BÖLÜM 19: LEVLAHiçbir zaman hayatı; kitaplar, filmler veya diziler gibi görmedim çünkü hiçbir senarist olayları bizi yaratan yaratıcı kadar birleştirici ve etkili yazamazdı. Kimi insan yaşadığı hayatı kolayca kabullenebiliyorken kimi insan da kabullenemiyordu. Peki, bu durumda hangisi daha iyiydi; hayatını kolayca kabullenip bir şekilde düzenini oturtturmaya çalışan bir insan mı yoksa hayatını kabullenmeyip elinde olan hayatı daha kötü veya daha iyiye doğru değiştirmeye çalışan mı?
Ben, bu iki grubun dışında kalıyordum sanırım çünkü ben ne yaşadığım hayatı kabulleniyordum ne de yaşadığım hayatı iyi veya kötü bir şekilde değiştirmek için çaba sarf ediyordum. Arada bir yerdeydim. Önceleri bir şekilde hayatın hızını yetişmeye çalışıyordum ama şu son bir aydır hayatı kaçırmıştım bunun sebebi ise gittikçe yoğunlaşan hayatımdı. Eskiden O tek vardı hayatımda ama şu birkaç gündür o da yoktu. Kafamın içinde daha tehlikeli bir şey geziniyordu. Bunu tarif etmek oldukça zor olacak ama beyninizin içinde gezinen bir sivrisinek olduğunu düşünün ve gece gündüz demeden vızıldadığını...Ah! Hayır hayır, bu kesinlikle eksik bir tabir şu an tam olarak kafam ne durumda inanın bende bilmiyordum.
“Ada!”
Yeşil Gözlü'nün ısrarla adımı seslenmesi ve ardımdan koşuşturması artık beni bunaltırken kafamın içinde, her saniye artan enerjiye anlam veremiyordum, anlam veremedikçe de beni eğlendireceğini düşündüğüm şeyleri yapmayı hedefliyordum.
“Ah!”
Yağmurun kuru yer bırakmadığı sokakta acı bir inilti kulaklarıma ulaşırken olduğum yerde durdum ve birkaç saniye sonra arkamı dönmeye cesaret edebildim. Evet, arkamı dönmeye korkuyordum ama bunun tek sebebi kötü bir şey görebilme olasılığımdı.
“Yeşil Gözlü,” dedim sesimdeki bariz korkuyla ama o sokak ortasında karnının sol tarafını tuta tuta geliyordu bana doğru. İster istemez dikkatimi Yeşil Gözlü'ye verdim ama kafamın içinde gittikçe çoğalan enerjiye de engel olamıyorum.
“İyi misin?” dediğimde bana yetişmişti. Yüzü çektiği acıdan dolayı ekşi bir hâl almıştı, buna rağmen “İyiyim,” dedi ve kolumdan tutup beni peşinden sürüklemeye başladı. Yeşil Gözlü'nün yaptığı hareket kaşlarımın çatılmasına sebep olurken, kolumu elinden çekmeye çalıştım.
“Bıraksana kolumu,” deyip tekrar kolumu çekmeye çalıştığımda Tugay olduğu yerde durdu ve gözlerini gözlerime kilitledi.
“Canım acıyor şu an, sende işleri zorlama.”
Sözcükler bir bütün oluşturmuyordu zihnimde bu yüzden kolumu çektiğim gibi “Canın acıyorsa evine git, ben çok mutluyum,” dedim kafamın içinde yığınla patlayan enerjiyi kast ederek.
Tugay'ın yeşilleri berraklaşırken aynı anda göz bebeklerine ince uçlu bir kalemden lacivert mürekkep damlatılmıştı. Bu görüntü; temiz bir okyanusa dünyanın bütün pisliklerini, kirlerini bırakmışlar hissi vermişti. Yeşil Gözlü elini karnına bastırıp iki büklüm olacak şekilde bir süre öylece durdu.
“Sen iyi değilsin?” dedim korkarak. Bedenimi Yeşil Gözlü'yle aynı konuma gelecek şekilde küçülttüm.“Yarana bir şey mi oldu acaba?”
Yeşil Gözlü sorumu öylece havada bırakıp doğruldu. Eli tekrar el bileğime giderken, hızlıca kolumu arkama sakladım, artık bu hareketine iyice sinirlenmiştim.
“Ne yapıyorsun sen?” dedim sert sesimle. Yeşil Gözlü bana doğru bir adım attı ve arkama sakladığım kolumu kendine doğru çekip bileğimden tuttu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Teen FictionHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...