|BÖLÜM 24 •EĞER BİR HİKAYE OLSAYDIK•|

56 19 4
                                    


BÖLÜM 24: Eğer Bir Hikaye Olsaydık

1 Ay sonra...

Ada'dan

Kış en çetin yağmurlarıyla pencerenizi tıklatıp kaçarken, yağan o yağmurda ıslanmamak için kendinizi zor tutarsınız hele benim gibi yağmura aşık bir kızsanız işiniz daha zor.

Masanın üzerine indirilmiş yığınla kitaba göz attım. Final haftasındaydım ve buz gibi havada içimi ısıtan tek şey masanın üzerinde bulunan kahveydi. Dumanı tüten kahveyi ellerimin arasına alıp oturduğum sandalyeden kalktım ve çat pat yağan yağmuru izlemek için pencerenin dibinde durup perdeyi çektim.

Karanlıktı gece. Öyle karanlıktı ki, bütün pisliklere yuva oluyor gibiydi. Başımı sağa sola sallayıp bu düşünceden sıyrıldım ve pencereyi açıp avcumu gökyüzüne uzattım. Hayatımı, hayattaki konumumu düşündüm. Sanırım hayatım her geçen gün daha berbat bir hâl alıyordu ama bu kadar berbatlığın arasında güzel olan bir şey varsa o da kesinlikle Yeşil Gözlü'ydü.

Gözlerimin önüne bir hafta önce yaşadığımız konuşma gelirken, yutkundum ve elimdeki kahveden bir yudum alıp işaret parmağımla penceremin camından kayıp giden yağmur damlasını takip ettim.

Ben hastaymışım, hem de bipolar. Yeşil Gözlü'nün anlattığına göre bu ruhsal bir rahatsızlıkmış. Ne olursa olsun bunu kabul etmek istemiyordum, ta ki iki gün öncesine kadar. Bu durumu öğrendiğimde öyle çok ağlamış itiraz etmiştim ki, hepsinin dışında insanların bana 'deli' gözüyle bakmasından korkmuştum ama Yeşil Gözlü, elimden tutup beni biriyle tanıştırmıştı.

Kerem Hoca nam-ı diğer Arkadaş.

O da benim gibi bipolar hastasısıymış. Bunu öğrendiğimde ister istemez ona bir takım sorular sordum. Mesela bu hastalıkla nasıl yaşadığını? Ama Arkadaş öyle eğlenceli bir adam ki, aslında bana hayatta başımıza birçok şeyin geleceğini kanıtladı.

Kimse olduğu hayattan ya da olduğu konumdan memnun değildi. Hepimiz bir şekilde bir şeylerden şikayetçiydik benim şikayetim ise ruhumun rahatsızlığıydı. Biz insanlar oldukça garip varlıklardık, asla kabul etmeyeceğimiz şeyleri bile bir süre sonra kabul ediyorduk. Çünkü bunun ardında saklanan 'Başka çaresi yok.' cümlesiydi.

Kahvemden bir yudum daha alıp bardağı masaya bıraktım ve yatağımın üzerindeki montu elime aldım. Siyah montu üzerime geçirip salona çıktım. Ece, salondaki kanepede uzanmış bir şekilde televizyon izliyordu. Benim odadan çıktığımı gördüğünde başını benden tarafa çevirdi.

"Nereye?" dedi gözlerindeki endişeli bir tavırla. Bu tavrın neden olduğunu biliyordum. O da korkuyordu çünkü bundan iki hafta önce bipolar bozukluğun 'Manik' dönemini atlatmıştım ve bundan sonra ise 'Depresyon' dönemi vardı. Ece de her an depresif bir dönemde olmamdan korkuyordu. Bu durumum beni daha çok rahatsız etse de bunu ona söylemedim.

"Yağmur yağıyor biraz ıslanmak istiyorum," dediğimde Ece bir şey söyleyecek gibi uzun uzun baktı gözlerime sonra ise hiçbir şey demeden önüne döndü. Bende onun bir şey demeyeceğini anladığım zaman salondan çıktım ve ayağıma siyah botlarımı giyip merdivenlerden koşar adımlarla indim.

Dış kapıyı açtığım zaman yüzümü yalayıp geçen soğuk hava beni gülümsetirken, bahçeden geçip sokağa çıktım. Ruhsuz sokağımız her zamanki gibi ruhsuzluğunu koruyordu. Ocak ayının üçüncü haftasındaydık ve kış kendini iyice belli ettirmişti. Bu durum benim gibi kış ayını seven kişiler için güzel bir durum olsa da kış, ülkem insanı için zor geçecekti.

Kaldırımın üzerinden ilerleyip sokak lambasının biraz ötesinde durdum ve başımı gökyüzüne kaldırdım. Saçlarımı yağmur damlalarıyla birlikte ıslanıp yüzüme yapışmaya başladığında ellerimin yardımıyla saçımı sırtıma doğru ittim. Saçlarım... Onları kestirdiğim zamanı hatırlıyordum ondan sonra yaşanılan birçok şeyi. Belki de gerçekten böyle bir rahatsızlığımın olduğunu bu kadar çabuk kabullenmemin sebebi de şu an yaptığım şeylerin mantığıma aykırı oluşuydu.

ADA  ◐Tamamlandı.◑Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin