BÖLÜM 25: Acıyı Döken KirpiklerBazen her şey silikleşir ve siz, omzunuza binen acılarla olduğunuz yere çökersiniz. Acılar bundan keyif alır gibi daha çok biner omuzlarınıza ve siz elinizden hiçbir şey gelmediği için sadece ağlarsınız. Canınız çıkana kadar hem de!
Ahmet, beni olduğum yerde bırakıp gideli on beş dakika olmuştu ama ben olduğum yere çökmüş, dizlerimi kendime çekmiş bir vaziyette ellerimi de yüzümü kapatarak hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Sözleri ucu kesin bir bıçak gibi kalbime ulaşmış her daim tırnaklarını kalbime geçirmekten geri durmayan kediyi öldürmüştü. Evet, içimde bir ceset vardı ondandı bu kadar ağlamam.
“Ada?”
Kulağıma tanıdık bir ses dolarken ellerimi yüzümden çekmedim ve başımı kendime çektiğim dizlerimin üzerine yasladım. Küçüldükçe, yok oluyordum! Ya da ben öyle sanıyordum. Omuzuma dokunan elle kendimi geri çektim ve bankın demir ayaklı kısmına sırtımı yasladım.
“Ada, iyi misin?”
Derya'nın fısıltılı çıkan sesine endişe de karışmıştı. Yutkundum ve başımı dizlerime daha çok gömerek boğuk bir sesle “İyiyim,” dedim. Tabi ağlarken bunu söylemek ne kadar inandırıcı olurdu? İşte bu tam bir muammaydı. Derya da inanmamış olmalı ki dizlerime çarpan ayaklarını hissettim ve ardından başımı kaldırmak için çeneme değen parmaklarını.
Derya, başımı gömdüğüm dizlerimden kaldırmak istese de ona direnebildiğim kadar direndim ama önünde sonunda ıslak kirpiklerim arasından seçilen gözlerim Derya'nın yeşil gözleriyle kesişti. Yutkundum ve ellerimin tersiyle göz yaşlarını sildim.
"Ne oldu?" dedi yumuşak tuttuğu bir ses tonuyla. Beni anlamaya çalıştığının farkındaydım yine de hiçbir şey söylemeden gözlerimi tek bir yaprağı bile olmayan ağaca çevirdim. Bu ağaç bendim işte. Öyle çıplak öyle kimsesiz. Çevremdeki insanlarsa beni gören ve bu kimsesizliğimi normal karşılayan kişilerdi ama sorun şuydu ki, ben bu ağaç gibi yazın çiçeklenmeyecektim! Hep böyle çıplak kalacaktım.
"Ahmet'le bir sorun mu yaşadınız?" dediğinde ağacın üzerindeki bakışlarım Derya'nın üzerine kaydı. Derya dizlerinin üzerine oturup gözünün önüne gelen bir saç tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı.
"Bakma öyle, bahçeye gelirken onun okulun bahçesinden çıktığını gördüm," dedi açıklama yaparak. Başımı onu anladığımı belirtmek için aşağı yukarı salladım ve "Ahmet içinde kalan şeyleri söyledi ve gitti," dedim yüzümde oluşan alaycı bir gülümsemeyle. Derya tek kaşını kaldırarak sorgular bir bakış attı ama bunu görmezden gelmeyi seçip oturduğum yerden kalktım.
Derya da benimle birlikte oturduğu yerden kalkıp "Nereye?" dediğinde bankın üzerindeki ajandamı elime alıp biraz önce yazı yazdığım sayfayı açtım ve yazdığım şeyi bir kere bile okumadan olduğu sayfayı kopardım. Kopardığım sayfayı elimde binbir parçaya ayırıp biraz ötede duran çöp kovasına attım.
"Bizim hayatımız bir hikaye olsaydı eğer ben bu hikayede en çok sevilen değil, en çok acı çeken olurdum Ahmet. Başını yastığa yasladığında saç diplerinden ayak tırnak uçlarına kadar acı içinde kıvranıp gecenin bir yarısı uykuya dalan bendim. Eğer gerçekten biz bir hikaye olsaydık ve bizi yazan biri olsaydı beni severdi. Beni sevseydi böyle bir hikayenin başrolü yapmazdı. Belki de bir yerlerde bizi yazan biri varsa eğer o kişi gerçekten bu hikayedeki kimseyi sevmiyor demektir," dedim çöp kovasındaki kağıt parçalarına bakarak.
Arkamı döndüğümde beni bekleyen Derya'yı gördüm. Gözümden damlamak üzere olan yaşı geri iteleyip Derya'ya gülümsemeye çalıştım. Derya da bana acı dolu bir gülümseme gönderdiğinde bankın üzerindeki çantamı ve diğer eşyalarımı alıp yanından uzaklaştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Teen FictionHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...