Bölüm şarkısı; Buray- Kış BahçeleriAda'ya...
Uyku tutmayan gözlerle kalem tutuyorum senin için. Ne kadar başarılı olurum? Bilmem ama sen senin için yazdığımı bil Ada. Bil ki kalbimden geçenleri okurken, benim için ne demek olduğunu öğren.
Hayata hep tek taraflı bakanlardandın sen, oysa ben sana her zaman gökyüzüne takılı kalmamanı söylerdim. Takılı kalma gökyüzüne, kandırılma. Çünkü hayat dediğimiz saçmalık gökyüzünde değil, yeryüzünde daha acımasız. Senin canın acırsa benim canım bedenimden sökülür.
Biliyorum, bunları benim yazmış olabileceğime ihtimal vermiyorsun ama ben hâlâ aynı zihninden çıktığımıza ihtimal veriyorum. Biz, sonu olmayan bir hikayeydik. Ahmet ise; seven ama sevgisini gösteremeyen bir karakterdi. Bu yüzden okuyucular tarafından hikayeye alındığı ilk andan itibaren sevilmedi, öyle değil mi Ada? Öyle ama söyle onlara beni de sevsinler. Onların bildiklerini aksine bende kötü şeyler yaşadım. Şaşırma; sana dedim bir yerlerde bizi yazan biri varsa beni sevmiyor diye, sense öylece baktın.
Bir kere de olsa ‘Hayat sana ne yaşattı Ahmet?’ demedin. Her zaman bu ilişki için kendini feda ettiğini söyledin, bir kere de olsa bana ‘Senin bir şeyleri feda edecek gücün var mı Ahmet?’ demedin. Buna rağmen ben gecenin koynunda ölümden kaçar gibi kalem tutuyorum.
Beni annemden başkası sevmedi Ada, senin aksine ben çok daha küçükken kaybettim babamı, çok küçükken öğrendim; insanlar toprağa gömmeden de en yakınlarının yaslarını tutarmış.
Babanın, başka yerde başka çocuklara ‘Gel oğlum' dediğini öğrendiğin zaman benim gibi hissedersin ve bu his çok kötü hatta berbat bir his bu yüzden kimse ama kimse asla böyle bir şey hissetmesin çünkü insan büyüdükçe bu yarası da büyüyor ve bir kanser hücresi gibi bütün vücuduna yayılıp; seni yaşayan, yürüyen hatta konuşan felç birine dönüştürüyordu.
Buraya kadar babamın öldüğünü düşündün, bunu biliyorum. Hayır, babam ölmedi yaşıyor. Bizden kilometrelerce uzakta kendine kurduğu ailesiyle yaşıyor. İki çocuğu var, benim de sadece resimlerini gördüğüm iki kardeşim. Ben daha dört yaşındayken babam gitti Ada. Anneme bir şeyleri anlayacak yaşa gelene kadar sordum. Annem bana hep ‘İşe gitti,’ derdi. Meğersem babam Almanya'ya gitmiş.
Bir gün annem gözlerimin önünde bayıldı. Öyle korktum ki, kalbim duracak sandım. Dayım geldiğinde hastaneye götürdük hemen ve annemin kalp krizi geçirdiğini öğrendik. O zaman hiç kimsenin babamdan haberi yoktu, yaşıyor mu yaşamıyor mu belli bile değildi. Ben on dört yaşına basmış tam bir ergendim. Gündüz okula gider öğleden sonra ise bizim burada ticaret yapan komşumuzun yanında çırak olarak çalışırdım. Hani, insanlar iyi derler ya değiller Ada, değiller. Babam yok diye, ben bu işte çalışmaya mecburum diye kaldıramayacağım ağırlıktaki çuvalları sırtıma yükler iki merdiven çıkartırdı beni. Gece eve onunla birlikte dönerdim, öyle yorgun ve bitap bir hâlde olurdum ki yorgunluktan yemek yemeden uyurdum. Annem bu halime çok üzülürdü ama elden de bir şey gelmezdi. Dayım ve bir amcam tek vardı. Teyzem desen Fransa'da yaşıyordu ve iki yılda bir geliyordu. Halam yoktu. Annemle ben yalnızdık yani. Annem, fabrikada çalışır evin ihtiyaçlarını karşılardı bende kendi paramla, okul ihtiyaçlarımı karşılardım. Böyle büyüdüm, böyle okudum ben Ada. Sen şimdi bu yazdıklarımı okuyup geçeceksin ama geçme. Sen babanın elinden tutup park park gezerken, ben neredeydim Ada? Bunları kafana kazıyarak geç diğer cümlelere.
