller... Avuçladığım tek şey buydu. Karanlık, tüm benliğimi sarmış bana kucak açarken çırpınıyordum hâlâ ama biliyordum ki bu çırpınışlar, sonun ayak sesleriydi. Sona yaklaşıyordum.

Ruhumu bir battaniye gibi örten bedenimde gezindi gözlerim, saçlarım hâlâ ıslak ve gözlerim buğuluydu. İşaret parmağımla aynadaki yansımama dokundum. Elim bir türlü bedenime gitmiyordu sanki...sanki parmağım bedenime değse bedenim tuzla buz olacaktı.

Sağlam ve parlak aynadan kırık ve sönmüş bedenime baktım. Sahi ben kaç yaşındaydım, kaç gün görmüştü körpe bedenim? Neden yaşıyordum ben bu olanları?

Düşüncelerim, gökyüzü gibi ağırlaşınca çıplak ayaklarıma çevirdim bakışlarımı en çok onlar yara almıştı bu yolda. Omuza bile ağır gelen kafayı, her an düşecek gibi olan bedeni o ayaklar taşıyordu. Nefesimi parlak aynaya üfledim ve oluşan buğuda işaret parmağımla anlamsız şekiller çizip aynanın parlaklığına leke sürdüm.

Sol tarafımda bulunan masadan tarağı elime aldım ve saçlarımı narince taramaya başladım. Onlar da benim gibi çok kırılmıştı. Gözyaşlarım tarağın her hareketinde bir bir akarken elimi yanağıma götürdüm ve gözyaşımı silmeden durdum.

"Kendi gözyaşının katili oluyorsun."

Tam olarak bu sözcükler olmasa bile yeşil gözlünün bana vermek istediği mesaj buydu. Bu yüzden elimi yanağımdan çektim. Gözyaşlarımın, kalbimden adım adım yükselip gözlerimden yanağıma intihar edişini izledim ve çenemden boynuma damlayan gözyaşının özgürlük çığlığı kulaklarımda yer edindi.

Yüzümde oluşan buruk tebessüm, fısıltıdan farksız bir sesle “En azından içeride bir şeyler özgür,” dedim ve tarağı aldığım yere bıraktım. Güneş, Ankaralıları sevindirecek bir şekilde tam tepeden gülümsüyordu.

Üzerimdeki siyah kazağın kollarını bileklerime kadar çektim ve aynadan son kez kendime bakıp odamdan çıktım. Ece'yle karşılaşmak istemiyordum bu yüzden çantamı, işime yarayacak iki üç parça eşyamı da alıp evden hızlıca çıktım.

Sokağın başına kadar hızlı hızlı yürüdüm ta ki Ahmet karşıma dikilene kadar. Şaşkın gözlerimi birkaç saniye üzerinde oyalayıp yanından geçmeye çalıştım ama o yine önüme geçti. Bu sefer bakışlarım şaşkınlık değil de sinir içeriyordu. Bunu anlaması için ona birkaç saniye verip öylece baktım.

“Çekil önümden.”

Ters bir ifadeyle söylediğim sözler onda hiçbir anlam ifade etmemişti dahası bir adım daha yaklaştı bana.

“Seninle adam akıllı konuşmama izin ver, lütfen.”

Sözleri; ağır bir yükü sırtlanan, kaburgalarımın içinde yer edinen kalbi çatlatırken kahverengi gözlerine baktım.

Her insan bir şans daha hak eder mi?

“Tamam ama çok uzatma,” dedim kendimden emin bir ses tonuyla çünkü her insan hak etmese bile Ahmet'le geçirdiğim iki yıl bir şansı hak etmişti.

Zihnimin içindeki çarpışmalar, boğuşmlar hız kazanırken bu sefer onlara sağır oldum ve Ahmet'in minnet dolu bakışları eşliğinde yürümeye başladım. Ahmet, yanımda sessiz sedasız yürürken ansızın gelen sesle yanaklarımın ısındığını hissettim. Karnım guruldamıştı!

Ahmet, bıyık altından sırıtırken bir ton daha kızardığımı hissettim. Kendi kendimi azarlama seanslarımdan birine başlamıştım ki, Ahmet'in sesi bunu bölmüş oldu.

ADA  ◐Tamamlandı.◑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin