BÖLÜM 13: ÇÜRÜKLERParmak uçlarınızla yükselin arşa, gözlerinizle dokunun gökyüzünün ihtişamına ve dudaklarınızla fısıldayın Ay'ın Güneş'i değil, deliler gibi Yıldız'ı sevdiğini. Çünkü hepimiz yanlış biliriz; aslında Ay ne Güneş'i ne de Dünya'yı Ay; ömür boyu Yıldız'ı sevmiştir.
Başımı kara gökyüzünden çekip yatağında gözlerini kapatan Tugay'a döndüm. Öğleden sonra hastaneden taburcu olmuştuk ve Tugay'a bakacak kimse olmadığı için bende onun yanında, onun evinde Doğukan ya da Oğuzhan gelene kadar kalacaktım.
Doğukan nöbeti olduğunu söylemişti, Oğuzhan ise Yeşil Gözlü'ye bunu yapanın kim olduğunu aramaya çıkmıştı. Bense öylece onun yeşillerini gizlediği yüzüne bakıyordum. Saat muhtemelen on civarıydı. Gece karanlık, yıldızlar parlaktı. Başımı tekrar gökyüzüne çevirdiğimde aklıma gelen şeyle buruk bir şekilde gülümsedim ve Yeşil Gözlü'nün yanına doğru adımladım.
Yeşil Gözlü'nün odası sadece siyahtı, perdeleri bile. Bu oda aklımda başka şeyleri harekete geçirirken bunun sebebini Tugay'a soracağımı aklıma not ettim. Karanlık odaya vuran ay ışığı altında Yeşil Gözlü'ye adım adım yaklaşırken, dudaklarım benden izinsiz aralandı ve onun adını fısıldadı.
"Tugay?"
Karanlıktan dolayı pek emin olmasam bile kirpiklerini kırpıştırdığını fark ettim ya da bu sadece hayal gücümün bir oyunuydu. Yatağa daha da yaklaştığımda birkaç saniye düşünüp yatağın boşta kalan kısmına oturdum. Yeşil Gözlü birkaç kere daha adını söylememe rağmen gözlerini açmadı. Bu aklıma hastanede bana söylediği cümleyi getirirken oturduğum yerde ürperdim.
Onun kafasının içinde ne var, ne dönüyor bilmiyordum ama bildiğim tek şey bu şeyin onu çok fazla yorduğuydu. İçime derin bir nefes alıp tekrar fısıldadım çünkü biliyordum o uyumuyordu.
"Buradayım, yanındayım."
Ellerim istemsizce yatağın üzerindeki eline gitti ve her zamanki gibi soğuk olan parmaklarını avcumun içine hapsedip hafifçe sıktım. Bu hareketi birkaç kere daha yaptıktan sonra Yeşil Gözlü'nün birbirine girmiş kirpikleri aralandı ve yeşil hareleri kahverengi harelerime düştü. Avcumun içinde farklı bir acı hissedince yüzüm ekşidi ama elimi çekmedim. Yeşil Gözlü, tırnaklarını avcuma geçirmişti.
Yeşil Gözlü'nün dudaklarının kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrılırken o da benim gibi "Burdasın," diye fısıldadı. Başımı aşağı yukarı sallayıp çıplak göğüsünü kapatan pikeye kaydı bakışlarım.
"Ağrın var mı?"
Yeşil Gözlü, hasret kalmış gibi gözlerini yüzümden çekmezken sorduğum soruyla bakışları, gözlerimin olduğu yere değdi.
"Çok değil," dediğinde gözlerim yüzüne çıktı. Belki de bu yüzden uyuyamıyordu. Bu ihtimal mantığıma yatarken bakışlarımı tekrar gökyüzüne çevirdim ve içimden babama özür dileyip Yeşil Gözlü'ye döndüm tekrar.
"Sana bir şey anlatmamı ister misin?"
Sorduğum soru karşısında Yeşil Gözlü boş bir ifadeyle yüzüme baktı bir süre ve sonra kurumuş dudaklarını aralayıp "Ne anlatacaksın?" dedi tek kaşını kaldırarak. Onun bu tatlı yüz ifadesi içimde garip bir hareketlilik oluştururken gözlerimi inatla gözlerinden çekmedim.
"Anlatırsam öğrenmiş olursun."
Yeşil Gözlü kuşkucu bakışlarını üzerimde gezdirmeye devam ederken boğazımı temizledim ve "Ama sana anlatacaklarım aramızda bir sır olarak kalacak, tamam mı?" dedim ve Yeşil Gözlü'nün yüz ifadesi daha ciddi bir hâlâ büründü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Teen FictionHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...