BÖLÜM 15: KORKULARHayatın son noktasında olduğunuzu düşünün. Karanlık, kapkaranlık bir yerde karanlık mevsimlerde dalından düşmek için hafif bir rüzgar esintisi bekleyen bir yaprak olduğunuzu hayal edin.
Ölüm.
Ölüm; kanlı ellerini boğazınıza geçirmiş sizi beklerken, şu saniyeden sonra ölümden korkmanın bir faydası var mıdır? Yok.
Peki öyleyse ben Yeşil Gözlü'nün parmakları altında neden tirtir titriyordum. Damarlarımda gezinen ölüm mü korkutuyordu beni? Kalp atışlarım yavaşlarken ayaklarımın bedenimi taşıyacak gücü kalmamıştı. Yıkıldım yıkılacaktım. Sonra bir ses çınladı kulaklarımda ve ben içime derin bir nefes çekme umuduyla karanlığa sığınmaya çalışan gözlerimi zar zor araladım.
"Öl artık Allah'ın belası öl!"
Sırtım sertçe duvara çarparken kemiklerimin çıkardığı sese başka bir ses eşlik etti. Bu ses azraili geriletirken içinde bulunduğumuz odanın kapısı çarpılarak duvarla bütünleşti ve ben kapanmakta olan gözlerimin altından gelen kişiye baktım. Fakat bu yüzünü zihnimde bir yere oturturamamıştım. Ya onun yüzü hareket ediyordu ya da benim gözlerim bulanık görüyordu.
"Siktir!"
Kulaklarımda kurtarıcımın öfke dolu sesi can buldu, ciğerlerim bu ses tepki vermek ister gibi yükseldi ve kurumuş dudaklarım arasından hırıltılı bir ses, ölüm kokan havaya karıştı.
"Lan, sen ne yapıyorsun? Bırak kızı!"
"Çek ellerini üzerimden ölecek o bu gece!"
Sesleri duyuyordum ama konuşulan hiçbir şeyi algılayamıyordum. Gözlerimi tekrar aralamaya çalıştığımda hiç gücüm kalmamıştı. Yeşil Gözlü'nün elinin üzerindeki elim kayarak düşerken, kanlı eller de üzerimden çekilmişti. Bedenim bir poşet gibi yığılırken ciğerlerime aniden hücum eden oksijen başımı döndürdü.
Ardı arkası gelmeyen öksürük krizlerime eşlik eden gözyaşlarım biraz önce Yeşil Gözlü'nün elinin olduğu boğazıma doğru kaydı. Kendimde güç bulabildiğim ilk an elim boynuma gitti ve canım çıkar gibi hırıltılı nefes alıp vermeye başladım.
Boğularak ölmek!
Belki de beni hayatta tutan sadece saniyelerdi. Eğer beni Yeşil Gözlü'nün elinden kurtaran kişi olmasaydı belki de şu an ölmüştüm. Yorgun bedenim cam kırıklarının üzerinde hareketsizce duruyordu. Eminim ki dışardan biri beni böyle görse kesinlikle öldüğümü düşünürdü.
"Ada!"
Kulaklarımın içinden dalgalar halinde büyüyerek zihnimde yankılanan sese hiçbir tepki veremezken bir kere daha öksürdüm. Gözyaşlarım görünüşümü bulanıklaştırırken gözlerimi kapattım ve soluklarımın düzene girmesini bekledim. Bu saniyelerde hiç ses çıkmıyordu ya ben bu odada tektim ya da olanlar ses çıkarmıyordu.
Zihnim durgunlaşırken kulaklarıma benden bağımsız solunum sesleri geldi. Oda da tek değildim. Bu gerçek zihnimin hızlıca uyanmasını sağlarken ayağa kalkar kalkmaz karşımdaki kişiye bakmadan koşmaya başladım.
Gitmek istiyordum. Bu evde, beni öldürmeye çalışan Yeşil Gözlü'nün yanında kalamazdım.
"Ada!"
Dış kapıya ulaştığımda hiçbir şeyi umursamadan sokağa çıktım ve doğmaya saatleri kalan güneşin karanlık sokaklarında çıplak ayaklarıma batan taşların acısını da sırtlanarak koştum.
Arkamadan birinin daha koştuğunu biliyordum bu yüzden adımlarımı daha da hızlandırdım ama nafile. Bilmediğim sokakları aşarken gözyaşlarım yine yanaklarımdaki yerini almıştı. En sonunda ayaklarım bedenimi daha fazla kaldıramadı ve bomboş sokakta dizlerimin üzerine düştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Teen FictionHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...