BÖLÜM 22: GÖKYÜZÜNE AŞIK KIZ ve GÖKYÜZÜNE KÜSKÜN ÇOCUKGelecek, size güzel şeyler vaat ederken geçmiş kirli parmaklarını geleceğin temiz sayfasına değdirmekte ısrarcı. Zihniniz bir kuşun kanadında mavi görünen ama aslında kapkara dünyanın üzerinde dönerken, nefret edersiniz gökyüzünde uçmaktan çünkü güzel maviliklere kara bir leke çalınmıştır, biz insanlar tarafından.
Sahi biz insanlar ne yapıyoruz?
Dünyada bütün kötülüğü var eden yalnızca insan, değil midir?
Bazen düşünüyorum da belki de Allah hayvanlara, insanlar onlara suç yüklemesin diye irade vermemişti. Bir hayvanın iradesi veya bir insan kadar aklı olabilseydi bütün günah eminim ki hayvanlara kalırdı. Şu an yukarıdaki odada uyuyan Ada'nın bu hâlde olmasında bile hayvanları suçlu gösterebilirlerdi. Hâlbuki asıl suçlular bizdik. Biz ve düşüncelerimiz. Biz ve hareketlerimiz. Biz ve duygularımız. O kadar 'Biz'le ilgili başlayan cümleler var ki, belki de onları bir araya getirmek bile iyi veya kötü anlamda tartışma konusu olabilir çünkü biz kaos olan ortamları, barış içinde yaşanılan ortamlardan daha çok severiz tüm insanlar olarak.
Ahmet, bana anlamaz bakışlar atarken sinir küpü hâline gelen bedenimi salonda bulunan koltuğa bıraktım. Ece'nin bakışlarını üzerimde hissettiğimde yeşil harelerimi Ece'nin açık kahverengi gözlerine çevirdim ve bir süre öylece gözlerindeki anlamları çözümlemeye çalıştım, ki bu benim için zor olmadı çünkü Ece'nin gözlerindeki tek duygu hayal kırıklığıydı.
“Ada'nın sana bilerek böyle bir şey söylemeyeceğini biliyorsun, değil mi?” dedim gözlerimi gözlerinden çekmeden. Ece, gözlerini kapatıp birkaç saniye öyle kaldı ve sonra gözlerini açtığında “Ada'nın hastalığı ne peki, anlatmayacak mısın?” dedi söylediğim şeyi es geçerek.
Bense oturduğum yerde sırtımı koltuğa yasladım ve kimseyi umursamadan ayaklarımı ortada bulunan sehpaya uzattım. Ahmet, Ece ve geldiklerinden beri sesleri çıkmayan Doğukan'la Oğuzhan bana şaşkınca baktıklarında gözlerimi Ahmet'in kahverengi gözlerine diktim.
“Ben anlatacağım ama öncesinde siz bana bir şeyler anlatacaksınız.”
“Ne gibi şeyler?”
Ece'nin sorusuyla bakışlarımı Ahmet'in üzerinden çekip Ece'ye kilitledim ve zihnimde başı boş gezinen onlarca kelimeyi toparlayabilmek için kendime biraz süre tanıdım. En sonunda ise “Ada hakkında her şeyi,” dedim. Bunun söylememle birlikte Ahmet ve Ece'nin gözleri aynı anda açıldığında “Hadi, bekliyorum,” dedim onları umursamadığımı kanıtlarcasına.
“Daha açık olur musun?”
“Tamam,” dedim Ece'ye bakarak ve ayağa kalktım. Benim ayağa kalkmamla birlikte bütün gözler bana çevrildi. Bakışlarım Oğuzhan'la Doğukan arasında gidip geldi bir süre ve en sonunda Ece'ye döndüm tekrar.
“Ece, Ada'nın en yakın arkadaşı sensin sanırım, bu yüzden de Ada'nın bugüne kadar başına gelen olayları anlatmanı istiyorum ya da onu hiç ilginç bir haldeyken yakaladın mı? Yakaladıysan nasıl yakaladın? Bana bunları anlatmanı istiyorum.”
Ece, kararsız gözleriyle yüzümü tarayıp “Ada'nın hastalığı ciddi bir şey mi?” dedi. Bense cevap vermemeyi tercih ettim. Bunun üzerine Ece ayağa kalktı ve “Ben Ada'yı görmeye gideceğim,” dedi. Tam yanımdan geçiyorken bir adım atıp önüne geçtim.
“Şimdi uyuyor, karışma.”
Ece çatık kaşlarıyla bakıp “Çekil arkadaşımı görüp geleceğim. Uyandırmayacağım,” dedi. Bense ısrarla önünde durdum. En sonunda Ece pes edip kalktığı yere oturduğunda bedenimi onların oturdukları yerin tam karşısındaki duvara yasladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Teen FictionHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...