Neyse annem kalp krizi geçirdiği günden tam bir ay sonra babam geldi Ada. Yıllar önce çocuk kafamda öldürüp kalbime gömdüğüm babam...
On yıl içinde zaman beni öyle büyüttü ki, sevgim kırgınlığımın gerisinde kaldı. Konuşmadım babamla sanki hiç gelmemiş gibi, o yok gibi. O zamanlar öğrendik annemle Almanya da evli ve iki çocuğu olduğunu. Sadece annemin bir cümlesi aklımdan çıkmaz Ada, çıkaramam o cümleyi.
“Sen daha iyi bir geleceğe sahip ol diye gönderdim ben babanı, şimdi o başka çocuklara güzel bir gelecek kuruyor.”
Yıkıldım Ada! Burada çuval çuval sırtlandığım ağırlıklar değil, o cümleydi beni yıkan. Babam dediğim adam çocukluğumu, gençliğimi ve geçmişimi o çuvalların altında ezdi.
Sonraları öğrendik dayım bir şekilde ulaşmış babama ve annemin ölümden döndüğünü benimse bir başıma olduğumu söylemiş. Öyle geldi. Geldi ama gelmeseydi Ada. Çocuklar babaları ölünce onları sever, özler. Bende sevdim, özledim sonra geldi ne sevgim kaldı ne özlemim. Tek annemi sevdim, annemde tek beni. O adamı geldiği gibi gönderdik. Ne tek kuruş parasını aldık ne de ona ait tek bir şey. Yıllar sonra onu tekrar öldürdük içimizde.
Çok kalmadı ve gitti o da ama yanında can dostum dediğim kuzenim Erdem'i götürdü. Amcamın oğlu Erdem Maraş' da yaşıyordu ama okulu bırakınca babam aldı götürdü onu. Seni Erdem'e anlattım, resimlerini gösterdim ve benim adıma gerçekten sevindi. Senin beni mutlu ettiğini öğrenince seni de sevdi, ta ki dün geceye kadar.
Dün gece yaşanılan her şeyi anlattım ve bana sadece “Bırak o kızı,” dedi. Bırakamadım. Kolay değil çünkü sevdiğin birinden vazgeçmek, hele benim gibi sevemiyorsan çok zor bırakmak. Emin ol vazgeçebilseydim senden bu satırları hiç yazmazdım sana.
Bu son satırlar zaten başta da dedim ya ben bu konularda iyi değilim diye. Sadece bendeki yerini bil diye başladım satırlara ve öyle de bitireceğim. Sen benim için çok farklıydın Ada. Ben babamdan öğrendim, insan seviyorum dese bile ardına bakmadan gidebiliyormuş. Bu yüzden kimseyi sevmedim ben senden önce, hayatıma aldığım ilk kızdın. İstersen tecrübesizlik de seninle olan ilişkimize istersen de başka bir şey ama ben bu durma 'yetersiz sevgi' adını vereceğim. Çünkü insan aldığını verir başka bir insana ve benim sevgim yetersizdi senin için ama bil ki ben annemden sonra en çok seni sevdim.
Şimdi... Şimdilerde sana karşı hissizleşmek istiyorum. Beklenmedik bir anda karşılaşırız belki. Dizilerde hep oluyor böyle şeyler işte o karşılaşmada sana sıradan birisin gibi bakmak istiyorum, olur mu? Bilmem. Yine de olsun çok isterim çünkü kalbimde açtığın yaralardan, acı çekmekten yoruldum Ada. Yıllardır bir şeylerin altında kalmaktan yoruldum.
Herkes, benim ne yaşadığım hakkında milyonlarca tahminde bulunabilir ama hiç kimse benim ne yaşadığımı ben anlatmadıkça bilmez Ada, şimdi anlattım işte sana ve sen üstünkörü hayatıma parmak uzattın bu yüzden anneme gideceğim. Bir daha da buralara gelmeyeceğim. Sende gelme.
Babamla en son konuştuğumuzda ona dedim ki; “Ne ölüme ne dirime ikisine de gelme" sense sadece ölüme gel. Gel ki toprağın altına koymadan öldürdüğün ruhun Allah'a ulaşmasını izle.
Son söz; ben,senin bende olan yerini tarif edecek kadar yetenekli değilim, olsaydım da tarif etmezdim çünkü seni ve sana olan sevgimi kalıplara sığdırmak senden öte, benim kendi benliğime yaptığım bir hakaret olurdu.
Ahmet.
~Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
12.07.2020/ 15.43
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Ficção AdolescenteHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...