BÖLÜM 20: DELİLER VE DÂHİLERTugay'dan
Hayatı bir şeye benzetecek olsaydım bu kesinlikle ayna olurdu. Hepimiz o aynanın karşısına geçmiş, kendimizde kusur arıyorduk bilmiyorduk ki asıl kusur; aynanın karşısında değil, aynanın ötesinde olandır. Buna rağmen hiçbir zaman o aynanın karşısından çekilmiyorduk.
Kusurlar birleşiyor bir süre sonra ve biz kendimizden iğrenir oluyoruz en sonunda ise kendimizi görmemek için o aynayı binbir parçaya ayırıyoruz. Aynayı oluşturan her bir cam parçası ayaklarımızın dibine dökülüyor bizse çıplak ayaklarla yürüyoruz canımızın acıyacağını bile bile. Bu durum tek bende değil herkeste böyleydi. Bana çatık kaşlarla bakan Caner amcaya gülümsemeye çalışırken düşündüğüm şeylerdi bunlar.
"Oğlum," dediğinde yüzümdeki gülümseme büyüdü. Onlara doğru bir adım atmıştım ki Doğukan olduğu yerden "Hareket etme, dikişlerine zarar vereceksin," dediğinde Caner amca endişeli bir tavırla bana doğru geldi.
Caner amca, Doğukan ve Oğuzhan'ın öz babasıydı benimse olmayan babam gibiydi. Yanıma geldiğinde kaşlarını çatıp üzerimdeki kazağı göğüs hizama kadar kaldırdı. Kaşları gördüğü şeyle daha da çatılırken, kazağımı canımı acıtmadan indirdi.
"Ne zaman akıllanacaksınız siz?" dedi sert sesiyle ve gözlerini her birimizin üzerinde gezindirdi. Bizden bir cevap gelmeyince tekrar bana döndü "Ben sana güzel bir hayat vermeye çalışırken sen başını beladan eksik etmiyorsun!" Sesi oldukça aksiydi. Onun, bizim için birçok fedakarlık yaptığının bilincindeydim bu yüzden elimden geldiğince ona yardım etmeye çalışıyordum.
"Hadi Caner amca salonda oturalım biz," dedim ve merdivenlerden yavaş yavaş inmeye başladım. Doğukan bu hareketimi onaylamayan bir bakış atsa da umursamadım ve salonda bulunan lacivert l koltuğun köşesine oturdum. Caner amca ve Doğukan da yanımıza oturduğunda Oğuzhan, "Ben iki dakikaya geliyorum," dedi ve bizim bir şey dememize fırsat vermeden merdivenleri tırmanıp misafir odasına girdi. Benimse kafama o an dank etti. Ada buradaydı ve üstelik ben, onu buraya getirdiğimde ateşi çok fazlaydı.
Gözlerim Doğukan'a kaydığında onunla göz göze geldik. Bakışlarımla yukarıdaki odayı gösterdiğimde başını ağır ağır aşağı yukarı salladı bu da Ada'nın iyi olduğunu söyleme şekliydi. Caner amca, ikimizin üzerinde gözlerini gezdirip "Bana ne zaman söylemeyi düşünüyordunuz?" dedi. Bu sorunun bir cevabı yoktu çünkü biz kendi aramızda böyle bir şeyi konuşmamıştık.
"Doğrusunu söylemek gerekirse sana söylemeyi düşünmemiştik," dediğim Caner amcanın tek kaşı havalandı ve gür sesiyle "Ne demek sana söylemeyi düşünmemiştik, ben sana bir şey oldu diye ne kadar korktum biliyor musun?" dediğinde Doğukan benim yerime savunma yapmıştı.
"İşte bizde sen korkma diye söylemedik."
Caner amca bize aksi bir yüz ifadesiyle bakıp üzerindeki ceketi çıkarıp koltuğun üzerine attı ve tam gözlerimin içine bakıp "Şimdi bana baştan aşağı ne olduğunu anlatıyorsun," dedi. Bugüne kadar Caner amcaya karşı dudaklarım arasından yalan dökülmemişti o da bunu bunu bildiği için olayın nasıl olduğunu direkt olarak bana sordu.
Oğuzhan merdivenlerden inip yanıma oturduğunda sıkkın bir nefesimi bırakıp her şeyi en baştan anlatmaya başladım.
"Eren öldükten sonra elimizde onları hapse attıracak hiçbir kanıt olmadığını sen söylemiştin bize. Bizde düşünüp bir plan yaptık. Onlar Doğukan ve Oğuzhan'ı hem Eren'den hem de senden dolayı tanıyordu. Geriye bir tek ben kalıyordum. Bende aralarına sızmaya başladım ki, başardım da onları suç üstü yaptıracaktım. Sonra benim Doğukan'ın arkadaşı olduğumu öğrenince bunu yaptılar işte. Kısacası amaçları öldürmek değildi, göz dağı vermekti."
![](https://img.wattpad.com/cover/159748877-288-k47444.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ADA ◐Tamamlandı.◑
Roman pour AdolescentsHayatta hiç yalnız olduğunuz zamanlar ya da yerler oldu mu? Tek kişilik yatakta iki kişi uyudunuz mu mesela? Her gece uyumadan önce yanınıza size güç veren bir bedenin uzandığını hayal edin, sizi her daim koruyup kollayan bir beden. Müzik dinlerken...