İyi okumalar, umarım beğeneceğiniz bir bölüm olmuştur.
BÖLÜM 9: ONA BİR KALA
Bazen yattığınız yatağa sığamazsınız ve bilirsiniz ki bunun sebebi bedeniniz değil, ruhunuzun ağırlığıdır.
Düşünceler boğar sizi ve siz bir hışımla uyanırsınız, gördüğünüz gerçek yok olur. Çünkü rüyalar gerçektir aslında. Düşündürür sizi her bir gerçek ve siz, irkilerek uyanırken ciğerleriniz bir nefese mecbur kalır.
Sıçrayarak uyandığımda bedenim tam olarak bu duygular içindeydi. Ciğerlerime ulaşan nefesi her hücremde hissettiğimde yaşadığımı anlamıştım. Alnımda biriken terler saçlarım ıslatmış, bedenim üşürken ayağımı yatağımdan sarkıttım ve birkaç saniye öylece yatağımda oturur pozisyonda kaldım.
Zihnimi zorlayıp beni yatağımdan sıçratmış olan şeyin ne olduğunu düşünmeye başladım ama sadece koca bir boşluk vardı. Aynı şeyin birkaç kere daha deneyip yine aynı sonuca ulaştığımda yutkundum ve gözlerimle karanlığın çökmüş olduğu odayı inceledim.
Hava kararmış, sokak lambası cılız bir ışıkla odamı aydınlatıyordu. Gözlerimi bir iki kere kırpıştırıp uyumadan önce olanları zihnimde tekrar canlandırırken ayağa kalktım. Ev, geldiğim zamanki gibi bomboştu. Ece'nin nerede olabileceğini düşünürken lavabonun önüne gelmiştim bile. Kapıyı açıp içeri girdiğimde bir süre karanlıkta bedenime baktım.
Hiçbir zaman insanları boş et yığını olarak düşünmemiştim ama şu an aynada gördüğüm yansıma bana sadece bunu hatırlatıyordu. Sağ elimi kaldırıp ışığı açınca değişen tek şeyin ortam olduğunun farkına vardım. Ben yine karanlıktaki gibi boş bir et yığınıydım. Ciğerlerimi sıkkın bir nefesle doldurup musluğu açtım, bir süre akıp giden suya baktım.
Dünyaya insan olarak değil de bir damla su olarak gelmeyi isterdim. Bilirsiniz su insanlar için en önemli şey ve bir damla bile olsa bu değeri görmek isterdim. Terlemiş ellerimi musluğun altına koyup yıkadım. Suyu avuçlarımda tutup yüzüme sıçrattığımda su damlaları, saçıma yapışmış ter damlalarına karışırken bir kere daha aynı şeyi yaptım. Musluğu kapatıp yüzümü havluyla kurutup mutfağa yöneldim.
Buzdolabını açtığımda Ece'nin yine benim için yemek bıraktığını gördüm ve istemesem de dolaptaki tencereyi avuçlarıma aldım. Tezgaha indirdiğim tencerenin kapağını açtığımda pirinç pilavı karşılamıştı beni. Ocağın altını yakıp pirinç pilavını ısıtmaya başladım. Bir yandan da tabak bardakları çıkartırken dış kapının açılma sesiyle kafamı mutfak kapısından uzatıp içeri giren Ece'ye baktım. Yüzü iki günde çökmüştü. Zaten Ece çok hassas bir kızdı ve üzülünce ya da kötü bir şey olunca bunu, onun yüzünden anlamak çok kolaydı.
Ece üzerindeki bordo montu çıkardığında göz göze geldik. Gözlerindeki ifade ilmek ilmek ruhuma işledi ve ben elimde olmadan gülümsedim. Her ne yaparsa yapsın o benim en yakın arkadaşım hatta kardeşimdi. Eğer mantıklı düşünürsem yanlış bir şey yapmış bile olsa içinde bir art niyet barındırmıyordu.
Ece, yüzümdeki gülümsemeyi görünce şaşkınca bakakaldı yüzüme, sonra da adım adım bana yaklaşıp sıkıca sarıp sarmaladı incecik bedenimi. Ellerim yanda öylece sallanırken yavaş hareketlerle ellerimi kontrol edip Ece'nin bana sarıldığı gibi bende ona sarıldım. Bazı kırgınlıklar geçmez ama bazı kırgınlıklar da kocaman bir geçmişi hiçe saymaya değmez bu da onlardan biriydi işte. Geçmeyecek kadar büyük, geçmişi hiçe sayamayacak kadar küçük bir kırgınlık.
Ece, benden ayrıldığından daha yeni ki bakışlarının aksine gözlerinde gördüğüm ifade daha saydam ve parlaktı. Ece tekrar bana sarılınca şaşkınlık ve sevinç arasında gidip geldim. Onun sıklaşan parmakları boynumda hafif bir sıkışma hissi oluşturduğunda “Boğuyorsun beni,” dedim gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Teen FictionHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...